Bir zamanlar “Dünyanın Yedi Harikası” dediler.
İnsan aklının, emeğinin, sanatının zirvesiymiş güya.
Ben baktım, dört tanesini her gün görüyorum.
Biri beton, biri para, biri yalan, biri de ego.
Geri kalan üçü? İşte onları merak ettim… çünkü bu yüzyılda kimse hatırlamıyor.
Bir Mısır piramidi kadar büyük bencilliklerimiz var artık.
Bir Babil bahçesi kadar süslü yalanlarımız.
Ve bir Artemis Tapınağı kadar gösterişli ikiyüzlülüğümüz.
Ama kimse “vicdan”, “adalet”, “insanlık” gibi eski kelimeleri harika saymıyor.
Onlar müzeye kaldırıldı; etiketi var, anlamı yok.
Harika Olan Beton Değil, İnsan Olmaktı
Bugün biri “harika” dedi mi, aklımıza ya bir gökdelen geliyor ya da bir telefon modeli.
Oysa eskiden “harika insan” denirdi — kalbiyle ölçülürdü değeri.
Şimdi megapikseliyle, etiket fiyatıyla, takipçi sayısıyla ölçülüyor.
Modern dünyanın yedinci harikası: vicdansızlıkta ustalaşmak.
Yıkılan sadece eski yapılar değil, değerler de enkaz altında.
Ama biz selfie çekiyoruz, “keşke orada olsaydım” diyoruz.
Aslında “keşke o çağda yaşasaydım” dememiz gerek — çünkü orada hâlâ insan vardı.
Üçü Nerede Biliyor Musunuz?
Biri mahkemelerde arıyor adaleti, dosyaların arasında kaybolmuş.
Biri sokakta dileniyor, adı vicdan.
Biri ise hiç doğmamış gibi; insanlık hâlâ beklemede.
Dünyanın yedi harikasını yeniden saysak,
belki sekizincisi şu olurdu:
"İnsan olmayı unutan insanlık."
Harika yapılar değil, harika yürekler kurtaracak bu dünyayı.
Ama biz hâlâ taşa tapan, ruhu yontulmuş bir kalabalığız.
Dünyanın yedi harikası mı?
Dördü burada, üçü gömülü: vicdan, adalet, insanlık.