Memet ağabeyinin bu şehire yapacağı en büyük iyilik bu olur
Memet ağabeyinin bu şehire yapacağı en büyük iyilik bu olur
Fısıltı gazetesi yine iş başında desek yeridir. Ama sanırım bu sefer doğru ve inşallah doğrudur ve hatta “ne olur doğru olsun” diye de dua etmek geliyor içimden.
Ediyorum da…
Futbol, günümüz şartlarında en ucuz ve tam tersine çok pahalı bir spor olarak gönlümüzdeki yerini kimselere kaptırmıyor. Eskiden de gönlümüzdeydi ama bu kadar maddiyatçı değildi. Gönül işiydi futbol oynamak, gönül işiydi forma ıslatmak. Yağmur altında ıslanıp, ayazda donmak…
Kulüpte, deplasman maçına gitmek için futbolculardan para toplamak ve hatta karavana kaynatmak için imece usulü torbaya bir şeyler atmak. Hepsi gönül işiydi.
Şimdilerde ise maç saatine saniyeler kala banka hesabını kontrol eden futbolcu parası yatmamış ise maça çıkmıyor. Tavuğunun bilmem ne sosu tam kıvamında kremaya dönüşmemiş ise yemekten küsüyor, taraftar maçın atmosferi içerisinde yuhaladığı zamanda da maçta oyalanıp maçı düşürüyor. Çoğu zamanda mangal yakıp keyif yapıyor. Nasıl olsa onların arkasında, onları savunan birçok kurum/kuruluş ve ona benzer şeyler var.
Bir şey diyemiyorsun ki.
Aslında Erzurumlular olarak ve bilhassa Erzurum Spor FK olarak biraz şanslıyız. Acınacak halimize işte bu konuda şükretmek gerekiyor ki, bizim takımımız (cümbür/cemaat) halen daha eski düşüncelerle ayakta kalıyor, deplasmana giderken dahi bir şey olmadığını ve büyük bir ihtimalle de olmayacağını da bilerek gidiyor. Nasıl olsa birileri el uzatır mantığıyla gidiyor, kimseler olmasa bile Memet Abi yanımızda düşüncesiyle gidiyor.
Ve Rabbime şükürler olsun ki futbolcularımızın inançlarıyla gidiyor.
Bu durumun örneğini geçen sezon kan süzerek yaşadık.
Kim ne derse desin, bu takım öyle bir takım olma yoluna gidiyor ki aklınız şaşacak.
Biraz sabır.
Konunun başlangıcında işi maddiyata dökerek başladık ve hatta dualara katarak dedik ki “olsa ne iyi olurdu”…
İşte oraya gelmek istiyoruz ama; amalar koymuyor ki konuya girelim.
Futbol kulübümüzün durumunu bilmeyen yoktur. Hatta duyduğuma göre “Papua Yeni Gine sahil kasabasında oturan çocuklar bile, kendi aralarında bu şehrin futbol takımını konuşup; ne olacak bu dadaşların durumu” diye merak eder dururlarmış.
Gerisini siz düşünün…
Şaka bir yana; geçen yıl yazmıştık, daha önceki dönemde de.
Bu takımın başına; ekonomiden anlayan, liderlik ruhuna sahip, ikili ilişkilerde süper olmasına gerek yok ama ayakta kalmayı başarabilen, konuşurken daha ilk cümlesinde ikna kabiliyeti olan, dünyayı ve dünya düzenini tanıyan, o düzenin bir parçası olmayı başarabilmiş olan, öngörüsü yüksek, vizyon ve misyon sahibi olan, her hangi bir problem üzerine doğru yönelmek için ilk adımı attığında bile çözüm odaklı olan, her daim gülümseyen, bakışlarının ardındaki fırtınaların ana kaynağını asla belli etmeyen, projelerine ve hayallerine ilk önce kendisi inanan ve saygı duyan, karşısındaki canlı olan ne olur ise olsun değer veren ve ilgisini gösteren, her şeyi ben bilirim mantığıyla değil- bilinen mantığıyla çözüme kavuşturmak için alt yapı oluşturan, tamamlanmış olan çalışmaları rafa kaldırmak yerine geliştirmek için kontrol mekanizmasını her daim bizzat kendisi uygulayan, kalp kırmadan gönül alan, işini layıkıyla ve gerçek manada severek yapan, almış olduğu eğitimini parasıyla değil/tırnaklarıyla söküp alan, bu doğrultuda mevcutta üzerinde etiket olarak bulunan kariyer isimlendirmesini sözde değil özde olarak taşıyan ve hatta saymak istediğim özelliklerinden dolayı bu yazı uzadıkça uzayacağından, sıkıcı olmamak için kısaca bu özelliklere uygun bir başkan bulmamız gerekmektedir.
Aslında bütün bunları yazmamıza da gerek yok,
Kısaca bu takımın başına Adana’lı doğumlu olan ama aslen bizim olan, Aydoğan Süer’i başkan etmemiz lazımdır.
Memet ağabeyinin bu şehire yapacağı en büyük iyilik bu olur, benden demesi…
Olsa ne iyi olurdu…