2020’de dünya ekranları karşısında alkışlarla duyurulan İbrahim Anlaşmaları, bir barış müjdesi gibi servis edildi. Ama bu müjde, görünmeyen bir mabedin sessiz çanlarını da çaldı. Çünkü bu anlaşma, sadece devletlerarası diplomasi değildir; binlerce yıl öncesinden gelen karanlık bir aklın, bugünün teknolojisiyle şekillendirilmiş mistik bir jeopolitik ayinidir.
Kimin İbrahim’i?
İsmiyle bile dikkat çeken bu anlaşma, Yahudi-Hristiyan-Müslüman ortak mirası gibi sunuldu. Lakin “İbrahim”in kim olduğu kadar, kimin İbrahim’i olduğu da sorulmalıydı. Zira bu isim, masum bir figür olarak sunulsa da, asıl olarak sembolik bir kozmik mühür gibi kullanıldı. Çünkü bu anlaşma, dinler üzerinden kurulan değil, dinlerin arkasındaki sembolizmle örülen bir yapıydı.
“Mabetler sadece taştan değil, kurgudan da inşa edilir.”
Görünmeyen Mimarlar: Siyonizm Mi?
Daha Ötesi Var… İlk bakışta akla gelen Siyonist akıl gibi durur: İsrail kazanıyor, Araplar hizalanıyor, ABD gücünü vekalete devrediyor. Evet, Siyonizm bu oyunun ön sahnesindedir. Fakat sahnenin arkasında daha kadim, daha görünmez bir akıl vardır. O akıl…
• Antik Mısır’ın Hermetik bilgilerini Roma’ya taşıyan druidik miras,
• Vatikan’ın içine sızmış pagan ayinlerinin siyasal versiyonu,
• Babil’den beri süregelen kadim ezoterik örgütlenme,
• Tapınakçılardan Rothschild’lere evrilen finansal şeytani dokuma,
• Ve nihayetinde tüm bu yapıları akıl zannedip kullanan ama esas aklı İblis’in karanlık sistemine dayanan, “üst aklın da üstü” bir zihin.
“İsrail’in ardında Siyonizm varsa, Siyonizm’in ardında çok daha kadim bir ‘karanlık akıl’ vardır. Ve o akıl, şeytanın aklından notlar taşır.”
Druidik Gölge ve Paganın Dönüşü
Bugün Körfez ülkelerinde yapılan normalleşme törenleri, aslında birer diplomatik ritüeldir. Kravatlar değişti, ama niyet değişmedi. Hatırlayınız, Roma İmparatorluğu da Kudüs’ü merkez almak istemişti. Şimdi aynı hatlar, farklı isimlerle yeniden çiziliyor.
• Kudüs, bir siyasi başkent değil; bir ruhî merkez haline getiriliyor.
• Kabe ile Kudüs arasında kurulan ‘manevî aks’ sarsılmak isteniyor.
• Yeni dünya düzeni, sembollerle değil; sembollerin altındaki mânâlarla kuruluyor.
“Kudüs bir harita değil, bir hafızadır. Ve o hafızayı kim kodlarsa, gelecek ona boyun eğer.”
Görünmeyen Ama İşaret Bırakan Kazanan
Şimdi sormak gerek: Bu anlaşmanın asıl kazananı kim?
• İsrail mi? Evet, ama sadece ilk perde.
• ABD mi? Evet, ama sadece kuklacı.
• Küresel sermaye mi? Daha yakın.
• Peki ya ötesi? İşte gerçek burada başlıyor…
Asıl kazanan, dünyayı “insan merkezli” değil, “kontrol merkezli” tasarlamak isteyen; teknolojiyi Tanrılaştıran; dini sembolleri istismar eden; aklı evrensel görünse de niyeti iblise hizmet eden akıldır.
Bu akıl, kendini asla göstermez. Ama izi vardır:
• Babil’den Roma’ya akan kan hattı,
• Druid ayinlerinden günümüz CEO kulüplerine,
• Tapınakçılardan Davos’a,
• Lobicilikten algoritmalara…
“Gerçek akıl, varlığını ispatlamaz; sadece sonucu kurgular.”
Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye, bu gölge akılların oyununa seyirci kalamaz. Bir millet sadece toprakla değil, manayla, niyetle, ruhi aksla ayakta kalır. O yüzden bu anlaşmaların ardındaki görünmeyen aklı okuyamayan, geleceğini başkalarının defterinde bulur.
“Bugünü çözmek isteyen, geçmişi kazmalı. Geleceği yazmak isteyense, perde arkasındaki kalemi görmeli.”
SON SÖZ
İbrahim Anlaşmaları, bir diplomatik mutabakat değildir. Bu, bir kod çözme savaşıdır. İsmiyle, zamanlamasıyla, taraflarıyla, söylemleriyle ve en çok da sessiz kaldıklarıyla…
Bu yazıyı okuyanlar şunu fark edecektir;
“Yazılanlar, söylenebileceklerin sadece küçük bir parçasıdır. Ama bazen bir cümle, bin yılın sırrını fısıldar.”
Gürkan KARAÇAM