Milli savaş uçağı KAAN, daha gökyüzünde yol alırken siyasi ve stratejik tartışmaların tam ortasında kaldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “motorlar ABD Kongresi’nde bekliyor” açıklaması, aslında Türkiye’nin savunma sanayiinde yıllardır yaşadığı temel gerçeği yeniden ortaya koydu: Motor olmadan bağımsızlık olmuyor.
“Milli” Söylem ve Gerçekler
Türkiye, son 20 yılda insansız hava araçları ve zırhlı araçlar başta olmak üzere pek çok alanda önemli mesafe kat etti. Ancak motor meselesi hâlâ en zayıf halka. Tankta, helikopterde, uçakta… Kritik güç kaynağı hâlâ dışa bağımlı. KAAN tartışması bu nedenle sadece bir uçak değil, Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığı hedefinin kırılganlığı üzerine de ders niteliğinde.
Yerli Motor Gecikmesi
TF35000’in entegrasyon tarihi önce 2028 olarak açıklanmıştı, şimdi 2032’ye ertelendi. Bu, “5 yıl kayıp” demek. Savunma projelerinde bu tür gecikmeler sıradan olabilir ama siyasi arenada “milli uçak” iddiasının altını boşaltıyor.
İhracat Riski
Endonezya ile imzalanan 48 adetlik KAAN anlaşması önemli. Ancak ABD motoru kullanılırsa ihracat iznine takılma ihtimali yüksek. Pakistan ATAK helikopterlerinde yaşanan iptal, hâlâ hafızalarda. Yerli motor yetişmezse Türkiye kendi uçağını uçurabilir, ama dışarıya satması zorlaşır.
Stratejik Ders
Bu tartışma aslında şunu gösteriyor: Türkiye’nin savunma bağımsızlığı motor üretiminde düğümleniyor. İleri teknoloji, malzeme bilimi, uzun Ar-Ge süreçleri olmadan motor üretmek mümkün değil. Bu nedenle KAAN’ın başarısı yalnızca bir uçak değil, Türkiye’nin gelecekte hangi lige oynayacağının da göstergesi olacak.
Sonuç: KAAN tartışması, siyasetin ötesinde, Türkiye’nin teknolojiye yatırım ve sabır meselesi. Yerli motor geldiğinde uçak sadece havalanmayacak, aynı zamanda “tam bağımsızlık” iddiası da test edilmiş olacak.