Haydaaa: Yine başa döndük…
Bir bitmediniz gitti! Dedik, olmadı.
Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Dedik, yine olmadı…
Derdiniz nedir? Diye soralım dedik ve hatta onu da sorduk ama gördük ki ona da cevap yok.
O zaman bir kez daha hatta tahtaya yazar gibi yazalım.
Yazalım ki, belki tahtaya bakar gibi siz de okursunuz…
Bu takım; sizinle var olmadı, sizinle de yoluna devam etmeyecek, bu biiirrrrrr…
Bu takım; sadece ve sadece özünde ve sözünde ve gözünde ve hatta tüm benliğinde sadece ve sadece bu şehrin harbi delikanlılarının oluşturmuş olduğu dadaşlık vasfını taşıyanların takımıdır, bu ikiiiii…
Bu takım; azmin ve yeniden dirilişin sembolü olmuştur ve bu adımların baş aktörleri de Mehmet Sekmen ve Ahmet Dal’dır, bu da üççççç…
Şimdi bu üç sacayağın her hangi birisini kaldırdığınız zaman, bu takım zaten çöker ve biter; siz bu denklemin nesini anlamadınız ki? Nesini anlayamıyorsunuz, bizlerde orasını anlayamadık.
Yani şair diyor ki; siz olsanız da, olmasanız da, bu takım yolundan şaşmayacak.
Dün siz yoktunuz bu takım vardı, bugün siz yoksunuz ve zaten yok hükmündesiniz, takım Maşallah yoluna aslanlar gibi devam ediyor ve yarın Allah’ın izniyle siz zaten olmayacaksınız ve bu takımın muhteşem yüzyıl misali, muhteşem günleri olacak…
Öyle ısmarlama teklifler, sipariş üzerine adımlar ve listelenmiş çığırtkanlıklarla bu işlerin yürümediğini bildiğinizi de, biz çok iyi biliyoruz.
Dünü unutup, bugünün sıcaklığıyla ısınarak ahkâm kesmenizi anladık ta, sizin anlamadığınız şeyi biz mi anlatamıyoruz onu anlamadık!
Ahmet Dal bu teklifi ortaya, meydana ve hatta tüm dünyaya aleni olarak hem de canlı yayınlarda haykırdı, kuzum siz neredeydiniz?
Hem de kaç defa…
Adam Türkçe konuştu ama siz İrlandalı veya Fransız iseniz orasını bilmem.
Ne denildi?
Denildi ki; cebine bu takımı oynatabilecek kadar parasını koyan, gelsin meydana… Hatta Ahmet Dal; ben bile o parayı getirenin kadrosunda çalışmaya hazırım diye de defalarca çağrı yaptı.
Kulaklarınızda sıkıntı mı var bilmem ama algınızda bir problem yaşadığınız çok ortada, bilin istedim.
Yoksa öyle klavye şövalyeliği yaparak oturduğunuz yerden, ileti yoluyla veya sanki de sekreterlerinizin vasıtasıyla suyu bulandırmak için ve sanki de hiç haberiniz yokmuşçasına telefonla soru sormakla, sanki de birilerinden akıl danışarak tuş oynatmakla bu işler hiç yürümüyor.
Ha
Eğer ki siz, biz bu işi bile-isteye ısmarlama ve ihale usulü yapıyoruz diyorsanız, o zaman işin boyutu değişir.
O zaman size daha çok acırım.
Daha çok üzülürüm…
A benim cancağızlarım, hiç mi okumadınız veya hikâye falan dinlemediniz?
Aslanın olduğu yerde, sırtlanın hükmünün geçtiğini size kim hangi aklı evvel söyledi de siz inandınız.
İstifaya çağırdığınız o adamlar, bu takımı; çöpten, çamurdan ve hatta tükenmiş umut yığınlarının arasından çıkararak bugünkü saltanat kayığına oturttular. O zaman neredeydiniz? Siz hangi kapının ekmeğini yiyordunuz?
İstifaya çağırdığınız o adamlar, bu takımı; yokluğun pençesinden aldılar ve yeniden ayağa kaldırarak, birilerinin dün işlediği ve bu şehrin ayıbı olarak anılacak olan bir sıkıntıyı giderdiler. Ne çabuk unuttunuz?
Ve sizin bile-isteye, sırf ağababalarınız istedi diye sizin çığırtkanlık yaparak istifaya, sözüm ona davet ettiğiniz bu adamlar; bu takımı sezonlar boyunca kendi yürekleriyle bu seviyeye getirdiler ve tutmayı da başardılar. O sıkıntılı günleri tek tek anlatalım mı?
Şimdi kalkmışsınız oto gar çığırtkanları misali kendinize müşteri arıyorsunuz.
Bırakın Allah aşkına.
Bu adamların sizin galeyanınızdan daha mühim işleri var, oyalamayın onları.
İstifaymış!
Peh, gören de zannedecek ki kulübün önünde bilmem kaçıncı zırhlı tugayının askerleri tanklarla nöbet tutuyor. Adamların İpekyolu kervanlarıyla gelen atlas işlemeli gümüş sandıklarıyla getirdikleri, katırlar dolusu hazineleri kapı önünde bu askerlere takılmış. İçeri giremiyorlar ve açıl susam açıl diye feryat ediyorlar.
Bırakın arkadaşlar masal âleminde yaşamayı da gerçeklere dönerek şunu kabullenin artık.
Mehmet Sekmen ve Ahmet Dal bu takımın üzerlerinden ellerini çekse, sizin ve ağababalarınızın bu takıma bırakın sahiplenmeyi, içirecek bir bardak suyunuz bile olmayacaktır…
Yalandan ortalığı velveleye vererek gönül kırmayın, kırmayın da millet can-ı gönülden severek kucakladığı işini yapsın.
Evet, siz de işinizi yapıyorsunuz farkındayız ama baydınız artık.
Daha mantıklı ve daha akıl alıcı tekliflerle gelin düşünelim.
Yoksa sizin bu çocuksu tekliflerinizin tamamını toplasak, bir Mehmet Sekmen’in tek bir fikrinin sadakası, Ahmet Dal’ın bir saatlik özverisi etmez…