Kılavuzu karga olanın!
Kılavuzu karga olanın!
Seçim borazanları tümden çalmaya başladı.
Bu saatten sonra notalarda, nakaratlarda karma karışık olarak terennüm edilmeye başlar. Ve uzun bir müddet bu ülkede kim kime, dum duma…
Diyarbakır’da ana muhalefetin verdiği başlama işareti ve diğer partilerin az bir zaman önce başlatmış oldukları yerel seçim için hazırlanan çalışma programları, her ne kadar resmi başlangıç olarak görülse de, milletvekilliği seçimlerinde adaylık hususunda hayal kırıklığı yaşayanların, bitmeyen hayali olarak hafızalardan hiç kaybolmamış olduğu için yeni de sayılmazdı.
Hem zaten adayların büyük bir çoğunluğu; vekillik olmazsa şayet belediye başkanlığına, başkanlık olmazsa encümen, o da olmazsa muhtarlık, o da olmazsa her hangi bir kurumun girişinde bir yerlerde bir oda açılır ve oraya konulacak sandalyelerden birisi bana verilir hayalinde olduklarından dolayı, umutlarını hiç tüketmemişlerdi ki…
Aslında içlerinde gerçekten ama gerçekten vekilliği geçtim, bakanlık ve hatta başkanlık yapabilecek kapasite de insanımız da yok değildi ama siyaset işte. Bir çarkın içersinde olmadın mı, ağzın ile kuş tutsan olmuyor… Senin insanüstü özelliklerin, halkı düşünen fikirlerin kimin umurunda!
Bazı belediyeler gerçek kapasitelerinin çok üzerinde bilinçli olarak bir borçlanma yaptılar. Hatta bazıları, büyük bir çoğunlu da temsil ettikleri şehri fiziki olarak satılığa çıkarsalar o borcu ödeyebilecek durumda dahi değil. İşte bu vaziyette “ben devam eder isem bir şekilde hallederiz, şayet ben olmaz isem gelen başının çaresine baksın” mantığı üreterek sözüm ona kendilerince koltuklarını garantiye aldıklarını düşünenler dahi var, diye tahminimiz mevcuttur.
Hatta hayallerimizi zorlayarak ürettiğimiz bu senaryolara göre, afakî rakamları bulan bu borçlandırılmaların büyük bir kısmını kendilerine veya bağlantılı oldukları insanların şirketlerine yaptırarak, seçim sonrasında koltukta kendileri olma durumunda çalışmalarına devam edebilecekler, aksi durumda ise hemen avukatlarını devreye sokarak ellerinden giden belediyenin, hatta bulundukları ilin ve hatta ilçenin bütün mal varlıklarına haciz koydurarak yeni gelen başkanın nefesine ortak olma çalışması yapanlar bile vardır.
Bu bir beyin jimnastiğidir. Hayal ediyoruz ve olma ihtimallerini değerlendiriyoruz. Yani mantık bu “ben var isem sıkıntı yok, ben yok isem sıkıntı çok”…
O yüzden diyoruz ki; birçok belediyemiz, önümüzdeki dönem ne hizmet hayalini kursunlar ne de çalışma programı hazırlasınlar. Çünkü mesailerinin büyük bir çoğunluğu adliye koridorlarında, icra dairelerinde geçecek. Vatandaşlarımız da hizmet bekleme hayaline sakın girmesin.
Bu arada adliye salonlarımızda o kadar çok dosya açılacak ki, yoğunluk yaşayacak olan arkadaşlarımıza Allah sabır versin diyelim.
Neden mi? Gayet açık ve net; mevcut belediyelerin büyük bir kısmı aday dahi olsalar kazanamayacakları, aday olamayacakları, yeni adaylara ve hatta muhalefete ve hatta kendi ittifak ortaklarına makamlarını bırakacakları da kesin olacağından, dolayısıyla birilerinin programları bozulup kazanamayınca bu senaryolar devreye girecek te ondan.
Elbette ki görevlerini layıkıyla ve büyük bir özveriyle yapan belediyelerimiz var. Elbette ki bu belediyelerimizin halk nezdinde gerçekten farklı bir yerleri var. Halkımız geçmiş dönemlerden o kadar çok tecrübe sahibi oldu ki, kimin sahada oyuna-kimin tribüne karşı hamle yaptığını çok ama çok iyi biliyor. Bu iş artık öyle “sabah 7.30 da mesaiye başlıyorum” sömürüsüyle, ısmarlama faaliyet raporları ve ithal basın ekiplerinin şişirdikleri balonları havaya uçurmayla olmuyor. Zaten çoğusunun balonu ısmarlama dallı budaklı şişirildiği için ya sönük çıkıyor, ya da birileri tarafından patlatılıyor. Ne demiş atalarımız “kılavuzu karga olanın…..”.
Muhalefet açısından değerlendirilecek çok fırsatlar var. Akıllı adım atıp, doğru kararlar aldıkları takdirde ülke genelinde bulunan belediyelerin hatırı sayılı bir kısmına ortak olacakları kesin, ittifak ortakları ha keza öyle. Bu seçim, milletvekilliği seçimi gibi “beka” vurgusunu da içerisine alamayacağı için “hizmet” ve “halka verilen değer” ön plana çıkacağından dolayı değerlendirilmelerin bu yönde olacağı da bilinen bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Halka verilen değer mi?
Sahi bahsettiğimiz şey, o ne?