Çin’in Casusluk ve Hibrit Tehditleri Karşısında Türkiye’nin Duruşu

Çin’in Casusluk ve Hibrit Tehditleri Karşısında Türkiye’nin Duruşu

Günümüz dünyasında savaşlar artık sadece topla, tüfekle yapılmıyor. Akılla, parayla, teknolojiyle ve en önemlisi algıyla yürütülen “hibrit” yani karmaşık ve görünmez bir mücadele yaşanıyor

Mir Kamil Kaşgarlı

Giriş: Basiret ve Feraset Çağrısı

Günümüz dünyasında savaşlar artık sadece topla, tüfekle yapılmıyor. Akılla, parayla, teknolojiyle ve en önemlisi algıyla yürütülen “hibrit” yani karmaşık ve görünmez bir mücadele yaşanıyor. Bu yeni denklemin merkezinde, ekonomik bir dev olmanın ötesinde, dünyaya kendi sistemini ve medeniyetini dayatma iddiası taşıyan Çin bulunmaktadır. Türkiye için bu durum, basit bir ticaret veya diplomasi meselesi değildir. Bu, hem dışarıdan hem de içeriden yürütülen operasyonlarla milletimizin istiklalini, ümmetin bize emaneti olan mazlumları ve geleceğimizi ilgilendiren, derin bir basiret ve feraset gerektiren tarihi bir imtihandır. Bu yazı, Çin’in ülkemize yönelik çok yönlü ve sessizce işleyen nüfuz operasyonlarını ve bu operasyonların yerli uzantılarını deşifre etmeyi ve bu imtihan karşısında almamız gereken İslami ve milli duruşu ortaya koymayı amaçlamaktadır.

1. Aklın ve Bilginin Kalbine Yönelik Tehditler: “Truva Atı” Operasyonları

Bir milletin en büyük hazinesi, tankları veya fabrikaları değil, imanlı gençlerinin aklı ve ilmidir. Çin’in stratejisi, tam da bu hazineyi hedef almaktadır.

  • Üniversiteler ve Fikri Mülkiyet: “Kültürümüzü tanıtıyoruz” diyerek üniversitelerimize yerleşen Konfüçyüs Enstitüleri gibi yapılar, masum bir dil kursundan çok daha fazlasını ifade edebilir. Asıl amaç, Türkiye’nin savunma sanayii, yapay zekâ, biyoteknoloji gibi en kritik ve geleceğe yönelik alanlarındaki ilmi birikimine, projelerine ve yetişmiş insan gücüne ulaşmaktır. Bu, milli sermayemiz olan bilginin, farkında olmadan Çin’in hedeflerine hizmet edecek şekilde sızdırılması riskini taşır. Bu, milletin aklına ve geleceğine konulmuş bir ipotektir.
  • Akademik Liyakat ve Ulusal Güvenlik: Çin’den Gelen Akademisyenlere Dair Stratejik Bir Bakış: Totaliter rejimlerin, akademik unvanları ve bilimsel faaliyetleri kendi siyasi hedefleri doğrultusunda bir araç olarak kullanabildiği bilinmektedir. Bu bağlamda, Çin Halk Cumhuriyeti gibi devlet yapılarında “Profesör” gibi akademik payelerin, her zaman uluslararası bilimsel liyakat ölçütlerinden ziyade, rejime olan sadakatin bir göstergesi olarak verilebildiği yönünde ciddi endişeler bulunmaktadır. Bu durum, özellikle Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik sistematik baskı ve asimilasyon politikaları göz önüne alındığında, daha karmaşık bir hal almaktadır.

Çin’de bulunduğu süre boyunca Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine ve kültürel soykırıma varan uygulamalara karşı sessiz kalmış, hatta rejimin asimilasyonist politikalarını meşrulaştırmaya yönelik projeler geliştirmiş bir bireyin, “Profesör” unvanıyla Türkiye’ye gelmesi, ulusal güvenlik açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bir gelişmedir. Bu durum, potansiyel bir “Truva Atı” senaryosunu akıllara getirmektedir. Söz konusu kişi, sahip olduğu Uygur kimliğini kullanarak Türkiye’deki savunmasız Uygur diaspora toplulukları içine sızarak bilgi toplayabilir. Eş zamanlı olarak, akademik kimliği altında Türk aydınları hakkında istihbarat toplayarak Çin’e aktarma potansiyeli taşıyabilir. Bu tür faaliyetler, Çin Komünist Partisi’nin yurt dışındaki etki operasyonlarını yürüten Birleşik Cephe Çalışma Departmanı gibi yapılar tarafından yönlendirilebilir. Yakın zamanda Avrupa’da ortaya çıkan casusluk vakaları, Çin’in akademik ve siyasi çevreleri kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullanmaya çalıştığını göstermektedir.

Bu, ilmin ve etnik kimliğin istismar edilerek bir istihbarat silahına dönüştürülmesinin somut bir örneğidir. Dolayısıyla, Çin’den akademik unvanlarla Türkiye’ye gelen kişilerin durumunun titizlikle incelenmesi bir zorunluluktur. Bu incelemede, ilgili kişilerin unvanlarını uluslararası geçerliliği olan bilimsel çalışmalara mı, yoksa Çin devletine sadakatlerinin bir mükafatı olarak mı aldıkları netleştirilmelidir. Bu, Türkiye’nin akademik bağımsızlığını ve ulusal güvenliğini korumaya yönelik stratejik bir tedbirdir.

Okumadan Geçm

2. Ekonomik Bağımlılık ve Milli Güvenlik: Faiz Tuzağından İstihbarat Ağına

Dinimiz, müminlerin izzetini ve onurunu korumasını, başkalarına muhtaç ve bağımlı hale gelmemesini emreder. Çin’in ekonomik hamleleri, bu izzeti ve bağımsızlığı hedef almaktadır.

  • Şirketler ve İstihbarat Yasası: Çin’de 2017’de çıkarılan Ulusal İstihbarat Yasası, her Çinli şirketi ve vatandaşı, devlet istediğinde istihbarat faaliyetlerine destek vermeye ve iş birliği yapmaya mecbur kılmaktadır. Yani, Türkiye’de liman inşa eden, 5G altyapısı kuran veya teknoloji satan bir Çinli şirket, faaliyetleri sırasında elde ettiği bütün kritik bilgileri Pekin yönetimine teslim etmekle yükümlüdür. Bu, ekonomik faaliyet adı altında ülkemizin en mahrem bilgilerinin toplanması demektir.
  • Borç Tuzağı Diplomasisi: Büyük kredilerle yapılan yatırımlar, bir süre sonra “borç tuzağına” dönüşebilir. Borcunu ödeyemeyen ülkeler, limanlarını, havalimanlarını veya stratejik tesislerini Çin’e devretmek zorunda kalmaktadır. Bu, faizin ve borçlanmanın bir milleti nasıl esir alabildiğinin modern bir örneğidir. Ekonomik bağımsızlık, milli bağımsızlığın ta kendisidir.

3. Ümmetin Emaneti ve Vicdan Sınavı: Kardeşliğimizi Hedef Alan “Fitne” Operasyonları

Belki de en acı operasyonlar, Türkiye’ye sığınan mazlum Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz üzerinden yürütülmektedir. Bu, hem milli güvenliğimize hem de İslami vicdanımıza yönelik doğrudan bir saldırıdır.

  • “Rehine Siyaseti” ile Şantaj: Çin istihbaratı, Türkiye’deki bir Uygur’a ulaşarak Doğu Türkistan’daki ailesini koz olarak kullanıp şantaj yapabilmektedir. Bu şantaj, İspanya merkezli Safeguard Defenders örgütü gibi uluslararası kuruluşlar ve bizzat mağdurların ifadeleriyle belgelenmiştir. Bu, bir insanı en kutsal bağları üzerinden, sığındığı vatanına ihanet etmeye zorlayan bir zulümdür.
  • “Fitne Katilden Beterdir”: Kardeşi Kardeşe Düşürmek: Çin’in bir diğer taktiği, diaspora içine sızdırdığı ajanlar aracılığıyla, Doğu Türkistan davası için samimiyetle mücadele eden dernekleri ve liderleri itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Amaç, kardeşler arasına şüphe tohumları ekmek, güveni yok etmek ve onları “kendi kendilerini bitirmelerini” sağlamaktır. Bu fitne ateşi, hem diaspora içindeki kardeşliği yok eder hem de Türk kamuoyunun bu haklı davaya olan desteğini zayıflatır.

4. Dijital Kalenin Zaptı: Huawei ve ZTE’nin Kabarık Sicili Işığında 5G Tehdidi

Bir devletin sinir sistemi, iletişim altyapısıdır. Bu altyapı kimin kontrolündeyse, devletin mahremiyeti de onun elindedir. Çin’in 5G altyapı ihalelerinde öne çıkan Huawei ve ZTE gibi şirketlerinin uluslararası sicili, tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir.

  • Afrika Birliği Skandalı: Casusluk iddialarının en sarsıcı örneklerinden biri, Pekin tarafından inşa edilip teknolojik altyapısı Huawei tarafından kurulan Etiyopya’daki Afrika Birliği merkezinde yaşanmıştır. Merkezin bilgisayar sistemlerindeki verilerin beş yıl boyunca her gece gizlice Şanghay’daki sunuculara aktarıldığı ortaya çıkmıştır. Bu olay, Huawei altyapısının nasıl bir veri hortumlama aracına dönüşebileceğinin en somut delilidir.
  • Yaptırım İhlalleri ve Aldatma: ZTE şirketi, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını kasten delerek yasa dışı teknoloji satışı yapmaktan suçlu bulunmuş ve yaklaşık 1.2 milyar dolarlık rekor cezalara çarptırılmıştır. Bu durum, bu şirketlerin uluslararası hukuku kendi devletlerinin çıkarları doğrultusunda nasıl hiçe sayabildiğini göstermektedir.
  • Küresel Yasaklar ve Güvenlik Endişeleri: Bu kabarık sicil nedeniyle ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada, Japonya ve birçok Avrupa Birliği ülkesi, Huawei ve ZTE’yi milli güvenliklerine yönelik “kabul edilemez bir risk” olarak tanımlayarak bu şirketleri 5G altyapılarından yasaklamış veya ciddi şekilde kısıtlamıştır. ABD Federal İletişim Kurulu (FCC), bu iki şirketi resmen “ulusal güvenlik tehdidi” olarak listelemiştir.

 

5G teknolojisi, sadece daha hızlı internet değildir; o, akıllı şehirleri, otonom araçları ve savunma sanayii sistemlerini birbirine bağlayacak olan omurgadır. Bu omurganın inşasını, sicili bu kadar karanlık ve yasalarla devlete hizmete zorunlu kılınan şirketlere teslim etmek, dijital kalenin anahtarlarını, hırsızlığı tescilli bir yapıya kendi elinizle teslim etmektir.

5. Modern İpek Yolu mu, Borç Tuzağı mı?: “Bir Kuşak, Bir Yol” Projesinin Gerçek Yüzü

Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesinin parlak vitrininin arkasında, modern bir sömürgecilik aracı olan “Borç Tuzağı Diplomasisi” yatmaktadır. Sistem şeytani bir basitlikle işler: Çin, gelişmekte olan ülkelere devasa altyapı projeleri için geri ödenmesi zor krediler sunar. Ülke borcunu ödeyemediğinde ise Çin, alacağına karşılık o ülkenin stratejik varlıklarına el koyar. Sri Lanka’nın, aldığı kredileri geri ödeyememesi sonucu Hambantota Limanı’nı 99 yıllığına bir Çinli şirkete kiralamak zorunda kalması, bu tuzağın en somut ve bilinen örneğidir.

6. İçerideki Truva Atları ve Bilgi Kirliliği: Çin Propagandasının Yerli Sözcüleri

Çin’in Türkiye’ye yönelik tehditleri sadece dış kaynaklı değildir. Tehlikenin en can alıcı boyutu, Pekin rejiminin politikalarını Türkiye içinde savunan ve özellikle Doğu Türkistan’daki soykırımı inkâr eden yerli aktörlerdir. Bu alanda en belirgin örnek, Doğu Perinçek liderliğindeki Vatan Partisi ve ona bağlı yayın organlarıdır.

  • Soykırımın İnkârı ve “ABD Yalanı” Söylemi: Perinçek ve partisi, uluslararası raporlarla kanıtlanan Doğu Türkistan’daki toplama kamplarını ve soykırım uygulamalarını sistematik olarak reddetmektedir. Bu zulümleri, Çin’i hedef alan bir “ABD emperyalizmi yalanı” olarak sunmaktadırlar.
  • Zulmü “Terörle Mücadele” Olarak Meşrulaştırma: Doğu Türkistan’daki milyonlarca insanın tutulduğu kampları, Çin Komünist Partisi yetkilileriyle birlikte “mesleki eğitim merkezi” olarak tanımlamakta ve Çin’in politikalarını “teröre ve aşırıcılığa karşı başarılı bir mücadele” olarak pazarlamaktadırlar. Bu söylem, mazlumla zalimin yerini değiştiren ahlaki bir çarpıtmadır.
  • Propaganda Aygıtları: Kendilerine bağlı Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi gibi yayın organlarını, düzenli olarak Çin propagandası için bir platform olarak kullanmaktadırlar. Bu kanallarda Çinli yetkililer ağırlanmakta, Doğu Türkistan’daki gerçekleri “yalan” olarak niteleyen yayınlar yapılmakta ve Türk kamuoyu zehirlenmektedir.

Bu faaliyetlerin amacı, Türkiye kamuoyunda Doğu Türkistan davasına yönelik hassasiyeti köreltmek, Türk milleti ile Doğu Türkistanlı kardeşleri arasındaki bağı koparmak ve Çin zulmünü normalleştirerek Türkiye’nin Pekin ile ilişkilerinde bu “insani sorunu” ortadan kaldırmaktır.

7. Yapılması Gerekenler: Milli Direnç ve Stratejik Akıl

Bu çok katmanlı tehdit ağına karşı atılması gereken adımlar nettir:

  • Milli Teknoloji Seferberliği: 5G gibi kritik altyapılarda dışa, özellikle de sicili bozuk stratejik rakiplere bağımlılık kabul edilemez. Yerli ve milli teknoloji şirketleri desteklenmeli, Türkiye kendi dijital kalesinin efendisi olmalıdır.
  • Akademik Kalkan ve Karşı İstihbarat: Üniversitelerdeki Konfüçyüs Enstitüsü gibi yapılar ve yabancı akademisyenlerin faaliyetleri, milli güvenlik perspektifiyle denetlenmelidir. Fikri mülkiyet hırsızlığına ve Truva Atı operasyonlarına karşı istihbarat birimleri teyakkuza geçirilmelidir.
  • Algı Operasyonlarına Karşı Teyakkuz: Başta Doğu Türkistan olmak üzere, milli değerleri hedef alan dezenformasyona karşı medya okuryazarlığı artırılmalı, Çin’in zulmünü aklamaya çalışan yerli sözcülerin faaliyetleri kamuoyuna ifşa edilmelidir.
  • Ensar Ruhuyla Kardeşlerimize Kalkan Olmak: Türkiye’ye sığınan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, Çin’in şantaj ve fitne operasyonlarına karşı devlet korumasına alınmalıdır. Türk adli makamları, Çin istihbaratına bilgi aktardığı iddiasıyla Uygur kökenli kişiler hakkında davalar açmıştır. Bu faaliyetler deşifre edilmeli ve kardeşlik hukuku, devletin güvencesiyle pekiştirilmelidir.

 

Sonuç: Ensar Olma Ruhuyla Milli Direniş

Karşımızdaki bu çok yönlü tehdit, sadece devlet kurumlarının alacağı tedbirlerle aşılamaz. Bu, 85 milyonun imanı, basireti ve ahlakıyla verilecek bir topyekûn mücadeledir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve Ashabı, Mekke’den hicret eden mazlum Muhacirlere kucak açan Ensar olmuşlardır. Bugün Türkiye’nin görevi de, çağın Ensar’ı olmaktır. Bize sığınan kardeşlerimize sahip çıkmak, hem imani hem de tarihi bir borçtur. Onları korumak, sadece Çin’in fiziki takibinden değil, ruhlarını ve birliklerini hedef alan fitne operasyonlarından ve bu zulmü yurt içinde meşrulaştırmaya çalışanlardan da korumayı gerektirir.

Bu, “Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmaz” hadis-i şerifinin gereği olarak uyanık olmak, dostu düşmanı bilmek ve kendi milli ve manevi değerlerimizi her şeyin üzerinde tutmaktır. Korunması gereken sadece topraklarımız değil; aklımız, fikri mülkiyetimiz, ekonomik bağımsızlığımız, dijital egemenliğimiz ve en önemlisi, bir milletin kendi kaderini tayin etme izzetidir.

Kaynaklar:

The New York Times, “Buying Influence: How China Manipulates Facebook and Twitter”

U.S.-China Economic and Security Review Commission, “China’s United Front Work Department”

Perspektif, “Çin’in İstihbarat Yasası ve Uluslararası Hukuk”

Anadolu Ajansı, “Çin’in Ulusal İstihbarat Yasası küresel teknoloji şirketlerini nasıl etkiliyor?”

BBC News Türkçe, “Çin’in ‘borç tuzağı diplomasisi’ nedir?”

Anadolu Ajansı, “Sri Lanka ‘borç tuzağı’ yüzünden limanını Çin’e devretti”

Safeguard Defenders, “110 Overseas: Chinese Transnational Policing Gone Wild”

Deutsche Welle (DW) Türkçe, “Türkiye’deki Uygurlar: ‘Çin bize burada da rahat vermiyor'”

Defence Turk, “Çin, Afrika Birliği’nin verilerini 5 yıl boyunca çalmış”

T.C. Adalet Bakanlığı, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü (ZTE’nin ABD yaptırımlarını ihlali hakkındaki dava bilgileri)

Milliyet, “ZTE’ye 1.2 milyar dolar ceza”

NTV, “Avrupa’dan Çinli teknoloji şirketleri Huawei ve ZTE’ye kısıtlama”

Independent Türkçe, “ABD’den sonra hangi ülkeler Huawei’yi yasakladı?”

Bloomberg HT, “ABD’den Huawei ve ZTE’ye bir yasak daha”

Voice of America (VOA) Türkçe, “FCC’den Çinli Şirketlere Yeni Kısıtlamalar”

Marksist.org, “Sri Lanka: Borç tuzağı ve emperyalist gerilimler”

Aydınlık, “Aydınlık heyeti Urumçi’de: ‘Uygur Soykırımı’ yalanı ve gerçekler”

Vatan Partisi, (Partinin Doğu Türkistan ile ilgili resmi açıklamaları ve raporları)

Veryansın TV, “Perinçek’in Uygur raporu: Kamplar mesleki eğitim merkezi”

Ulusal Kanal, (Kanalda yer alan ve Çinli yetkililerin konuk olduğu, Doğu Türkistan politikalarını öven programlar)



Haber Editörü

TÜLAY DİKMEN İLE CUMA KÖŞESİ

admin@tum1haber.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku