DEPREM YAZISI
Nurullah Çetin
Öncelikle hepimize geçmiş olsun diyelim. Depremde şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, enkaz altında kalan yaralılara acilen ve salimen kurtuluş, evsiz, yersiz yurtsuz kalanlara devlet-millet işbirliği, yardımlaşma ve dayanışma ile bir an önce güvenli, sağlıklı yaşama imkân ve şartlarının teminini dileyelim.
Millî birlik ve beraberlik duygusuyla, Müslüman kardeşliği ruhuyla kenetlenelim, maddi ve manevi her türlü yardımlaşmayı fiilen gösterelim. Onu bunu suçlamayla, eleştiriyle uğraşmak yerine önce şu enkazı kaldırmaya odaklanalım. İnşallah Türk Devleti ve milleti, tam bir adanmışlık ve feragat ruhuyla bu işi başaracaktır.
Bu çerçevede:
*Temel ihtiyaç maddelerinde fiyat artışına izin ve fırsat verilmesin.
*Siyasi partilere ödenecek hazine yardımı tamamen depremzedeler için kullanılsın.
*Aileleri yok olmuş, yalnız kalmış depremzedelere isteyen ve durumu uygun aileler sahip çıkıp destek versinler.
*Olabilecek her türlü kargaşa, kaos, yağmacılık, fırsatçılık, insan kaçırma, terör gibi eylemlere karşı sıkı bir güvenlik önlemi alınmalı.
*Depremzedelerin moralini, maneviyatını diri tutmak için özellikle televizyonlarda hem psikologların, hem İlahiyat Fakültesi profesörlerinin konuşmalarına yer veren programlar yapılmalı.
Daha sonraki süreçte ileriye dönük olarak nerede hata yaptığımızla ilgili hem bir muhasebe yapalım, hem de olabilecek depremlere daha hazırlıklı olabilmek için tedbir almaya bakalım.
Bu çerçevede yapılması gereken en önemli iş, depreme dayanıklı bina yapma mecburiyeti getiren kanunun doğru düzgün ve tavizsiz uygulanması ve denetimlerin sıkı yapılması üzerinde durulmalıdır.
Zira yıkılan binaların pek çoğunun sebebi, inşaat aşamasında malzeme çalınmasıdır. Hem depreme dayanıklı çok sağlam binalar yapılmalı, hem de binalar sağlam zemin üzerine kurulmalıdır.
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde atalarımız şehir ve köyleri dağ yamaçlarına kurarlardı. Dağ yamaçları hem depreme karşı daha dayanıklı, hem de karşıdan gelecek tehlikelere karşı ufku açıktı, hem de böylelikle tarım arazisi olan düz ovaları koruyorlardı.
Zira onlar, “Allah dağlarda size sığınaklar yarattı“ (Nahl, 81) ve “Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da yeri dengede tutan kazıklar yapmadık mı?” (Nebe, 6-7) ayetlerinin sırrını anlamışlardı. Ama biz son yetmiş yıldır tarım arazisi olan ovalara çürük çarık evler, binalar yaptık.
Allah, “Allah işini güzel yapanları sever.”(Al-i İmran, 148) derken başka meslekler için olduğu kadar müteahhidler, inşaatçılar için de işlerini sağlam, doğru, usulüne uygun yapmalarını emretmiş oluyor. İnşaatçılıkta işini güzel yapmak demek, depreme dayanıklı sağlam binalar yapmak, demirden, çimentodan çalmamak demektir. Kamu binalarının yapım ve denetimini de hak hukuk, haram helal bilen dürüst, güvenilir, ahlaklı yöneticilere ve yetkililere verin, hırsızlara, rüşvetçilere teslim etmeyin demektir.
Deprem, Allah’ın koyduğu doğa yasaları gereği yeryüzünün kendi iç işleyiş sistemine bağlı gelişen bir olaydır. Onu engelleyemeyiz. Ama deprem olduğu zaman onu en az zararla atlatabilmemiz için ön tedbirleri almak zorunluluğu bize aittir.
Bu bağlamda ayrıca telefonlarda deprem acil durum uyarı sistemi olmalı. Deniz ve kara ulaşım araçlarında gerektiğinde durmasını sağlayacak deprem sensörleri olmalı. Okullarda, basın yayın organlarında daha ciddi planda deprem eğitimi verilmeli. Her evde deprem çantası bulunmalı.