Köşe Yazarları

Köşe Yazarları Haberleri

ERZURUM DA SİYASETİN RENGİ ve PENCEREMİZE YANSIYANLAR

ERZURUM DA SİYASETİN RENGİ ve PENCEREMİZE YANSIYANLAR

ERZURUM DA SİYASETİN RENGİ ve PENCEREMİZE YANSIYANLAR

Havalar; serinlemeye başladı artık. Ama yerel siyasetimiz olsun, ulusal siyasetimiz olsun sıcaklığını her geçen gün artırıyor. Ekonomi desen el yakıyor. Yapacak bir şey yok, ya sabredip selamete ereceğiz ya da tası tarağı toplayıp çıkıp gideceğiz buralardan. Buralardan derken bu şehirden demek istemiştim. Ama hangi şehre gideceğime henüz karar veremedim desem yeridir. Çünkü gideceğim hangi şehir, bana bu benden olan yer kadar, değer verebilir. Gideceğim o şehirde hangi insan, bana bu benden olan insan kadar, değer verebilir ki? Biz önce kendi insanımız içerisinde birbirimize samimi olmaya özen gösterelim gerisi inanın gelir. Yıllardır, bilhassa son elli yıldır bu şehrin insanını kullanarak kendilerine krallar gibi hizmet ettirenlerin artık yavaş yavaş pabuçlarını damlara atmanın vakti geldi de geçiyor bile. Belki farkında değilsiniz ama bu süreç çoktan başladı. Şu sıralar seçimin sıcak rüzgârları da esmeye başladığından, hararetimiz conta yakmak üzere benden demesi. Zaten “oynatmaya az kaldı” nakaratımız, “bize her gün bayram” sloganı da ağzımızda sakız oldu, Rabbim sonumuzu hayır ede, ne diyelim. Benim siyasete baktığım pencere biraz farklı bir pencere. Her ne kadar pembe panjurlu olmasa da, hayal kurdurmasa da, yine de umudu elden bıraktırmıyor. Yarınların daha refah, daha güzel, daha güçlü Türkiyesine, koşar adım olmasa da emin adımlarla gittiğimizi görmekteyim. Ve inanıyorum ki, süreç benim ilimden başlayacak. Türkiye de genel durumu özetlemek isteyen, Erzurum siyasetine baksın. Diğer bir deyişle önümüzdeki seçimin rengi Erzurum dan daha net görünmektedir. Her ne kadar birileri seçimler ile ilgili olarak kendi algılarını ortaya dökseler de, benim baktığım pencere hiçte öyle resmetmiyor. Elbette ki seçimlerden bahsederken, günlerle sayılı Ticaret Borsası ve Ticaret Odası seçimlerini de işin içine katmaktayım. Türkiye yazımızı, az biraz sonra yazarız. Okumak isteyen de okur ve bir yerlere not alır. Seçim sabahı oturur konuşuruz, şu benim pencerenin manzarasını. Şimdi biz asıl meselemiz ile Erzurum siyasetine ana damardan giriş yapalım. Ticaret Borsamızda şimdilik başka aday yok, var olan iki güzide adayımızda kendi imkanlarınca eteklerinde toplanan taşları ortaya dökmeye başladılar aslında, ama pencereden gördüğüm manzara pek iç açıcı değil. Demokrasiden bahsederken, demokrasinin ne olduğunu bilmiyor isek. Veya işimize geldiği gibi algılayıp, çevremizde bulunanlara bu şekilde inandırıyor isek biz daha çok ekmek yiyeceğiz demektir. Ve daha düne kadar nahiyemiz konumundaki ama bugün bizden daha ileri derecelerde bulunan komşu illerimize, imrenerek daha çok bakacağız demektir. Ve ayrıca kimse kimseyi kandırmasın lütfen, üç beş kuruş harcama yaparak, birkaç tane oy satın alarak bu ili kalkınma yarışına sokamazsınız. Ortada ciddi manada açıklanan bir proje olmadığı gibi gerçeklik payı ve gerçekleşmesi olası proje duyamadık. Yazılanların hemen hepsi ısmarlama tatlı, çay yanına katık zaten. Hani faaliyete geçirilen projelerden dolayı çağ atlamıştık bir ara. Oysa ki duvarda düşen taşı yerine koyamamıştık haberimiz yok. Kim, nerede, ne dediğine iyi baksın. Ne bileyim yarın bir gün karşısına çıkar. Dün aidat konunda atıp tutanların hazırlanan listelerden haberi var ise ne demek istediğimi az çok anlamıştır umarım. Ticaret ve Sanayi Odası madalyonumuzun öte tarafı, ufku her zaman dumanlı olan