Faizin ekonomiyi ifsat eden bir oldu olduğunu belirten Ekonomist Doç. Dr. Yusuf Dinç, 100 yıldır faizin gelir dağılımında aldığı payın diğer üretim faktörlerinin aleyhine arttığını, faiz ekonomisinin tekelleşmeyi arttırdığını, İslam ekonomisinin ise haklıya hakkını tevdi ettiğini söyledi.
'Patron ve işçi çalışmakta, sermayedar kazanmaktadır'
Dinç, 'Merkez Bankası Türkiye'deki işletmelerin bilanço, konsolide verilerini yayımlar. Yani tüm işletmelerin mali verilerini toplayıp yayımlar. Orada incelediğinizde son 10 yıllık periyod içerisinde şirketlerin ödediği faiz giderlerinin karlarından daha fazla olduğunu görürsünüz. Yani patron çalışmaktadır sermayedar kazanmaktadır. İşçi çalışmaktadır sermayedar kazanmaktadır. Bu periyotta sadece 2 senede faiz giderleri karların altında kalmıştır. Yoksa bu şartlar altında görüyoruz ki sermayeye çalışıyoruz ve bu yatırım kabiliyetimize de zarar veriyor.' diye konuştu.
'İslam ekonomisi haklıya hakkını tevdi etme işidir'
İslam ekonomisi var olan ekonomi olduğunu ancak insanların faiz ve kumarla bunu ifsat ettiğini vurgulayan Dinç, 'Zannediliyor ki, faizsiz bir ekonomi olamaz. Aslında ekonomi faizsizdir faizli olan tek şey neredeyse mevduattır. Mevduatı sistemden çıkardığınızda faizli bir iş ve işlem kalmaz. Ancak bu şartlara rağmen insanlar faizsiz bir ekonomiyi hayal etmekte zorlandıklarını ifade ederler. Faizin alternatifleri var. Faizin alternatifi kardır, ücrettir, kiradır. Faiz, bunların aleyhine örgütlenen bir unsurdur. Yeni Karun'lar ortaya çıkarmak için icat edilmiştir. Burada borç ilişkilerini yorumlarken biraz sıkıntılarımız var. Mesela borcu birçok durumda karz-ı hasen olarak veririz. Bir yakınımız bizden borç istediğinde onu karz-ı hasen olarak verebiliyoruz ama bir işletme bizden karz-ı hasen isteyemez. Burası çok yanlış anlaşılıyor. Bir işletme bizden ortak olmamızı, yatırımın bir parçası olmamızı isteyebilir. Eğer karlı bir işletme ise biz de bunu tercih edeceğiz ve o işletmenin bir paydaşı olacağız. Elde ettiği kardan da hakkımızı alacağız. İslam ekonomisi haklıya hakkını tevdi etme işidir.' şeklinde konuştu.
'Faiz ve enflasyon ilişkisi kurmak kapitalist bir tuzaktır'
Toplum olarak faiz alma ve verme arasında bir fark olduğunun değerlendirildiğini belirten Dinç, 'Faiz almaya yüzde 60-70 karşıyken faiz vermeye yüzde 50-60 karşıyız. Aslında ikisi de aynı eylemdir. Türkiye'nin sermayenin yönetimi bakımından sorunları var. Bu sorunlar da toplumun o farkı ayırt etmesinin dahi önüne geçiyor. Faizli bir ekonomi hayal edilemez. Ekonomi faizsizdir ve mevduatı modelden çıkardığımızda büyük oranda faizsiz bir ekonomi kalır. Tabiki 'o kadar kolaysa çıkaralım' diye de sorulabilir. Onu da para sistemi ile tartışmamız gerekir. Bugünkü para sistemi de kusurlu görülebilir. Tarihte hiç bu kadar kusurlu bir para sistemi var olmamıştır. Bir başka kusurumuz da enflasyonun ne olduğunu anlamak ile ilgilidir. Enflasyonu bir kader olarak yorumlamak çok zordur. Bu elle yapılan bir enflasyondur. Ne yazık ki, fıkıh âlimleri enflasyonu belki anlamakta dahi zorlandıklarını, enflasyonun faizi meşrulaştırdığını düşünmektedir. Bence en büyük engel da burasıdır. Faiz ve enflasyon ilişkisi kurmak kapitalist bir tuzaktır.' ifadelerini kullandı.
'Faiz ve kapitalizm, bölüşüm sorunu yaratıyor'
Dinç, 'İktisat tarihinde önemli bir iktisatçı olan Joseph A. Schumpeter, kapitalizmin amacının tekelleşme olduğunu ifade eder. Faiz, kapitalisti tekelleştirme unsurudur. Sürekli ekonomik dağılımdan payını arttırarak teke olma arzusundadır. İslam ekonomisi de buna karşıdır. Tekelleşmelerin hâkim olduğu bir ekonomiyi İslam ekonomisi içerisinde değerlendiremeyiz. Diğer yönüyle sosyal devlet olgusu kapitalist bir olgudur. Türkiye de bu olguya doğru gidiyor. Bunun bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Çünkü sosyal devlet kendini yok eden bir olgudur. Biz, sosyal toplum olmalıyız. Sosyal devlet yerine sosyal toplum düşüncesini tartışmalıyız. Bu da İslami sosyal finansın bir unsurudur. Bu bakımdan aslında çok güçlüyüz ama yeterince raporlanıp ölçülemiyor. Kendimizi de yeterince ifade edemiyoruz ama sivil toplumun, sosyal finansı, İslam ekonomisinin en başat gittiği yerdir. Yani faiz ve kapitalizm, bölüşüm sorunu yaratıyor. Bu sorunu ortadan kaldırmanın dayanışmadan geçtiğini düşünüyoruz. İslam ekonomisi başlığında kapitalist paradigmanın temel motivasyon kaynağı olan rekabet yerine dayanışmayı koyuyoruz. Bu da önemli bir farklılıktır.' dedi