BÜYÜK UYANIŞ
İçinde yaşadığımız şu kadim yeryüzü, günümüzde ki şeklini alabilmesi ve üzerinde canlıların yaşayabilecek duruma gelebilmesi için, Allah’ın yaratma kudreti ile binlerce yılda olgunluğuna erişmiş ve nihayetinde bugün ki şeklini alabilmiştir.
İşte tüm kâinat ve içindeki cümle varlığın bu olgunlaşma sürecine tekamül denilmektedir.
Kâinatta her varlığın, her nesnenin bir tekamülü olduğu gibi, devletlerin ve milletlerin de bu kâinatın bir parçası olması hasebiyle kendine has bir tekamülü söz konusudur.
Bu duruma akli bir örnek vermek gerekirse ;
Sofralarımızın bereketi olan ekmeğin, soframıza gelmeden, yani ekmek olmadan önce yaşadığı evreleri düşünebiliriz. Önce tohumdu toprağa düştü, sonra filizlenip boylandı, ardından olgunlaştı ve biçildi. Nihayetinde değirmende ezildi, ellerde yoğuruldu ve en son ateş ile buluşup bereketin timsali “ekmek” olduverdi.
İşte buğdaydan ekmeğe bir “olmak” hikayesi...
Yeryüzünde zerreden kürreye herşey, her an yeni bir yaradılış ile bir halden, başka bir hale geçmektedir.
Buna devletler ve milletler de dahildir.
İşte kadim ve kutlu Türk milleti de aynı buğdayın hikayesinde olduğu gibi, Tanrı dağından, Orta Asya’nın bozkırlarına düşmüş görklü bir tohumdur.
Bu tohum filizlenip boy göstermeye durduğunda, bozkırların sert rüzgarlarına, zemheri soğuklarına direnmiş ve nihayetinde her başağından yeni tohumlar (boylar) veren ulu bir başak oluvermiştir.
Bitmek bilmeyen varlık mücadelesi ile adeta değirmenlerde ezilip un olan bu kadim millet, nihayetinde özünde var olan ahlakın, kemâlâtı olan, adeta su mesabesinde ki İslam ile şereflenerek, nihâyi hedefine bir adım daha yaklaşmış, ekmek olmayı bekleyen hamur kıvamını almıştır.
İşte bu büyük buluşmadan bu yana, sabırla ve inançla mayalanma sürecini tamamlayan azîz Türk Milleti, son yüzyılda usta ellerin ateşiyle fırınlarında pişerek, hedefine bir adım daha yaklaşmıştır.
Artık ekmeğin o cazbedici kokusu tüm benliğimizi sarmış ve büyük buluşmaya (kızıl elma) az bir zaman kalmıştır.
Vuslata hasret her Türk evladına müjdeler olsun, “ekmek” fırından çıkmak üzeredir..!
Her ne kadar bugün şeytanlaşmış akıllar felaket senaryoları çizip, insanlığı kaosa doğru sürüklemek isteseler de, bizler biliyoruz ki dünyada ki bu sıkıntılar, yeni bir doğumun habercisidir.
Bizler biliyoruz ki, son yüzyıldır yeryüzünü fitneye boğan ve her türlü melanetin arkasında var olan küresel şeytani akıl ve onun kapital düzen baronları, bundan sonra ki yüzyılı da ipotek altına almak için türlü küresel oyunun içindedirler. İstedikleri bu şeytani düzenin önünde ki en büyük engel ise, Türk Milleti ve bu Milletin uyanışı ile uyanacak olan Ümmet-i Muhammed’dir..!
Unuttukları ve kibirlerinden dolayı görmedikleri şey ise, hasaplar üzerinde bir hesap oluşu, tuzak kuranların en hayırlısının Hz. Allah (cc) oluşu ve yaptıkları her hamlenin kendilerini kaçınılmaz sona biraz daha yaklaştırdığı gerçeğidir.
Bugün değişen dünya konjonktürü bizi doğduğumuz topraklara çağırmaktadır ve bu gidiş başka bir gidiş olacaktır. Tohum olarak çıktığımız topraklara “ekmek “olarak dönüp şanlı sancakları dalgalandırmaya vaktidir..!
İlk toprağa düştüğümüz bozkırlara selam olsun..
Selam olsun sabredenlerle..
Selam olsun sancağın sahiplerine..
Selam olsun ezelden ebede Hakk davanın neferlerine..
Bismillâhirrahmânirrahîm
“Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, gerçeği yalanlayan nankörlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler. Onları; rüku ederken, secde ederken ve Allah’tan bağışlanma ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki örnekleridir. İncil’deki örnekleri de filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselen ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, gerçeği yalanlayan nankörlere, onlarla üzüntü vermektedir. Allah, inanıp Salih amel yapan kimselere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir.” FETİH/29