Klaus Gunter’in Türkiye hakkında Alman televizyonundaki açıklamaları..!

Klaus Gunter’in Türkiye hakkında Alman televizyonundaki açıklamaları..!

Klaus Gunter’in Türkiye hakkında Alman televizyonundaki açıklamaları..!

Klaus Gunter’in Türkiye hakkında Alman televizyonundaki açıklamaları..!

AHMET MARANKİ

Türkiye’yi dinsizleştirme çalışmaları!

Alman haber kanalının muhabirinin ülkede etkin şekilde habercilik yapıp sürekli olarak “özgürlük”, “eşitlik”, “adalet” kavramlarının tartışılması ve din mefhumundan bugün bile korkulmasının perde arkasını merak etmesi önemliydi!

Bizleri oldukça şaşırtan ve kafamızdaki Türkiye olgusu ile de çatışan bu olaydan sonra, konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Türkiye uzmanı, tecrübeli araştırmacı, gazeteci ve aynı zamanda ödüllü tarihçi Klaus Gunter’e canlı yayın üzerinden bağlanıyoruz.

Klaus Gunter, genç kadın muhabirin şaşkınca sorduğu sorular karşısında, özetle şu cümleleri kurdu;

Türkiye’nin 100. yılında bu iddialar mutlaka yeni anayasa çalışmalarında göz önünde bulundurularak Türkiye’nin bağımsızlığına asla gölge düşürülmemelidir!!!

 

Türkiye’nin güneydoğusunda gizli emelleri bulunanların içimizdeki ihanet şebekeleri ile dün olduğu gibi bugün de yapabileceği yıllar sonra bir bölünme ve federasyon olgularına karşı tedbir alınmalıdır!

Biz de diyoruz ki; Türkiye Cumhuriyeti devleti bu iddiaları mutlaka araştırmalı ve tedbir almalıdır!

“Şu anda yaşananları doğru yorumlamak için biraz geçmişe bakmak lazım. Ben Türk tarihi üzerinde de uzman birisiyim. Alman toplumu da dâhil, bütün Avrupa toplumları Türkiye’yi çok yanlış tanırlar. Türklerin gerçek İslam ile bağları kopalı nerede ise iki asır geçmiştir.

Son İslami idare Osmanlı zamanında mevcuttu. Osmanlı yıkıldıktan sonra Yeni Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. T.C. asla bir Türk ve İslam devleti olmadı. Zaten Osmanlı’nın son dönemi de bir Türk İslam idaresi olarak tanımlanamaz. 

 

Osmanlının yıkılabilmiş olması, bir imkânsızın başarılmasıdır.

Avrupalıların ve bölgede yaşayan gayri İslami unsurlar için, ‘Bir daha Osmanlı ya da başka bir İslami idare kurulmasına da mani olmak lazımdı. Bunu nasıl sağlarız’ endişeleri vardı. Bu nedenle, yeni T.C.’nin rejimi Türkiye masonluğu tarafından kuruldu.

Elbette ki kimse illa Türk ve Müslüman olmak zorunda değildi. Bununla birlikte hiç kimse Türkleri ve Müslüman unsurları aldatma ve gerçekte olduğundan başka bir kimlikte, gerçekte olduğundan başka bir inanışta ve fikriyatta görünme hakkına ve kaldı ki başka milletlerin ve devletlerin menfaatini gözetip taktik surette Türklere ihanet etme hakkına asla sahip değildi. Bir Katolik Hristiyan Alman olarak bunu ifade etmekte hiç zorlanmıyorum ki Ermeniler ve Yahudiler, asırlarca kendilerine çok adil ve insani şekilde muamele eden Müslüman Türklere karşı bu yaptıklarında haklı değillerdi. 

O dönemde Türk ve Müslüman kimliğine bürünmüş gizli Ermeni ve Yahudiler, Türkleri nasıl yönlendirecekleri, yeniden dindar bir Osmanlının kurulmasının önüne nasıl geçebilecekleri konusunda da anlaşmazlık içinde oldular. 

Önce Türkleri Hristiyanlaştırmayı düşündüler. Kendi aralarında uzun uzun tartıştılar. Bunun uygulama esnasında başarısız olacağını öngörüp kısa sürede vazgeçtiler. Bu tartışmalar, pek çok saygın ismin hatıralarında yazılmış ve tarihe not düşülmüştür.

Ardından Türkleri evrimci yapmak istediler. 

 

“Hepimiz maymunlarız, hepimiz süfreler gibi sudan çıktık.” 

Lakin Türklerin evrimci zihniyete sahip bir topluluk yapılamayacağı da öngörülüp bunda da ısrar edilmedi.

Bir ara Türklerin tamamen dinsiz ve bütün dinleri inkâr eden bir topluma dönüştürülmesi üzerinde duruldu.

 Bu plan gereği “Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin yerin dibini boylamasını istiyorum” şeklindeki sözler cumhuriyet sonrası yaygınlaştırmak istediğimiz çok önemli bir fikirdi..!

İkinci büyük plan

Yine benzeri şekilde “Hocaları, din ve namus telakkisini toptan kaldırmalıyız. Memleketi din ve namus telakkisinden arındırılmış kişiler ile kısa sürede zengin edip güçlendirmeliyiz. Bunu yaparken de bilhassa Müslüman olan üçüncü dünya dünya milletlerine işaret ederek; “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar” tezini her alanda yaygınlaştırmışlardır!

Kurucu dinamiği olan Anadolu insanının bu tezi kabul etmemesi sebebiyle İttihat ve Terakkiciler milleti dinden soğutmak için başka bir yola gitmiş ve bunun için laiklik meselesini gündeme getirmişlerdir!

100 yıl sonra tarih tekrar tekerrür etmesin diye yazıyoruz!

Anayasamızın yeniden yazılması ve değiştirilmesi gibi çalışmaların yürütüldüğü bugünlerde geçmişten ders alarak cumhuriyetin kuruluşunda yapılan zahirde cumhuriyetimizin kalkınması ve global dünya ve Türkiye yüzyılı hedefleri gösterilse de 100 yıl önce yapılan bu olumsuz çalışmaları da hatırlatarak tarihe bir kayıt düşmek istedim!!!

Devam edecek..!



Haber Editörü

TÜLAY DİKMEN İLE CUMA KÖŞESİ

admin@tum1haber.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku