Bu Manzaraları Yaşamamamız İçin Kaç İnsanımızı Daha Bu Aç Gözlü Müteahhitlere Kurban Vermemiz Gerekiyor?
Bu kaçıncı oldu bileniniz var mı?
Sadece son 50 yıl içerisinde bu millet; deprem denilen ve sırf bizim, aç gözlülüğümüz sayesinde ayakta kalan bu canavara, kaç insanımızı kurban verdik, tahmin edebilen var mı?
Muhasebecisi, Terzisi, Kuaförü ve hatta ayakkabı boyacısı bile işini bırakmış müteahhitliğe başlamış, dostlar kahvesinde canı sıkılan, hemen bir arsa ayarlayıp birkaç usta ile başlıyor kooperatif kurup zengin olmanın yolunu aramaya, en kötü ihtimalle sermayesine göre daha da ileriye gidip başlıyor yap-satçılığa. Bir de bulunduğu yerde ilgili kurumlarda tanıdıkları da var ise ve arsa ile ruhsat olayını da çözmüş iseler, değmeyin beylerin keyfine. O zaman en kısa zamanda bakınız nasıl da ortaya çıkıyor peş peşe “prestij inşaatları”…
Kimin umurunda en küçük bir sarsıntıda onlarca insan ölecekmiş. Kimin umurunda eksik malzeme yüzünden yaşanacak olan cana kıyım manzaralarının yaşanacak olması. Önemli olan bu beylerin “prestij inşaatlarıdır”. Gözyaşı dediğin nedir ki? Kaç para eder bu memlekette. Çocuğun birisi yıkıntıların arasından “anne” diye ağlarken sen git o prestij inşaatında kumda oyna. Nasıl olsa susar birazdan ve unutulur gider tüm yaşananlar. Kalıcı olan sizin “prestij inşaatlarınızın getirisidir” değil mi?
Biliyor musunuz? Biz daha çok ağlarız…
Öyle ama
Bu memlekette birileri; yıllarca okulunda dirsek çürütüp, konu ile alakalı diploma alıp, işini yapmanın hayaliyle ortalıkta elinde diploma ile dolaşırken, mesleği ile alakalı bulabileceği bütün işlerde kendisinden tecrübe şartı aranarak kapıları yüzlere kapanırken ve o mürekkep içerek aldıkları diplomalarını evde her hangi bir dosyanın arasında saklamaya çalışırken, başka birileri pişkin bir vaziyette sırf ceplerinde paraları ve ilgili yerlerde tanıdıkları var diye cellâtlığa soyunurken biz daha çok ağlarız.
Bu ülke ve insanları çok ihanetler gördü, bu ülke ve insanları nice yıkımlar yaşadı. Ama bütün bu olanlardan asla ve kat’a ders almadı, alamadı. Sırf birilerinin “prestij inşaatları”para getirecek diye canımız bedeli karşılığında birkaç günlüğüne toprak altında kalıp, sakat olarak veya ölerek veya birkaç gün ağlayarak unutup hayata yeniden devam edeceksek sıkıntı yok, bu da geçer. Dediğimiz gibi unuturuz birkaç gün sonra.
Kesinlikle hayır, bu kadar yeter! Diyeceksek; o zaman işte şimdi tam zamanıdır. Bu tür faaliyetler için kılı kırk yaracak kanunlar neden yapılmıyor diye soralım. Sırf bu yüzden bir müteahhide örnek olsun diye yaptığı inşaatın yıkıntıları içerisinde kafasını bir keser ve bir balta ile parçalayın bakalım bu manzaralar yaşanır mı?
Bu keser ve balta olayını televizyonda fox haberde izledim, vatandaş ağlayarak yetkili birilerinin enkazlarının yanına gelip bu bahse konu iki malzemeyi vererek “devletin gücü bu kadar başka şey beklemeyin” deyip gittikleri beyanında bulundu. O görevli bulunsun ve bu kadim devletin gücü o karaktersize gösterilsin. Vatandaş yalan söylüyor ise o vatandaşa da aynı ceza kesilerek devletin gücünün bu tür vahim durumlarda ayaklar altına alınmasının ne demek olduğu bildirilsin. Bu olayı bile siyasete alet eden zavallı beyinlere sadece acımak düşer. Sizler hangi müteahhidin “prestij inşaatının” ürünüsünüz bilmem ama bu duruma ciddi manada dur demez isek biz daha çok ağlarız. Bu arada biz; bu dünyada her şeyin aslından çok, insanlığına örnek olarak yaşayan bir milletiz, keser ile balta ile kafa kırmak bizim değil ortaçağ karanlığında yaşayan ve maddi kazanımlar için tapınım yapan zavallı karakter, güçsüz olanların işidir.
Aslına bakılır ise daha çok ağlamamamız için neler yapmak lazım bilelim artık.
Evet; gerçekten, bu manzaraları yaşamamamız için kaç insanımızı daha bu aç gözlü müteahhitlere kurban vermemiz gerekiyor?