ANKARA-BHA
Ankara Kent Konseyi Diplomasi Meclisi, Milli Düşünce Merkezi ve Başkent Ankara Strateji Enstitüsü’nün ortaklaşa düzenlediği program, başkentli katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşti. Açılış konuşmasında söz alan AKK Diplomasi Meclisi Başkanı Büyükelçi Metin Kılıç, KKTC’nin kuruluşunun yalnızca bir devlet ilanı değil, “Kıbrıs Türk halkının özgür ve güvenli yaşama iradesinin tüm dünyaya ilan edildiği bir dönüm noktası” olduğunu vurguladı.

AKK Genel Koordinatörü Ömer Şan, Kent Konseyi’nin çalışmalarına değinirken Diplomasi Meclisi’nin Türkiye’de kent konseyleri arasında bir ilk olduğunu belirtti. Kıbrıs meselesinin Türkiye için stratejik bir varlık alanı olduğunu ifade eden Şan, “Suya, toprağa ve geleceğimize nasıl sahip çıkıyorsak Kıbrıs’a da aynı hassasiyetle sahip çıkmalıyız” dedi.
BASE Başkanı ve AKK YİK Genel Sekreteri Engin Öktem ise Kıbrıs’ın jeopolitik önemine dikkat çekerek adayı, “Akdeniz’in ortasında bir uçak gemisi” şeklinde nitelendirdi:
“Bu coğrafya, Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan geniş bir hattın kontrolünde belirleyici rol oynuyor. Kıbrıs Barış Harekâtı adadaki Türk varlığının güvenliğini sağlamış, ardından KKTC’nin temelleri atılmıştır.”

Türkolog yazar Ahmet Bican Ercilasun moderatörlüğündeki panelde, alanında uzman isimler güncel ve tarihi perspektifle Kıbrıs meselesini değerlendirdi.
Dr. Haldun Solmaztürk, Türk askerinin adaya çıkışının Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığı açısından hayati önemde olduğunu vurguladı.
KKTC’nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, 15 Kasım 1983’ün Kıbrıs Türk halkı için “egemenliğin ilan edildiği gün” olduğunu hatırlatarak yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman dönemini yorumladı.
Prof. Dr. Necdet Basa, BM Güvenlik Konseyi’nin 1964 tarihli kararlarına değinerek, adada iki egemen ve eşit devlet temelinde bir çözümün mümkün olduğuna dikkat çekti.

Panelin kapanışını yapan moderatör Ercilasun, tartışmaların ortak sonucunu şu sözlerle özetledi:
“KKTC’den vazgeçilemez. Türkiye’nin garantörlüğü ve Kıbrıs Türk halkının cumhuriyete bağlılığı sürdükçe çözüm ancak eşitlik temelinde mümkündür. Kıbrıs’ın sahibi Türklerdir; adayı Rumlardan değil, Venediklilerden aldık. Bu yüzden adada azınlık değil, asli unsuru oluşturuyoruz.”

Program, konuşmacılarla yapılan kısa değerlendirme sohbetleri ve fotoğraf çekimiyle sona erdi.