Dumlu’ da şehidim var benim…
Yüreği olan var ise buyursun tarihin karanlık dehlizlerinde, okusun bu şehrin evvelini. Dayanabilir ise anlamaya çalışsın var olabilmenin, ayakta kalabilmenin bedelini. Gün olmasın ki, bu şehrin bağrından koparılan veya kopan bir can olmasın… Gün olmasın ki, yazılan kadere boyun eğme açısından suskunluğumuzun ciğerleri paralayan isyanı gökyüzüne ayyuka çıkmasın. Yazılan başa geldiğinde kadere rıza göstermekten başka çaresi olmayan biz aciz kulların tek ifadesidir gözyaşı dökerek ağlamak… Kimi zaman birkaç gün, kimi zaman da yarım asırdan da fazla.
Tum1haber/Medya/ÖZEL

Bazı acıların tarifi olmadığı gibi ifadesi bile acının ta kendisi olarak ortaya çıkmaktadır. Ve her bir saniyesi dahi asırlara meydan okuyan cinsten olarak.
Her karış toprağından şüheda izi bulunan maneviyat yuvası güzel Erzurum’un yazılmış tarihin acı günlerinden birisidir 7 Aralık.
Unutulmayan, unutulması da mümkün olmayan…

Kadim şehir Erzurum'un Dumlu Beldesinde bulunan 247. Piyade Alayı koğuşunda 7 Aralık 1966 tarihinde meydana gelen patlama sonrası çıkan yangında şehit olan 65 askerimizin ardından, ateşlerinin düştüğü Mardin’den, Van’dan, Kırşehir ve Zonguldak’tan, Çorum’dan, İstanbul’dan, Samsun ve Batman’dan ve dahi Malatya ve Trabzon’dan bu kadar zaman geçmesine rağmen halen daha acısı hissedilmektedir. Halen daha o yangının dumanı tütmektedir.
O gece meydana gelen yangında yananlar sadece 65 can değil; bir ülkenin, bir şehrin ve bir ulusun umuduydu aslında.
Yarınlarıydı, özlemleri ve çaresizliklerinin en yalın ifadesiydi.
Ki; kadere rıza gösterip sabır ile duaya sığınmaktan başka çaresi olmayan.
Pütürgeli Ramazan Çeker, Hasan Akgül, Mehmet Akkale, Hasan Açar, İbrahim Fikirci, İsmail Bayrak, Mehmet Özpınar, İsmail Berber ve daha nice fidanımızdı toprağa düşen… Toprakla birleşen ve bu toprakların değişmez yazgısının eseri olan şüheda kervanına katılan.

Ve yine bir 7 Aralık günü ve yine bu yangının göğü kaplamış alevlerinin kızıllığında ortalığa yayılmış yanık kokusunun tazelendiği bir dua saati daha.
Ve yine bir anma ve anılanları yâd etme günü daha.
Rabbim hiç bir ulusa böylesi imtihan günleri göstermesin, hiç bir anaya-babaya böylesi bir sınav göstermesin.

Bir kez daha duada buluştu yaralı gönüllerin, yanık kokan elleri. Bir kez daha bir araya geldi o gecenin şehitlerinin şahitleri. Elbette ki gururlu ama daha çok yanık, daha çok özlem dolu.
Adının açıklanmasını istemeyen bir hayırseverimizin, tüm Dumlu şehitlerinin anısına organize ettiği ve duaların katmer katmer şehadet erenlerine ulaştırıldığı bir Cuma gününün kutsi saatlerinde, Cuma namazının öncesinde okunan Kur’an tilaveti ve Mevlid-i Şerif ile şahadet erenlerimize gönderilen dualardan sonra namaz çıkışında da şehitlerimizin hayrına ikram edilen lokma tatlılarıyla bir kez daha anımsanmış, bir kez daha o günlere gidilerek unutulmayan gecenin karanlığında şühedanın ardından dualar gönderildi.

Kendisi aslen Dumlu’ lu bildiğimiz ve bu vahim olayın yaşandığı dönemde ortaokul öğrencisi olan Erzurum Kızılay Başkanı Hüseyin Bozhalil’ in gözleri dolarak anlattığı o kış gecesi yaşananlar bir kez daha yaşanan acıyı gözler önüne serdi. Bozhalil; şimdilerde mahalle olarak geçen o dönemde belde olan Dumlu’ nun girişindeki açık alanı göstererek “işte bu alan ağzına kadar bayraklara sarılmış tabut ile doluydu, çevrede bulunan evlerin bacalarında feryat eden ve ağıtları göklere ulaşan Dumlu’ lu kadınların ağlamaları neredeyse Erzurum’dan duyulacak derecedeydi” diyerek o günlere gitmesinin hüznü gözlerinden okunmaktaydı. Bozhalil, kendilerinin de bu acıyı her yıl yâd ederken yeniden yaşayarak büyüdüklerini ve geldikleri bu yaşta halen daha o geceyi aydınlatan, gökyüzüne ulaşan alevlerini ve canhıraş feryatlarının kulaklarından gitmediğini belirtti.