Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Zazasıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle bu millet, işgalcilere karşı tek yürek oldu. Ancak kuruluşun bu ruhu zamanla bürokratik vesayetlerin, ideolojik paralel yapıların ve devlet içi kliklerin arasında kayboldu.
On yıllar boyunca, Anadolu’nun doğusunda dilini, kültürünü, kimliğini inkâr edilen insanlar baskıya, ötekileştirmeye ve yoksulluğa mahkûm edildi. Bölgemizdeki Kurmançlar, Zazalar, dindar topluluklar hep “devletin içinde devlete çökmüş” karanlık yapıların zulmünü yaşadı. Köyler yakıldı, ocaklar söndü, insanlar batıya göçe zorlandı. Bu tabloyu istismar eden terör örgütü, “Kürtlerin hakkını savunuyorum” diyerek en çok Kürtlere zarar verdi.
Yaklaşık elli yıldır süren bu kanlı süreç, resmî rakamlara göre 50.000, gayriresmî rakamlara göre ise 100.000 canın yitirilmesine neden oldu. 2,5 trilyon dolar bu ülkenin kalkınmasından çalındı. Terör örgütü, ne Kürtleri özgürleştirdi ne de Türkiye’ye demokrasi getirdi. Aksine, bölgenin medeniyetini, sanatını, turizmini, insanını yok etti.
Bugün geldiğimiz nokta, tarihsel bir dönüm noktasıdır. PKK’nın tek taraflı ve şartsız silah bırakma kararı, bu ülkenin her evladına huzur, her anneye umut vermiştir. Bu adım, sadece siyasetin değil, vicdanın zaferidir. Çünkü artık silah değil, söz; nefret değil, hukuk; ayrılık değil, insanlık konuşmalıdır.
Bu süreçte herkesin dili dikkatli, üslubu yapıcı olmalıdır. Şehit ailelerinin acısını incitmeden, evladını dağda kaybeden annelerin yarasını kanatmadan konuşmalıyız. Bu topraklarda bir daha hiçbir anne ağlamamalı, hiçbir çocuk yetim kalmamalıdır.
Unutmayalım: Kürtler bu ülkenin misafiri değil, sahibidir.
81 ilin, 920 ilçenin her birinde bu ülkenin geleceğine alın teriyle katkı sunan asil bir halktır. Kürtlerin vatanı Türkiye’dir, bayrağı Türk bayrağıdır.
Bugün yapılması gereken; Kürt meselesini sadece bir siyasi partinin ya da örgütün tekeline bırakmadan, 85 milyonun ortak iradesiyle, insan onuru temelinde çözmektir. Anadilde eğitim, kimliğe saygı, dini ve kültürel özgürlükler bir lütuf değil, insan olmanın tabii hakkıdır.
Terörün bitmesiyle birlikte, bölge yeniden canlanacaktır. İnsanlarımız topraklarına dönecek, ekinler filizlenecek, şehirler nefes alacaktır. Barajlar, tarlalar, madenler yeniden üretimle buluşacaktır.
Bu topraklar bir kez daha umudun, barışın ve kardeşliğin vatanı olacaktır.
Kaybedenin ve kazananın olmadığı hep birlikte geçmişi unutup geleceğe birlikte yürüyeceğimiz bir yola girdik.
Bu kardeşlik ve birlik sürecini destekleyenlerin tarihte iz bırakacakları takdir edilecekleri, köstek olanlarınsa her daim kınanacağı bir süreç olacaktır.
Artık yeni bir sayfa açılıyor:
Kurşunların değil, kelimelerin zamanı…
Kavgaların değil, kucaklaşmaların zamanı…
Karanlığın değil, birlikte doğan güneşin zamanı 24 dönem Diyarbakır millet vekili cuma içten
Editör :Hayrettin Kara