Erzurum hasretine dökülen Halisçe nağmeler…

Erzurum hasretine dökülen Halisçe nağmeler…

Sanatçı dertlidir, sanatçı derde aşıktır diyen Halis Topal ise aynı yolun başka bir “dertlisi” olarak çıkmıştı karşımıza.

Erzurum hasretine dökülen Halisçe nağmeler…

Sevgiliden ayrı kalmak, sevdadan geçmek ve ona hasret olarak yaşamanın ince çizgisini, ince sızısını ve derinlerden gelen kor bir ateş ile kavruluşunu hissetmek için önceden yaşamak lazım. Yüreğinin daralmasına naçar kalırsın, ellerin titrer, gözlerin çakmak çakmak olur ve o an, işte o an dersin ki “ah keşke”…

Tum1haber/medya/magazin/ÖZEL/Vedat Kan

Bu dağların sesini duyabilmek için, bu yaylaların feryadını hissedebilmek için ve toprağın bağrından, gökyüzüne buram buram hasret sancıları serptiren çığlıkları duyabilmek için özel bir göze, özel bir yüreğe ve hatta çok ama çok özel bir maneviyata sahip olmanız gerekmektedir. Bazıları bu duygunun adına isim bulamazken, bazıları da “sanatçı” adı altında toptan bir değerlendirmeye tabi tutmaktadır.

Bu topraklardan nice sevda türkülerin hasretiyle yanan bağrı dert, yüreği dert dolu olanlarımız geldi geçti. 

Bir Emrah, gurbeti destansı sözlerin harflerinin içine hapsederek.

Ağalar gurbetten geldim
Geldim ki nazenim gitmiş
Bir daha saz almam hele
Salınıp gezenim gitmiş 

Diyerekten bağrında yanan ateşe derman aramış. Sümmani Babaya sormuşlar gurbeti;  

Bülbül gitmek ister arzu vatana

Didemiz bölendi hicrana gama

Şah olsan gurbet el gelişmez sana

Sultan olsan yine geda diyerler, 

Derken aynı ateşte yanmaya bahane aramış. 

Bir İbrahim Erkal geldi gitti alemden, can-ı gönülden sevdasına derman aramış ve gurbeti işlerken yüreğinde hep “hadi gel Erzurum’a gel” diyerek bir nebze olsun hasretinin ateşlerinde serinlemenin yolunu aramış.

Sanatçı dertlidir, sanatçı derde aşıktır diyen Halis Topal ise aynı yolun başka bir “dertlisi” olarak çıkmıştı karşımıza. 

Aslında dert aynıydı. 

Derman ise kısaca Erzurum’du…   

Bu toprağın bağrından yeşeren nice canlar gibi dert yüklüydü Halis Topal. Nağmelerinde hasretin alevleri dalgalansa da, sevdalılara ve sevda çekenlerin kanayan yaralarının üzerine,  aşk acısının dermansız yaralarına deva güzellikleri dağlansa da; o da tıpkı diğer “can”larımız gibi nağmelerinde eriyip gittiğinin ve her nağme sonunda dinleyenlerine derman, kendi yüreklerine ise dert üstüne dert eklediklerinin farkında olarak huzuru aramaya çalışmaktaydı.

“Ben bu dertten ölür isem, mezarıma gelme” diyecek kadar hasretin ateşine bağrını açan sanatçı son çalışmasında dile getirdiği “buz gibi sularına, hasretim, hasret kaldım” derken Erzurum ve Erzurum’a olan özlemini dile getiriyordu… 

Bize ait olan bu “can”lar bu toprağın kendi varlığıydı. Nasıl ki onlar bizim yüreğimizde yanan ateşlere söz olup, nağme olup, nota olup rehberlik ediyor iseler, bizler de biz olan, bizi söyleyen, bizi anlatanlara gerçek manada “bizim” diyelim.

Memleketine hoş geldin Halis Topal

Yüreğine dert değmesin. 

Sözlerine kem düşmesin toprağım.   

Erzurum üzerine yapmış olduğu son çalışmasının klip çekimlerinin büyük bir bölümünü yine Erzurum'un değişik yerlerinde çeken Halis Topal kısa bir süre içerisinde yeni eserinin tanıtımının yapılacağı bir toplantı ile bu eseri halkımızın beğenisine sunacağını belirtti.



Haber Editörü

Vedat Kan

vedudi25@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku