Herkes Dürüstlükten Şikâyetçi, Ama Kimse Yalanı Bırakmıyor

Herkes Dürüstlükten Şikâyetçi, Ama Kimse Yalanı Bırakmıyor

Dürüstlük öyle bir hale geldi ki, herkes dilinde taşıyor ama cebinde yok. Sokakta sor, “Bu ülkede en büyük sorun ne?” de; herkes aynı cevabı yapıştırıyor: “Yalan, sahtekârlık, üçkâğıt…”

Dürüstlük öyle bir hale geldi ki, herkes dilinde taşıyor ama cebinde yok. Sokakta sor, “Bu ülkede en büyük sorun ne?” de; herkes aynı cevabı yapıştırıyor: “Yalan, sahtekârlık, üçkâğıt…”
Peki bu yalanların mimarı kim?
Uzaylılar mı?
Hayaletler mi?
Topluca amnezya mı geçirdik?

Yok.
Bu yalanların sahibi yine biziz.
Ama nasıl oluyorsa, herkes masum; yalanlar suçlu.

Doğru söyleyen dışlanıyor, yalan söyleyen alkışlanıyor

Dürüst bir adam bir yerde “Doğru olan bu” dedi mi, anında linç timi geliyor.
“Bu zamanda doğruculuk yapılır mı?”
“Bak işine kardeşim.”
“Sen çok safmışsın.”

Saflık, bugün doğruluğun yeni adı oldu.
Yalancılık ise “strateji”, “girişimcilik”, “uyanıklık”.

Kimse kusura bakmasın ama bu toplumda artık dürüst olmak cesaret işi.
Yalan söylemek ise kariyer basamağı.

Çok ilginçtir: Yalanı herkes kınıyor ama herkes kullanıyor

Bir bakıyorsun iş görüşmesinde CV’ye şişirme ekleniyor.
Bir bakıyorsun sosyal medyada fihrist gibi filtreli bir hayat.
Bir bakıyorsun siyasette, ticarette, sokakta herkes gerçekleri eğip büküyor.

Ama herkes de “Bu millet çok yalancı oldu” diye sızlanıyor.
Olduk tabii!
Herkes kendi yalanına “ufak”, başkasının yalanına “ahlaksızlık” diyor.

Yalanın markası var artık:
Kendi yalanımızsa “mazeret”, başkasınınki “fesat”.

Dürüstlük, talep gören ama satın alınmayan bir ürün gibi

Tezgahta dursun istiyoruz; arada bir gösterip “Bizde var” diyelim.
Ama sıra uygulamaya gelince rafta çürümeye terk ediyoruz.

Bugün dürüstlük bir karakter değil, bir dekor.
Kullan-at bir süs eşyası.

Peki çözüm ne?

Çözüm çok basit ama kimsenin işine gelmez:
Önce kendi yalanını çöpe atmak.

Ama bu en zor olanı.
Çünkü insan başkasının yalanını görmeye bayılır, kendi yalanını görmeye dayanamaz.

Gerçekle yüzleşmek, insanın kendi aynasına tahammül edebilmesini ister.
Bizde o cesaret var mı?
Belki vardır… ama işimize gelmiyor.

Bu ülkede dürüstlük değer kaybetmedi;
biz değer vermeyi bıraktık.

Yalanın bu kadar çoğaldığı bir yerde, doğru söyleyen karanlıkta parlayan bir fener gibidir.
Ama ne yazık ki çoğu kişi o feneri görmek değil, söndürmek istiyor.

Dürüstlükten şikâyet eden çok;
ama dürüst olan pek az.

Yani memleketin en büyük sorunu belli:
Herkes gerçek istiyor ama önce başkası söylesin diye bekliyor.



Haber Editörü

Hakan DİKMEN

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku