Erzurum Sevdası/Vedat Kan
Bir şehir düşünün;
Dünya tarihine şahitlik etmiş bir şehir… Ve hatta o tarihin büyük bir kısmının yazıldığı bir şehir. Ve hatta o tarihin bizzat yaşayanı olan bir şehir.
Böyle bir şehirde dünyaya gelmek, böyle bir şehirde oksijenle tanışıp ilk nefesini almak ve bu şehrin temel taşlarından birisi olmayı kim istemez ki?
Mertliğin destanının yazıldığı, kardeşliğin türkülerinin söylendiği, dostluk adımlarının birleşerek “bar”a dönüştüğü bu şehrin bir ferdi olmayı, gerçek manada kim istemez ki?
Bahsettiğimiz özelliklerden dolayı birilerimiz gerçekten de şanslı olarak gelmiş dünyaya. “Ben Erzurumluyam” denildiği zaman akıllara gelen “Dadaş” kelimesinin manasını tam olarak yapan henüz çıkmadı ki, yüzyıllardır bu şehrin dünü de “Dadaş”tı, bugünü de, İnşallah yarını da olacaktır…

Yaşadıkları şehirlere imza atan, yaşadıkları şehirlerin varlığına katkı sağlayan ve yaşadıkları şehirlerle özdeşleşen özel insanlarımız vardır bizim. Dün olduğu gibi, bugün olduğu gibi ve İnşallah yarın olacağı gibi.
İşte bu “Ben Erzurumluyam” şifresinin içeriğinde olan da esas budur.
Yaşadıkları şehirlere, imza atanlarımızın yolculuklarının özeti olan bu yazı dizimizde, Erzurum’u Erzurum yapan nadide değerlerimizin, kalemimiz döndüğünce bir bir anlatılacağı güzel bir anı defteri oluşturmaktır amacımız.
“1973 yılında Erzurum merkezde dünyaya geldi, ilk, orta ve lise öğrenimi Erzurum’da tamamladı Atatürk Üniversitesi’nde yükseköğrenime devam ederken, yarıda bırakıp ticari hayata başladı evli ve üç çocuk babasıdır.
En büyük özellikleri konusunda kendi fikrinden ziyade, çevrenin kendisine söyledikleri ve tanıdıkları şekli ile ifade etmekte yarar var; “mükemmeliyetçi, muhalif, aşırı titiz, iyi bir gurme” olarak tanımlanır…
Erzurum, Ahmet Gölleroğlu için ne ifade ediyor diye sorduğumuzda; gözleri ışıl ışıl parlayan ve hatta daha Erzurum kelimesini ilk duyduğu anda gözlerinin farklı bir dünyaya doğru açıldığını hissettiğimiz, bu Erzurum Sevdalısı büyük bir keyifle hemen başladı anlatmaya; “bu kadim şehir benim için çok şey ifade ediyor. Tarihiyle, kültürüyle, coğrafyasıyla bambaşka bir şehir. Tarih boyunca birçok devlete ev sahipliği yapmış olması, zaten başlı başına bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır diye anlattıkça heyecanlanan, heyecanlandıkça da gözleri dolu dolu olan bir Erzurum Sevdalısı vardı karşımızda.
[caption id='attachment_143108' align='alignleft' width='638']

Ahmet Gölleroğlu[/caption]
“Selçuklular, Saltuklular, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde önemli rol oynamıştır. Benim için dünyada Türkiye, Türkiye’de ise Erzurum diyebilecek kadar sevdiğim bir şehir. Cumhuriyetin kurulduğu şehir her anlamıyla sahiplenmemiz gereken bir şehirdir, fakat maalesef ki üzülerek söylüyorum şehrimiz yıllardır hak ettiği ilgiyi ve alakayı görememektedir. Gerek nüfus, gerek ticari hayat, gerek akademik hayat dediğimiz üniversite yıllardır kan kaybediyor. Şehrimiz sosyo-ekonomik ve kültürel olarak sürekli ivme kaybetmektedir. Bu nedenle gerek siyasiler, gerek atanmış bürokratlar ve gerekse sivil toplum örgütlerine ciddi sorumluluklar düşmektedir ivedilikle bu şehire ivme kazandıracak bir üst akıl oluşturmalı ve bütün kurumlar özveriyle çalışmalıdır diye düşünüyorum. Diye üzüntüsünü ve Erzurum’a olan kaygısını dile getiren Ahmet Gölleroğlu, yarınlara ait umutlarının da büyük bir azim ve şevkle eksilmeden artarak devam ettiğini sözlerine eklemekten geri kalmamıştı. Ancak tek bir şartı vardı; o da ivedi olarak bu şehrin akillerinin yer alacağı üst akıl heyetinin oluşturulması idi…
Gölleroğlu, kendisinden bahsederken gayet nazik ve bir o kadar da alçak gönüllü olarak sürdürdü konuşmasını. Ancak işin içerisine Erzurum girdiğinde bakışlarındaki değişiklik gibi yüz ifadeleri de değişime uğruyordu. Gölleroğlu şahsi olarak hayal kurmadığı belirterek, maddi ve manevi olarak elde edebileceği her türlü kazanımlara sahip olmanın verdiği şükrü dilinden düşürmediğini de ifade etti. Hırs ve benzeri özelliklere sahip olmadığını belirten Gölleroğlu, olayların durumunun Erzurum ile bağdaştırıldığı zaman değiştiğini belirterek “her zaman söylemişimdir, bu şehir benim gözümde farklı bir statüde olan bir şehirdir diyerek, Erzurum ile ilgili olan hayallerinin de bir kaçı hakkında ipucu verdi. Gölleroğlu; bu şehrin başta Doğu Anadolu olmak üzere bölgenin tamamında cazibe merkezi olabilecek statüde bir yer olduğunun altını çizerek, bu yolda birçok alanda çalışmaların yapılabileceğini de belirtti. Lojistik alanında, turizm alanında (Turizm derken, kış, sağlık, yayla, avcılık, inanç gibi) iç dinamiklerini kullanarak hak ettiği yere gelebilir. Aslına bakarsanız şayet hayallerim hep şehrin üzerine olmuştur, gerek dünyayı gerek diğer şehirleri gezdim ve neden benim şehrim böyle değil diye de hep üzülmüşümdür. Milyonu geçmiş bir nüfusa sahip, işsizlik oranları düşmüş, mikroekonomisi çok hareketli, insan girdisi çok fazla olan bir şehir hep hayalim olmuştur.
Bu bağlamda; elbette ki gerçekleşmek istediğimiz projelerimiz var, fakat bu Projeler çok şahsi değil, tamamı şehri ve bölgeyi ilgilendiren projeler, nasip olursa zamanı geldiğinde onları da teker teker açarım ve sizinle paylaşırım diyen Gölleroğlu, bu projeler ile şehrimizin ekonomik ve kültürel kalkınmasında katma değer içeren çalışmalarının olduğunu belirtti.
Gölleroğlu’na kendinizi “yanlılık açısından-yalnız kalmak açısından” tanıtır mısınız diye bir soru yönelttiğimizde, hiç düşünmeden; öncelikle her insanda olduğu gibi benim de kendimle baş başa kaldığım saatlerim var ve bu saatler genelde gece geç saatler veya sabah namazı sonrası sevdiğim vakitlerdir. Fakat ben yapı olarak sosyal ve sosyalleşmeyi seven bir insanım öyle çok fazla yalnız kalmayı sevmiyorum, çevremden ve sevdiklerimden uzaklaşmayı çok tercih etmiyorum. Hatta benim kronik bir migren rahatsızlığım var, o dahi tuttuğunda güzel bir “sohbet” ortamında bunlar “ak migren ağrı”sını geçiriyorum ki çok denedim, gerçekten iyi geliyor diyen Gölleroğlu; muhabbet ortamının güzel olması durumunda insanın kendisini nasıl bir motif gibi işlediği hakkında tecrübelerinin altını çizdi. Buna bağlı olarak bu motifin oluşması için kendisinde üç şeyi hammadde olarak kullandığını ve bu üç şey sonucunda özet olarak kendisinin var olduğunu belirtti. Gölleroğlu’na göre bu üç şey; inanç, itibar ve zaman olarak değer kazanmıştır.
[caption id='attachment_143109' align='aligncenter' width='729']

gölleroğlu/dikmen[/caption]
Gölleroğlu soyadının şehrimize vermiş olduğu katma değeri bildiğimizden yola çıkarak, kimdir bu Gölleroğlu soyadının başlangıcı diye sorduğumuzda, göstermiş olduğu samimi sıcakkanlılığın nereden geldiği de belli olmuştu. Ahmet Gölleroğlu ifadelerinde “Gölleroğlu soy isminde şükürler olsun hiçbir sıkıntı yaşamadım. Elhamdülillah geçmişimle ve atalarımla her zaman gurur duymuşumdur. Dedemin dedesi 1870 yıllarda Dağıstan‘dan gelip bu topraklara yerleşmiştir. Arabacı Sabri olarak hem sevilmiş, hem saygı duyulmuş bir kişiliktir. O’nun oğlu olan merhum dedem Naim Hoca diye tanınan Naim Gölleroğlu da bu itibar ve sevgiyi devam ettirmiştir. Bizler de aile olarak bu soy isme layık bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz bu soy ismi ne ben, ne de kardeşlerim hiçbir şekilde hiçbir zaman çıkar ve menfaat ilişkilerini kullanmadık ve şükürler olsun hiçbir sıkıntı da yaşamadık. Diyen Gölleroğlu bu samimi ortamın vermiş olduğu rahatlık ile son olarak “yarınlar sizin için nedir” diye sorduğumuzda aldığımız “yarınlar” deyince öncelikle Allah bizi gördüğümüzden alıkoymasın diyorum, diyen Gölleroğlu, yarınlarla alakalı yaşam kalitesi yüksek, iş sorunu olmayan, mimari ve şehir kalitesi yükselmiş bir Erzurum’da ömrümü devam ettirip ve tamamlamak istiyorum. Gelecek nesillere daha kaliteli ve yaşanabilir bir şehir bırakabilir isek ne mutlu bize. Diye cümlelerini tamamlayınca bir şehrin sevdasının bu kadar güzel anlatılacağı aklımızın ucundan dahi geçmediğini ifade etmemiz gerekmektedir.
Bu şehrin sevdalısı çoktur ve başka bir Erzurum Sevdalısında buluşmak üzere…