Köşe Yazarları

Köşe Yazarları Haberleri

Kral Çıplak Ama…

Kral Çıplak Ama…

Kral Çıplak Ama…

Elimde çay bardağım, aklımda deli projeler ve aşureye dönmüş ilimin gündeminden kırmızı kurdele ile bağladıklarımı kenara alıyorum. Arşiv karma karışık gibi görünse de, kırmızı kurdele bağladıklarım bana geniş ama çok geniş bir yol tarifi imkânı sağlıyor zaten. Aslında gündem o kadar yoğun ki; hepsi için yazı yazmaya kalksak bana göre yıl yetmez. Ama vaktimiz dar, menzil kısa, hedef ise burnumuzun dibinde olmasına rağmen, birileri hep Kaf dağının ardını işaret etmekte. Bir resim geliyor gözümün önüne. Sivil Kitle Örgütlerimizden birisinin genç başkanı yakın bir zamanda yapılacak olan seçimlerde yeniden aday olduğunu belirtmek ve geçen dönemin izahatını yapmak için bir kahvaltı salonunda dökmüş döktürmüş, onun resmi. Resmi görür görmez aklıma Hz İsa’nın havarileriyle resmedilmiş “son akşam yemeği” çalışması geldi. Pozisyon aynen öyle idi. Küçücük bir gülümseme ile bardağımdan bir keyif yudumu daha aldım. Ve geriye yaslanarak kahvaltı şöleninin yazılarını okumaya başladım. Şehrimin medyasına yansıyanlar hep aynı kalemden çıkmıştı, basın bülteni olduğu belliydi. Dikkat ettim de; yazılanları okuduğumda ilk başta istemeden de olsa kendi şehrimin hayvancısını, köylüsünü, sütçüsünü, çiftçisini, tüccarını, esnafını üzüntüyle haksız buldum. Hani biz bitme noktasına gelmiştik? Hani tarlada ürün yoktu? Çiftçi zor durumda idi, esnaf zor durumda idi, hayvan bakıcısı zor durumda idi, sütçümüz zor durumda idi. Ama yazılanlara bakıldığı zaman değilmiş. Yazmışlar; Hakan Beyin projeleri sayesinde çağa ayak uyduran ve her geçen gün kalkınma hususunda ivme kazanan bir ilimiz mevcutmuş. Bu sayede ilimiz istihdamında gelişme yaşanarak işsizlik sorunu, bu sayede ilimiz ekonomisi canlanarak milli gelir seviyemizin artırılması, bu sayede ilimiz tanınmışlık seviyesi had safhaya ulaşarak “gerek devlet büyüklerimiz nezdinde tanınırlığımız ve gerek ise dünyada tanınmışlığımız artırılarak şehrimizi marka şehir olması” sağlanmıştır. Diye yazmışlar. Daha çok şey yazmışlar da, ben buraya almak istemiyorum. Çünkü bu yazılanları okuduğum zaman Nasrettin Hocanın kedi ile kıyma hikâyesi geldi. Kedi burada ise kıyma nerede, kıyma burada ise kedi nerede? Anladığım kadarıyla, Hakan Beyden önce yani Hınıslıoğlu zamanında ilimizde Borsa diye bir şey yokmuş ve Hakan Bey ezber bozarak bu şehirde çığır açmış, öyle mi? Yoksa ben mi yanlış okudum, yanlış anladım. Sadece birkaç tane soru soracağım, sonrasına sonra devam edeceğim; Peki, o zaman bu şehire Sivas’tan, Erzincan’dan tankerler ile neden süt taşınıyor? Yerken lezzetinden meydana gelen keyfimizi dünyaya saldığımız cağ kebabın ana maddesi olan küçükbaş hayvanlarımızın geliş merkezi neresi? Bu şehir diye tabir ettiğimiz yer neresi? Yani ilimiz diye andığımız ve tek kelime ile beyan ettiğimiz yer neresi?

Kardeşim KRAL ÇIPLAK görmüyor musunuz?

