Alman-Türk Gazeteciler Birliği (ATGB.Berlin) catısı altında düzenlenen konferans, Berlin Melia otelinin salonlarında gerçekleşti. Konferans, Asbaşkan Mustafa Ekşi tarafından koordine edildi 
Program, Eşbaşkan Ali Yıldırım'ın açılış konuşmasıyla başladı ve moderatörlüğü Mustafa Ekşi üstlendi. İlk bölümde, Alman-Türk Üniversitesi'nden Prof. Dr. İrfan Akın (Ticari Hukuk) ve Doç. Dr. Anıl Köroğlu (İcra Hukuku) konuşmalar yaptı.Konferansa katılan misafirlerin soruları cevaplandı. İkinci bölümde geçilmeden misafirlere ikramlar sunuldu ve Prof. Dr. Ersan Şen ile hatıra fotoğrafları çekildi.Konferans kısmında Prof Dr.Ersan Şen konuşmalarında şunları söyledi.
Almanya'daki Türk toplumunun kök saldığına ve başarılı olduğuna dikkat çekerken. Ayrıca, Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiği ve ırkçı saldırılara karşı Türk toplumunun daha fazla desteklenmesi gerektiği belirtildi. Türk toplumunun birlik ve beraberlik içinde olması, kültür ve kimliğine sahip çıkması önemle vurguladı.
Prof.Dr.Ersan Şen daha sonra konuşmalarında şu metinle devam etti.
Merkezi Berlin’de bulunan AlmanTürk Gazeteciler Birliği’nden gelen konferans davetini memnuniyetle karşıladım. Sevgili Mustafa Ekşi başta olmak üzere, etkinliğe destek veren tüm kardeşlerimize çok teşekkür ediyorum, kusursuz bir organizasyondu.
Bu toplantıda bir daha gördüm ki; Almanya’da bulunan vatandaşlarımız ve kardeşlerimiz bizi bizden daha yakın takip ediyorlar ve Anavatana yakın ilgi gösteriyorlar. Almanya’ya da aynı yakın ilgiyi göstermeleri konusunda dostane tavsiyelerde bulundum.
1961 Sözleşmesi ileAlmanya’ya giden büyüklerimiz her zaman Anavatana dönmeyi düşündüler, esasen bu beklenendi, fakat zaman geçtikçe büyük katkı sundukları Almanya’ya, deyim yerinde ise kök saldılar, yerleştiler, hayat kurdular, artık dördüncü kuşak Almanya’da, bu nedenle hak ettiklerini almaya, Türk toplumu olarak daha güçlenmeye, etkinliklerini artırmaya ihtiyaçlarının olduğunu, bu sebeple de Anavatana duydukları özlemden ve ilgiden kaynaklanan bağlar kadar, hem kendi yararlarına ve hem de Anavatanın yararına olacak şekilde, Almanya ile olan bağlarını kuvvetlendirmeleri gerektiğini gördüm. Bu konuda deyim yerinde ise öncülük ve yol göstericilik yapacak,özellikle Devletimizin desteğine ve örgütlenmelerini güçlendirecek bilinçlenmeye ihtiyaçları var, bunu istiyorlar, bekliyorlar.
Keşke TürkiyeCumhuriyeti; hem merkezden ve hem de Büyükelçilik, Başkonsolosluk ve Konsoloslukları vasıtasıyla Almanya’da yaşayan vatandaşlarımıza, kardeşlerimizedaha fazla destek olsaburalara, Anavatan ve Almanya bağlarını sağlamlaştırmaya, onları ilgisiz veya desteksiz bırakmadıklarını gösteren uzmanları gönderse, toplantılar, konferanslar düzenleyebilse, hatta bunları düzenlemeye hevesli sivil toplum örgütlerini desteklese, hakikaten çok güzel sonuçlar elde edilebilir, hem Almanya’da yaşayan Türkler arasında daha sıkı bağlar kurulurve hem de Almanya’da faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri vasıtasıyla Türk toplumunun etkinliğinin artırılması sağlanır.
Bir gün gecikme ile gittiğim Berlin’in yeni havalimanına indik, uzun yıllar inşası devam eden havalimanı nihayet bitmiş.Yeni havalimanının fonksiyonel olduğu söylenebilir mi?Gelirken bir sorunla karşılaşmadım, fakat giderken, yani dönüşte havalimanı içi karmaşık, yorucu ve biraz kasvetli, aşırı sade geldi. Gerçi Almanların sadeliği, disiplini, temizliği ve iktisadi güçlerine nazaran aşırı tasarruflu oluşları, israftan kaçınmaları her zaman takdire şayandır. Keşke tasarruf ve israftan kaçınma anlayışı bize de yerleşse, özellikle Devletin tasarrufunun ve israfın önünü kesmesinin çok faydalı olacağı gerçeği de dikkate alındığında, zannediyorum iktisadi düzelmenin bir kolu katma değerli üretim modeli ise, bir kolu da tasarruf ve israftan kaçınmadır.
Berlin toplantısı bazı hususları kafamda netleştirmeyi sağladı:
Konferansta ise şu şekilde bir konuşma yaptım, sonrasında da toplantıya katılan kardeşlerimizle soru cevap yaptık, bence gayet güzel ve faydalı bir toplantı oldu.
Almanya’da milyonlarız, benim de birçok akrabam gelmiş,şimdi Almanya’da vatan evlatları dördüncü kuşakta. Kimisi çifte vatandaş, kimisi Türkiye Cumhuriyeti, kimisi Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı, kimisi işçi, ama artık kimisi de memur, mühendis, avukat, iş insanı, yatırımcı, polis, hakim, savcı, artık kök salmışız bu coğrafyaya. Her ne kadar hak ettiğimiz sosyal ve siyasal haklara kavuşamamış olsak da, her zaman uyumlu olduk, çalıştık, kimsenin başına dert olmadık, hayatlar kaybettik bu coğrafyada, Allah rahmet eylesin,29.06.1993 tarihinde Solingen’de kundaklanarak, her ne kadar “dönerci cinayetleri” olarak basite indirgenmeye çalışılsa da, ırkçılık içeren, 2000 ila 2007 yılları arasında NSU, Nasyonal SosyalistYeraltı Yapılanması’nın işlediği cinayetlerde birçok insanımızı kaybettik, insanlarımıza, camilerimize saldırdılar, fakat ırkçı saldırılara karşı Türk toplumu yeterli ilgiyi, desteği göremedi.
Ayrıca; Almanya ile en önemli sorunu dış ilişkilerde çektik, biz müttefikiz, dostuz, tarihte de dosttuk, bu nedenle her iki ülke de birbirleri aleyhine bölücüleri, ayrılıkçıları, paralelcileri destekleyemez.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın kalkınmasına katkı sağladık, davetsiz gelmedik, hak sahibisiniz. Dinimize, imamıza müdahale edemezler, entegre oluruz, ama anavatanla bağlar kopmaz, yani entegre oluruz, asimile olmayız. İlk başta işçi idik, tüm ağır işlerde üretim ve kalkınma için çalıştık, kömür ocaklarında, kimya şirketlerinde, silah fabrikalarında, aslında sanayinin her alanında. Gurbetteydik, birçok yakınımızı, tanıdığımızı kaybettik.
İlk gelenler memlekete dönmeyi düşünüyorlardı, Haymlarda kalıp, memleket, aile özlemi ile yanıp tutuşuyorlardı, ayda yılda gelecek mektuplara, telgraflara muhtaçtı insanlar, zor zamanlardı, bahsettiğim 60’lar, sizi kimse unutamaz, gözardı edemez, her yıl Almanya’dan memleketine gelebilmek için insanlar binlerce kilometre yol aştı, hem geldik, hem döndük, ancak Almanya’ya da Anavatana da ihanet etmedik, ne istedilerse verdik. Anavatanda, ikinci vatanınız Almanyada ne istediyse verdiniz, her türlü fedakarlığı yaptınız.
Şimdi daha başarılı olacaksınız, en önemlisi ayrışmayacaksınız, içte sağlam, bir o kadar da dışa dönük yaşayacaksınız. En büyük illet olan uyuşturucu ve uyarıcı maddeden evlatlarımızı uzak tutacağız, örgütleneceğiz, eğitim öğrenimi daha fazla önemseyeceğiz, uzayan kol bizden olacak, birbirimizin kolunu kesmeyeceğiz. Daha çok çalışacaksınız, daha çok üreteceksiniz, daha iyi yerlere geleceksiniz, Türk Milletinin ruhunu her yere taşıyacaksınız.
Ayrımız gayrımız yok, bölünmek yok, kutuplaşmak yok, sizler Almanya Federal Cumhuriyeti’nde yaşayan onurlu ve gururlu Türk toplumusunuz. Türk Milletinin evlatlarısınız, dilinizi ve memleketinizi asla unutmayın, kültürünüz ve örf ve adetleriniz sizindir, entegre olunuz, ama asimile olmayınız, vatanınızdan ve kimliğinizden asla utanmayınız, kompleksle ve başınızı öne eğerek değil, şerefli Türk Milletinin evladı olduğunuzu unutmayarak, kültürünüze, örf ve adetlerinize sahip çıkarak yaşayın.
Yalnız değilsiniz. Eleştirildiğiniz doğru, burada kazanınca orada harcayınca, hayatın iyi olduğunu zannedebilirsiniz, bu sorun kronik, ekonomi maalesef bizim ülkemizin açmazı, bunun için de yapısal reformlara, hukuka, yüksek teknolojiye, katma değere dayalı üretime, kayıt dışılık bir dert, coğrafya, birlik beraberliğe, eğitim öğrenime ihtiyaç var.
Buradan bakıp orayı da küçümseyemezsiniz, oranın da kendisine has özellikleri var, denizi, kumu, güneşi, Anadolu’su, aslan yürekli insanları var, bugün vatan için savaşmaya gider misin diye sorulduğunda kimse gözünü kırpmaz.
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da yaktığı ateşle Türk Milleti bir yolculuğa başlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ulusdevlet ruhu ile,dili Türkçe olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlar, o kadar sağlam kurmuşlar ki,yaşadığımız coğrafyada birçok devlet yıkılırken, sarsılırken, Cumhuriyetimiz her türlü zorluğun karşısında dimdik ayaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve Cumhuriyet’in nitelikleri bellidir. Herkes buna saygılı olmalıdır, ifade hürriyeti tamam, örgütlenme hakkı tamam, toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı da tamam, ama vatana millete sahip çıkılmalıdır. Vatan yoksa gerisi boş.
sözleriyle konuşmalarına son verdi.
ATGB.Berlin Asbaşkan Mustafa Ekşi programa katkılarını sunan Halil Kaya, Tarkan Baran, Mustafa Mutlu, Erdal Delikaya, Ahmet Nas, Remzi Aru, Kutlay Yergök, Raşid Tannrıverdi, Kemal Salis, Yunus Çoban,İsmail Karadağ, Şeref Tetik, Bedii Selvi ve katılım gösteren dinleyicilere teşekkür etti.

Programa katılan misafirlerin özellikle soruları ile ister ticari hukuk ister icra hukuku konularıyla Türkiye-Almanya arasındaki sorunlara cevap verebilecek muatapların Berlin'e getirilmesinden memnun kaldıklarını dile getirdiler.Ayrıca Prof.Dr.Ersan Şen konferansıyla ve şahsını yakınen tanımaktan çok memnun kaldıklarını söylediler.3 Günlük Berlin programında Prof.Dr.Ersan Şen,Prof.Dr.İrfan Akın ve Doçent.Dr.Anıl Köroğlu Berlin'in tarihi mekanlarını gezdi.
Programın görüntüleri metalink.tv'de yayımlanacaktir.
Prof.Dr.Ersan Şen yaklaşık iki saat süren konferans sonrası Azerbaycan medyasının sorularına cevap verdi.