odamız. Samimi, özverili, vefakar, memleket sevdalıların oluşturduğu gerçek patronların locası. Bu odanın rüzgarı dahi şehrin tamamını kasırgalara boğar, serin havası kış mevsimini yaşatır. Sıcaklığı ayarlanamaz ise yakar kavurur. Kimine göre vaha, kimine göre çöl… Eeee, boşuna dememişler devlerin aşkı büyük olur diye. Büyük olan aşkın altında yatan, memleket sevdası ise sıkıntı yok ama menfaat ve koltuk davası ise işte böyle sıralamalarda son çizgileri kimselere kaptırmayız. Sırf iki elemanın sigorta priminde indirim yapılacak diye de 5 ti, 6 ydı diye yalvarırız. El açtıklarımızda bu şehire geldiği zaman, uçak kapısı açılır açılmaz davul zurna ile karşılar, şehrin anahtarını verir, el pençe dururuz. Hiç kimse yalandan sızlanmasın benim baktığım pencereden görünen bu. Aslında daha çok şey var da, daha neyse… Ama şunu belirtmeden geçemem, geçen bir yazımda “bu şehire yeni bir deli lazım” demiştim; ben aradığım deliyi buldum. Seçim rüzgarları esmeye görsün, kimileri vekillik için. Kimileri belediye başkanlıkları için, kimileri muhtarlık, encümenlik falan derken yakında curcuna kopar. Toz dumana savrulur ve ortalık duruluncaya kadar kim kimin ocağına incir diker bilinmez. Aman ha; ne olur ise olsun bu şehir hepimizin ve kalkınması için elimizden geleni yapmamız elzemdir. Bir seçim için, yarın her hangi bir ortamda karşılaşacağımız birliktelikleri, arkadaşlıkları bozmayalım lütfen. Hiçbir yerde olmasa bile Cumhuriyet Caddesinde selamlaşalım. Havuz Başında çay içelim. Dağa kızak kaymaya gidelim ama ne olur bir birimizin kalbini kırmayalım. Yarın seçim olsa Erzurum’dan Büyük Şehir Belediyesi Başkanlığı için kimi aday koymak gerekir. Sayın Başkanım Mehmet SEKMEN olmayacak çünkü. Hatta birileri taaa aylar öncesinden Sayın SEKMEN in bakan olacağını ve hatta eli kulağında olduğunu da yazmıştı ama o iş artık seçime kaldı ve seçim için de sayılı günlerin olduğunu hepimiz biliyoruz. En az bir müsteşarlık veya vekillik olmak üzere Başkan Mehmet SEKMEN artık Erzurum da yok. O pencereden görünen manzara ne biliyor musunuz? Seçim kokusu ortalığa yayılmaya başlayınca Erzurum ilimizin klasiğidir bazı bürokratlarımız, sivil kitle başkanlarımızın bazıları, iş adamlarımızdan bazıları, aklı siyasette olan, gönlü siyasette olan, hayalleri siyasette olanlarımıza da gün doğdu gibi. Bir çok heveslinin istifa dilekçeleri, ütülü olarak ceplerinde hazır. Çok isim var masada ama resmin rengi hiç birisine yakın gelmiyor. Ezber bozuldu bir kere; bu seçimlerde o kadar çok kriter istiyor ki Erzurum halkı. Benim memleketimin insanı da artık ezile ezile ve hatta kendi seçtiği insanlar tarafından, kendi vekilleri tarafından oyalanmaktan bıktı artık. Cumhuriyetin yüzüncü yılında başını göğe kaldırarak diyor ki; Gözümüzün içine bakarak bizim adımıza yaptırılmış olan kurum, kuruluş ve her türlü (kamu veya özel) hizmetlerimizin başka şehirlere kaydırılmasından bıktık artık. Verilen sözlerin tutulmamasından dolayı, ilimizde hizmet vermek istemeyen ve diğer her hangi illere göç eden başta kamuda görev yapmakta olan ve beyin göçü diye adlandırılan ve ardı sıra sermaye göçünü tetikleyen, adını sayamadığımız göçlerden bıktık artık. Çevre illerimize, gözümüzün içine bakarak sağlanan avantajların bizden esirgenmesinden bıktık artık. Bu şehir hiçbir zaman sahipsiz şehir olmadı, ilgisiz olmadı. Ama artık lütfen şunu kabullenelim, makama gelenlerin kendi menfaatlerini ön planda tutmalarından bıktık artık… İster inanın, ister inanmayın ama benim penceremden görünen bu.

Haber Editörü

Vedat Kan

vedudi25@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku