Doğu Türkistan'da Gördüklerim Okuduklarımdan Daha Ağırdı

Doğu Türkistan

Gazeteci-Yazar Taha Kılınç, Çin’in 2017’den itibaren adeta açık hava hapishanesine çevirdiği Doğu Türkistan’daki izlenimlerini İstiklal TV’ye anlattı.

Gazeteci-Yazar Taha Kılınç, Çin’in 2017’den itibaren adeta açık hava hapishanesine çevirdiği Doğu Türkistan’daki izlenimlerini İstiklal TV’ye anlattı. 8 günlük ziyareti boyunca Kaşgar, Hoten, Yarkent, Turfan ve Urumçi gibi kadim şehirleri gezdiğini belirten Kılınç, tanıklık ettiği baskı ve asimilasyon politikalarının medya ve raporlarda anlatılandan çok daha ağır olduğunu söyledi.

Tarihi şehirleri görmek ve Müslüman kardeşlerinin durumuna tanık olmak amacıyla Çin’e gittiğini belirten Kılınç, “Çin’in dünya kamuoyuna sahte bir imaj sunduğunu biliyordum. Bu yüzden Doğu Türkistan’daki durumu kendi gözlerimle görmek istedim” dedi.

“Kapılarda Sorguya Çekildik, İçeri Zor Alındık”

Seyahatin daha başında sıkı güvenlik önlemleriyle karşılaştıklarını söyleyen Kılınç, “Sınır kapısında sorguya çekildik. Girişimiz oldukça zordu. Nerede kalacağımız, neden geldiğimiz gibi sorulara ayrıntılı cevaplar vermek zorunda kaldık. Her yerde kameralar vardı. Doğu Türkistan halkı bizimle çok az konuştu; zaten uyarılmışlardı. Kısa sohbetlerimizde dahi bizde karşılıksız bir muhabbet olduğunu hissettik” ifadelerini kullandı.

 

“Camiye Girişte Bile Kimlik ve Pasaport Sorgusu Yapılıyor”

Kılınç, “Camiler ya tamamen kapalıydı ya da içlerinde hiçbir dini eser bulunmuyordu. Urumçi dışında açık bir cami görmedim. Gittiğimiz cuma namazında, camiye girişte bizden pasaport, Uygur Müslümanlardan ise kimlik alındı. Avluda, Çin bayrağı önünde komünist parti yemini ettirilen yaşlı amcalar, daha sonra namaza alındı. İmamlar sakalsızdı ve namazlar çok hızlı kıldırılıyordu” diye konuştu.

“8 Günde Sadece 5 Başörtülü Kadın Gördüm, Onlar da Yabancıydı”

Gözlemlerinin, Çin'in Müslümanlara yönelik sistematik baskılarını net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Kılınç, “20 milyona yakın nüfusun olduğu bir coğrafyada sadece beş başörtülü kadın gördüm, onlar da yabancıydı. Bu tablo başörtüsü yasağının boyutlarını açıkça gösteriyor. Güney bölgelerde –Yarkent ve Hoten– neredeyse hiç turist yoktu. Bir Batılı gezginin göremediği detayları ben bir Müslüman olarak görebildim” dedi.

“Camiye Bitişik Pencereler Dahi Kapatılmıştı”

Yarkent’teki gözlemlerine dikkat çeken Kılınç, “Tarihi mezarlığı ziyaret ettik ama yanındaki cami kapalıydı. Camiye bakan tüm pencereler kapatılmıştı. Caminin varlığı dahi halktan gizlenmeye çalışılıyordu” açıklamasını yaptı.

“Toplama Kampları Gerçek, Çin Bunu Artık Gizleyemiyor”

Çin’in sözde “mesleki eğitim merkezi” olarak tanıttığı toplama kamplarının gerçekliğini kabul etmek zorunda kaldığını söyleyen Kılınç, “Yüz binlerce Uygur bu kamplarda tutuluyor. Çin bunu artık inkâr edemiyor” dedi.

“Çin, Zulmü Turizmle Maskeliyor”

Kaşgar’da gözlemlerinin “Çinlileştirme” politikalarının açık göstergesi olduğunu vurgulayan Kılınç, “Sürekli dans gösterileri düzenleniyor, yemekler satılıyor. Kültür tanıtımı adı altında her şey normal gibi gösteriliyor. Ancak bir Kaşgarlı kadınlarının dans ettirilmesinden gerçekten mutlu mu? Çin, turizmi Doğu Türkistan’daki zulmü perdelemek için kullanıyor” şeklinde konuştu.

“Ahlaki Bir Duruş Sergilemek Zorundayız”

Son olarak Türkiye ve İslam dünyasına çağrıda bulunan Kılınç, “Doğu Türkistan meselesi Çin ile olan ilişkilerimizde ahlaki bir sınavdır. Boykot dahil her türlü tutumun yeniden düşünülmesi gerekiyor. Bir Müslüman olarak bu zulüm karşısında sessiz kalamayız. Ahirette bu zulüm karşısında nerede durduğumuzun hesabı sorulacak” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.



Haber Editörü

TÜLAY DİKMEN İLE CUMA KÖŞESİ

admin@tum1haber.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku