BİLİM SUSARSA CEHALET HORTLAR(I)
Türk Üniversiteler Birliği (TÜRKÜNİB) Rektörler Özel Toplantısı bu yıl, 6-7 Haziran
2023 tarihlerinde "Türk Medeniyetinin Başkenti" Semerkant'ta düzenledi. Toplantıya
Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan'dan TÜRKÜNİB üyesi
üniversitelerin rektörleri, üst düzey yetkilileri ve temsilcileri katıldı. 2015 Nobel Kimya
Ödülü sahibi Türk bilim adamı Prof. Dr. Aziz Sancar da katılımcılara video konferans yoluyla
hitap ederek Türk mirasının korunması ve genç nesillerin eğitilmesi konusunda bir konuşma
yaptı. Konuşma, öğüt niteliğinde olduğu için virgülüne dokunmadan iki bölüm halinde siz
kıymetli okuyucularımla paylaşmak istedim.
Değerli kardeşlerim!
İlk önce, Türk Devletleri Teşkilatı’na bağlı Türk Üniversiteler Birliği’nin toplantısında
sizlere hitap etmenin benim için büyük bir iftihar kaynağı olduğunu belirtmek isterim.
Uzun zaman biri birinden ayrı düşmüş Türklerin bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri,
kendilerinin ve dünyanın kalkınmasına ortak katkılar sunma imkânına ulaşmaları bizim hep
gençlik hayalimiz olmuştur. O yüzden, bugün sizlerin Türk Dünyası’nın Medeniyet Başkenti
Semerkant’ta bir araya gelerek, milletimizin bilim ve eğitim sorunlarını, bu sorunlara ortak
çözümleri ele almanız beni çok mutlu ediyor.
Ben Nobel Ödülü’nü aldığımda, sadece kendimi değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni
değil, bütün Türk Dünyası’nı temsil ettiğimi hissediyordum, bunu biliyordum ve bununla
büyük bir gurur duydum. Fakat aynı zamanda içimde bir ezginlik vardı. Biz büyük
medeniyetler yaratmış büyük bir Türk milletiyiz. Ya, ben niye Nobel kazanan ilk Türk
olayım?
Biz tarihimizle övünüyoruz. Bize tarih kitaplarında biz Türklerin büyük medeniyetler
yarattığını öğretirlerdi. Gerçeği söyleyeyim, ilkokulda, ortaokulda buna inanıyordum. Fakat
liseye, üniversiteye gittikten sonra buna şüphe ettim ve bu içimde bir tutku olarak kaldı. Yıllar
sonra, Batılı yazarlardan çıkmış eserleri okudum ve anladım ki, gerçekten 750 ile 1250 yılları
arasında Türk Dünyası bilim dünyasının merkeziydi. Gerçekten, biz büyük medeniyetler
yaratmışız. Ama bir sürü nedenlerle ondan sonra bilim yapmayı bıraktık ve Avrupa, Amerika
Birleşik Devletleri bizi geçti. Bunu çözmemiz lazım.
Gerçekten de, biz Türklerin yaklaşık son 500 yılda bilime doğru dürüst katkı
yapamadığımız ortadadır. Peki, neden yapmadık? Bazı insanlar buna ‘zeki olmadığınız için’
yanıtını verir. Ancak bilim yapmak genetik veya zekâ meselesi değil, gelenek meselesidir.
Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde 0.2’sini teşkil ediyor ve yüzde 20 bilim
Nobellerini almışlardır. Onlar diğer insanlardan daha üstün zekâlı mı? Değiller. Onların
kültüründe bilime, eğitime önem veriliyor. Dolayısıyla biz de bunu bir gelenek haline
getirmeli ve çocuklarımıza erken yaşta aşılamalıyız. Bu konuda özellikle sosyal bilimcilerin
çalışma yapmaları lazım.
Ben gittiğim Türk ülkelerinde teknolojiye önem verilmeye başladığını gördüm.
Teknoloji önemli, fakat temel bilim olmadan teknoloji olmaz. Avrupa’dan, Amerika’dan
makine alıp, ben teknoloji yapıyorum, ben patent aldım, bilmem ne aldımla ne Türkiye
yükselir, ne Türk Dünyası yükselir. Benim inancım bu. Dünyada eğer bir adımızı duyurmak
istersek, eğer bir kuvvet olarak tanınmak istersek, eğer yabancılar tarafından yönetilmek
istemiyorsak, biz bilim yapmalıyız ve bilimde kuvvetli olmalıyız ki, dünya bizi yaptığımız
bilimle tanısın. Unutmamalıyız ki, biz çalıştığımız, ürettiğimiz sürece üstün olacağız. Yoksa
üstünlük genetik değildir. Bütün insanlar birbirine eşittir.
Kuşkusuz ki, Türk Dünyası’nda bilimsel geri kalmışlığın birçok kurumsal ve sosyal
nedenleri vardır. Maalesef ben bunların çözümünü iyi bilmiyorum. Fakat anladığım o ki,
maddi yatırım yapmaktan öte bir bilim ortamı geliştirmek lazım. Uluğ Bey, İbn-i Sina, El-
Biruni yoktan ortaya çıkmadılar, o zaman Türk Dünyası’nda bir bilim ortamı vardı, yüzlerce
başarılı bilim insanı vardı ve bilime çok ilgi vardı, bilime önem veriliyordu. Aynı zamanda,
Uluğ Bey, Uluğ Bey gibi Orta Asya Altın Çağı’ndaki diğer bilim adamları Türk Dünyası’nda
bilim adamlarıyla ortak çalışarak bilim yapıyorlardı. Bunlara bugün de önem verirsek, Türk
Dünyası’nda bilim ve toplum gelişir ve ilerler.
Türk Dünyası’nda bilimsel geri kalmışlığın nedenleri ve bunlara çözüm yollarının
bulunması için hiç kuşkusuz ki, sosyal bilimcilerimizin ortak ve detaylı araştırmalarına ihtiyaç
vardır. Fakat Türk Dünyası’nda bilimi geliştirmek için, dünyayla yarışmak için neler
yapmamız gerektiğini naçizane kendi gözlemlerime dayanarak, burada özetlemek istiyorum.
Devam edecek…
Hadi Önal/11 Haziran 2023/ Foça