Hani hizmette devamlılık esastı? HINISLIOĞLU’nu ve o dönemin ekibini ve hatta tüm üyelerini es geçmeden, o günün şartlarına göre yapılmış veya yarım kalmış hizmetleri de onore etmek açısından işe başlayabilirdiniz. Bir Gıyasettin YüKSEL’i yok sayıp, Selman ÇİZMELİOĞLU’nu yok sayıp, ARAS’ı, KOÇ’u, CELLAT’ı ve yazamadığımız onlarca değerimizi yok sayıp, ezber bozmak ne demek? Saltanata son vermek ne demek? İşte meydan, işte sandık. Üyeler ortada, seçim malzemeleri ortada. Kim kimin elinden saltanatı kapmış, kim istediği oyu kullanamamış ve bunu saltanat uğruna zor ile yapmış. Hani adalet, hani kanun?  Burası muz cumhuriyeti mi arkadaşlar. Evet; Hakan Bey güzel çalışmalara heves edip, yaptığı ve gayret ile üstesinden gelmeye çalıştığı, projelerini masaya yatırmış ve geçen süre zarfında da bazı çalışmalarını da hayatiyete geçirmiştir. Ama bu durumu bir ezber bozan, bir saltanat devrimcisi gibi göstermeye ve geçmiş dönemde de o günün şartlarına göre görev yapan değerli büyüklerimizi de görmemezlikten gelmeye hiç ama hiç gerek yoktur. Bir kurum amirinin; kurum içerisinde ki hiyerarşiye, gidişata, düzene ayar vermeye çalışması asli vazifesidir, yapmış ise görevini yapmıştır. Zaten o görevi yapmak için talipli olan kendisi. Şimdi kalkıp talipli olduğu görevi yerine getirdi diye kahraman mı göstermek lazım. Bir kurum amirinin; alt kadrosunda bulunan, temsilinde bulunan, görev alanı dâhilinde bulunan kişi veya kişilere, yönetmelik ve kanun hükümleri çerçevesinde sorumluluk ve inisiyatifte bulunması bir lütuf olarak raporlara geçirilmesi zaten yanlıştır. Bu tür konular kurum iç işlerini ilgilendirdiği için, aksi durum ve şikâyet konusu olmadan da, üyelerin mahremiyetini içerdiğinden dillendirilmesi uygun değildir. Evet; Hakan Bey gerçekten azimli ve insan odaklı. Cana yakın bir şahsiyet izlenimini vermekle, bu özelliğini görevine aktarmaya gayret göstermesi gerçekten takdire şayan, ancak bir şartla. Ne zaman ki “bu şehrin” veya “ilimiz” kavramına tam olarak riayet edilir ise. Yani siz; ERZURUM ilinin sadece 3-5 tane ilçesine, birkaç tane köyüne veya esnafına, tüccarına hizmet etmek için değil, tamamına hizmet etmek için göreve talip oldunuz. Bu görevi tam anlamıyla ve şova dönüştürmeden yaptığınız takdirde, zaten meyvelerini hep beraber yiyeceğimiz için kimse kimseye de kusur bulamaz. Şimdi gerçek manada; 5174 sayılı kanunun, başta 28. Maddesi olmak üzere diğer ilgili maddeleri gereğince, bu şehirde neler yapılmış ona bakmak lazım. Elbette ki atılan her adımın manası ve farklılığı ayrı bir konudur ama bana göre bugün, Rize de bile “A” olan ama bizde halen daha “C” seviyelerinde olan AKREDİTASYON göstergemizin neden “A” olamadığını neden kimse sorgulamıyor. Biz daha “bu şehrin” sınırları içerisinde olan küpeli hayvan sayımızı bile tam bilemezken, ortada olmayan küpe numaraları halen daha insanımızın üzerinde kayıtlı görünürken ve bu durum karşısında her hangi bir gayretimiz dahi olmazken, kalkıp ta ezber bozmakla veya saltanat devirme masalıyla kimse uğraşmasın. Olaya bir de bu pencereden bakıp ezber bozalım olmaz mı? Bu arada üye sayısı hususunda sağlıklı açıklamaların olmasının daha etik olacağı da kanaatimdir. Yarın seçim sandığı masaya konulduğu zaman, ahbap çavuş ilişkilerine göre oy kullanılıp, bu şehrin tamamının, bu şehrin insanının tamamının duygularıyla, yarınlarıyla oynamak ve sonrasında da kalkıp “sahapsız şehir” nakaratıyla serzenişte bulunmak hiç te iyi bir hareket olmayacaktır diye düşünmekteyim. Ben; Hakan Beyin samimiyetine inanıyorum. Hakan Beyin başarılı çalışmalara imza atacağı da kanaatimdir, ancak küçücük bir tavsiyem olacaktır kendisine; eğer ki görev bilincini reklama çevirecek isek, çalışma azmi ve kucaklama bilincinin ne olduğunu şöyle bir etrafına baksın ve sadece bir ayda binlerce öğrenciyi kucaklayan Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Sayın Birdal ÖZTÜRK hocama baksın. Her hangi bir ayırım yapmadan, il sınırları içerisinde nerede görev alanı var ise koşan ve koşturan. Birdal hocamın bir ayda kucakladığı ve hizmetine el attığı öğrenci sayısını tahmin bile demezsiniz. Bir ilin reklamı böyle olur. Tekrar ediyorum “kral çıplak” arkadaşlar, kral çıplak. Tabi ki güzel çalışmalar var ve bu hususta teşekkür edelim ama Kaf dağından kar bağışlanmış havasına da girmeyelim değil mi?  Bir çay içirmediniz, soğudu gitti… Vedat Kan

Haber Editörü

Dikmen Hakan

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku