DENİZ KURDU-85 ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ…

DENİZ KURDU-85 ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ…

DENİZ KURDU-85 ŞEHİTLERİMİZİ RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ…

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın planlı tatbikatlarından DENİZ KURDU- 85 yapılırken şiddetli fırtına sonucu batan tank çıkarma gemisinde hayatını kaybeden şehitlerimizin ruhu şad olsun. 30 Ocak 1985 tarihinde Türk denizcilik tarihine geçmesine rağmen günümüzde çok bilinmeyen TCG Ç 136 borda numaralı çıkarma gemisinin batmasıyla 39 askerimiz hayatını kaybetmişti. Tatbikata katılan diğer savaş gemileri fırtınaya dayanırken yapısı nedeniyle batan TCG Ç 136’nın tüm mürettebatı denize dökülmüş, 11 tanesi muhrip ve hücumbotlar tarafından kurtarılmıştı. Emekli Deniz Kurmay Albay Mehmet Asal hayatını kaybeden 39 denizcimizin anısına olayı kaleme aldı… TCG Ç 126-(DAK/SAR Eğitmeni-Emekli Deniz Albay Turgay Aytaç Arşivi) AYANDON FIRTINASI… Gece yarısı Ayandon fırtınasının hızı artmış deniz iyice kabarmaya başlamıştı. Zaman zaman 45-50 knots’ı bulan Ayandon Fırtınası denizi birbirine katıyordu. Hava buz gibiydi. İçinde bulunduğum Yücetepe Muhribi dalgalar nedeniyle bir sağa bir sola yatıyordu. O tarihte Harekât Subayı idim. Gemi zaman zaman 30-35 derece yatmaya başlamıştı. Özellikle dönüşler esnasında bu daha da artıyordu. Hava iyice ayaza döndü. Tatbikat kapsamında Donanma Komutanlığı unsurları hava savunma, suüstü savunma ve denizaltı savunma harbi eğitimleri icra ederken, Güney Deniz Saha Komutanlığı unsurları 30 Ocak sabahı Doğanbey Körfezi’ne amfibi harekât icra edecekti. Hava iyice bindirmeye başlamıştı. Serdümen ve makine telgrafçısını bellerindeki kayıştan dümen evindeki güvenlik teline bağlamıştık. O gece gemide yemek çıkarılamamış, yemek salonlarına bol miktarda haşlanmış patates, köfte ve kızartılmış ekmek servis edilmişti. 30 Ocak sabah 05.20’de acı haber ulaştı. Deniz Kuvvetlerimize ait bir tank çıkarma gemisi, fırtına nedeniyle batmıştı. Suüstü radarı ekranına bakıldığında çıkarma gemileri denizde, tespih taneleri gibi dizilmişler, çıkarma bölgesine intikal etmeye çalışıyorlardı. Yağmur gibi mesajlar yağmaya başladı. TCG Ç-136; içerisindeki 50 personel ve araçlarla birlikte batmıştı. TCG Yücetepe’nin de aralarında bulunduğu 6 muhripten oluşan bir arama kurtarma birliği oluşturuldu. Geminin 300 ün üzerindeki tüm personeli ayakta, endişeli ve üzgündü. Tüm subaylar ve gözcüler, porsun astsubayları ellerinde dürbün, azgın dalgaları gözetliyor, canlı olarak kurtarılabilecek askerleri arıyordu. Herkes tek vücut olmuştu. Denizdeki ufacık bir görüntü, karaltı üzerine gidiliyor, deniz ışıldaklarla sürekli taranıyor, radar da görülen en küçük temaslar bile değerlendirmeye alınıyordu. Ellerde can simitleri, can yelekleri, kancalar, denizden gelecek karaltılar bekleniyordu.
DENİZ O ANDA KİMSEYİ TUTMUYORDU. DALGA YÜKSEKLİKLERİ ARTIYOR, GEMİLER BİR SANCAĞA BİR İSKELEYE YATIYOR AMA KİMSE ALDIRMIYORDU. EGE’NİN MEŞHUR “AYANDON”U ARTIK HİÇBİRİMİZİ KORKUTMUYORDU. HERKES SUSKUNDU. 39 ASKER KAYBOLMUŞTU. O ESNADA DENİZ IŞILDAKLARLA TARANIYOR, GÜNÜN AĞARMASINDAN İTİBAREN DE UÇAK VE HELİKOPTERLER ARAMALARA KATILIYORDU. HELİKOPTERLER HAVADAN GÖRDÜKLERİ HER KARALTI İÇİN, DENİZ ÜZERİNDE YANAN İŞARET FİŞEKLERİ/SİS KUTULARINI BIRAKIYOR, YAKININDAKİ İLK MUHRİP O BÖLGEYİ TARIYORDU. ASLINDA HAVA ŞARTLARI UÇAR DENİZ VASITALARI İÇİN DE RİSKLİ İDİ.
Tüm arama ve kurtarma çalışmaları sonucunda batan LCT Ç-136’da bulunan 50 personelden 11 kişi kurtarılabilmiş, 2’sinin cesedi çıkarılmıştı. 37’sinin kayıp olduğu anlaşılıyordu. Ancak deniz ve hava şartları onların canlı kurtarılabileceğine ihtimal vermiyordu. Daha sonra Çanakkale Boğaz komutanlığı sahasında bu 39 şehidimiz için bir şehitlik yapılacaktı.
SOVYET İSTİHBARAT TEKNESİ VE YUNAN MUHRİBİ ORADAYDI. DENİZDE ARAMA VE KURTARMA ÇALIŞMALARI SÜRERKEN, 210 BORDA NUMARALI YUNAN MUHRİBİ TEMİSTOKLES BÖLGEDEN BİRAZ UZAKLAŞMIŞ, NE OLUP BİTTİĞİNİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORDU. GEMİNİN BATTIĞI YERDEN İTİBAREN RÜZGÂR VE AKINTI HIZI HESAPLANARAK ASKERLERİN BEDENLERİNİN SÜRÜKLENEBİLECEĞİ BÖLGEDE, AZGIN DALGALAR ARASINDA ARAMA ÇALIŞMALARI YAPILIYORDU. BU ESNADA BALIKÇI TEKNESİNİ ANDIRAN BİR DİĞER GEMİ ORTAYA ÇIKTI. ÜZERİNDE KALPAKLI 3-5 KİŞİ BULUNAN VE ELEKTRONİK CİHAZ DONANIMLI GEMİ, YAKINDAN İZLEMEDEYDİ.
Bordasında “KYPC” yazısı yer alan, köprü üstünde yıldızı, kıç üstünde de korsan bayrağını andıran siyah bayrağı bulunan gemi tüm aramalar sırasında, gece gündüz bölgede dolaştı. Zaman zaman yakın seyreden ufak Sovyet gemisi azgın dalgalar arasında bata çıka ilerlerken, köprü üstündekiler, ellerinde fotoğraf makineleri ve dürbünle görünüyordu. Tatbikat bu elim kaza nedeniyle sona erdirildi. O gün tatbikata katılan, görev yapan birçok subay, o ağustos ve ilerdeki yıllarda rütbeler aldı. Kış ayında ve önceden bilinen fırtınalı bir dönemde, bu tarzdaki rüzgar ve denize dayanıklılığı nispeten az olan çıkarma gemileriyle bir tatbikat planlanmasının hata olduğu ya da en azından o bölümün iptal edilmesi gerektiği ve can yeleklerinin yeterince su üstünde tutamadığı gibisinden iddialar konuşuldu, yazıldı. Özellikle can yeleklerine ilişkin ciddi bir çalışma da başlatıldı. Bu olayı yakından yaşamış, hissetmiş biri olarak ne düşündüm? Burada bizlerin de hatası var mıydı? Elbette ki vardı. Olmasa 39 can yok olur muydu? Her ne kadar bu çaplı büyük tatbikatlarda bazı kazaların oluşmasını engellemek çok zor olsa da muharebe/tatbikat zayiatı gibi kavramlar ortaya atılsa da konu insan hayatı olunca iş değişiyor. Ne gibi? 1- Kış ayında ve önceden bilinen fırtınalı bir dönemde, bu tip fırtınalı denize dayanıklılığı az olan çıkarma gemileri ile bir tatbikat planlanması acaba bir hata mıydı? 2- Hava şartlarının çok kötü olduğu bilindiği ve görüldüğü halde (Fırtına hızı zaman zaman saatte 45-50 Knot) tatbikatın ya da en azından amfibi çıkarma harekatının iptal edilmesi gerekmez miydi? Kaynak: denizkartali.com

Haber Editörü

Dikmen Hakan

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku