Gerçeğin sesi kısıldı, yerine algoritmalar konuşuyor. Gördüğüne değil, gösterilene inanılıyor. Gerçek, artık bir seçenek.
Bir çağ düşün
Hakikati söyleyen alay konusu, yalana inanansa “güncel” sayılıyor.
İşte biz o çağdayız. Gerçek öldü. Algı ise taze makyajıyla her akşam ekrana çıkıyor.
Sosyal medyada her şey kusursuz. Hayatlar pırıl pırıl, ilişkiler şahane, kahveler köpüklü, sabahlar güneşli…
Ama ekranı kapatınca gerçek başka. Mutsuzluk, yalnızlık, borç, kaygı, umutsuzluk…
Fakat kimse bu gerçekle yüzleşmek istemiyor. Çünkü artık algı, hakikatten daha konforlu.
Siyasette, medyada, sosyal hayatta… Herkes hikâye satıyor.
Gerçeklik artık ticari değil. Yalana yatırım yapmak daha kazançlı.
Çünkü gerçek, sorgulatır.
Algı ise “hissettirir.”
Ve hissettirme işi, bugünün pazarlama modelidir.
Algı, gerçeği kopyalayan değil, gerçeğin yerine geçen yeni bir tür oldu.
Bir yolsuzluk haberini inkar eden bir siyasetçi, algı yönetimiyle “mağdur” haline geliyor.
Bir sosyal medya fenomeni, yapay hayatını “başarı öyküsü” gibi sunuyor.
İnsanlar artık gerçekle değil, göstergeyle ikna oluyor.
Haber siteleri bile “doğru”yu değil, “ne tıklanır”ı yazıyor.
Çünkü dikkat, artık gerçekliğin değil sansasyonun peşinde.
Bir doğru habere bin yalan haber saldırıyor. Ve sonunda, kimin ne dediği değil, kim daha çok bağırdıysa o haklı sayılıyor.
Peki bu çağda gerçeği kim savunacak?
Belki kimse. Çünkü “gerçek” artık izleyici kaybediyor.
Yalanın bir ışığı var. Filtreli, düzenlenmiş, paylaşmaya hazır…
Gerçekse yorgun, sessiz, kimsesiz.
Bu çağda artık önemli olan doğru olmak değil, öyle görünmek.
Ve o yüzden gerçek değil, algı alkışlanıyor.