Bir dönem vardı,
"Adam gibi adam" diye bir tabir vardı.
Kimsenin CV’sine, kolundaki saate, sırtındaki markaya bakılmazdı.
Duruşuna bakılırdı.
Şimdi neye bakılıyor?
Yakandaki kart, cebindeki marka, konuşmandaki cila…
Yani kıyafetin altı boş olabilir,
ama yeter ki etiketin parlasın.
Kişilik Değil, Kostüm Devrindeyiz
Bir adam toplantıya geliyor, takım elbise jilet gibi, parfüm bulutu ardında.
Ağzından çıkanlar içi boş ama tavır 10 numara.
Herkes etkileniyor.
Aynı adam sabah otobüste yanındaki yaşlıya yer vermiyor,
evde çocuğuna bağırıyor, işçisine az para veriyor.
Ama ne gam!
Üzerinde etiket var ya, yeter.
Unvana Tap, Ahlaka Bakma
“Prof.” yazdı mı önüne, ne derse doğru sanılıyor.
“CEO” yazdı mı kartvizite, ilahlaştırılıyor.
“Fenomen” yazdı mı profiline, binlerce kişi peşine takılıyor.
Ama karakterine bakan yok.
Geçmişine, emeğine, insanlığına bakan yok.
Çünkü artık insanların gözünde etiket her şey, insan hiçbir şey.
Etiketin Altında Yatan Sahtekârlık
Nice sahtekâr var;
üniversite diplomaları sahte, başarı hikâyeleri uydurma…
Ama o kadar iyi “sunum” yapıyorlar ki,
toplumun tamamı yutuyor.
Çünkü biz, kıyafetin altına bakmayı unuttuk.
Sadece “paketi güzel” diye her şeyi satın alır olduk.
Kalite Ambalajda Değil, İçerikte Olmalı
Bir zamanlar dikişi sağlam olan kıyafet tercih edilirdi.
Şimdi dikiş atsa da marka olduğu sürece kabul ediliyor.
Bu sadece tekstilde değil, insan ilişkilerinde de böyle.
Karakterin yırtık olabilir ama pahalı konuşuyorsan sorun yok.
Ahlakın dökülüyor olabilir ama iyi poz veriyorsan problem değil.
Bu toplumun sorunu markalara değil,
markaların ardına saklanan sahtekârlara kör olmasıdır.
Etiket her şeyi belirlediğinde,
insanlık etik dışı hale gelir.
Unutma:
Gömleğin markası değil,
içini dolduran adamlıktır önemli olan.