
Saat gece yarısı olsa da, buz gibi havada,kaygan yollarda yine her zaman yaptığım gibi ilk iş olarak heyacanla onu görmeye, selam vermeye gittim...
Selamımı almadı, yüzüme bakmadı,tekbir sesleriyle çağlaması da artık duyulmaz olmuştu, hemen kıyısına Noel pazarı kurulmuş...
Fazla kalamadım yanında...
Üsküpte kalacağım otel mutlaka taş köprü ve Vardar manzaralı olmalıdır.
Otelime döndüm, yatmadan önce penceremden bir göz atayım dedim, yüksek binalar arasında kaybolmuş, farkedemedim.
Sabah toplantılar bitince nereye gidelim diye sordular.
Dağlara çıkalım , bir eski dostumu göreceğim dedim.
Şar Dağlarına çıktık, kaynağının kenarına gittik.
[caption id='attachment_34995' align='alignnone' width='720']

Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun[/caption]
Kimseler yoktu....
Ne güzel, başbaşa kaldık...
Ali Amca’ yı rahmetle andık...( Bandırmalı Ali Öztaylan)
Yıllar önce , senin memleketin Üsküp’e gidiyorum, ne getireyim demiştim.
Vardar’ ın kaynağından bir şişe su getir demişti.
Vasiyeti mezarına Vardar suyu dökülmesi idi.
Tam ziyareti bitirdim ki köy camiinden ezan okunmaya başladı .
Kaynaktan çıkan ve küçük bir dere olarak tertemiz akan Vardar kıyısından camiye doğru yürüdüm.
İşte Vardar burada hala tekbirlerle çağlıyordu...
Namaza yetişmek için koşarken çok önemli bir şey unuttum...
Bir şişe su da kendim için alacaktım...
Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun