ERZURUM

ERZURUM Haberleri

Bari bu treni kaçırmayalım…

Bari bu treni kaçırmayalım…

Oysa ki istenilse, bu şehrin bırakın Doğunun Paris’i olması mevzu bahsini; Türkiye’nin en prestijli şehri olmaması için hiçbir sebep olmadığının bile maalesef farkında değiliz.

Bari bu treni kaçırmayalım…

Eyyyy Erzurum…

Nasıl bir sessizlik içerisinde olduğumuzun farkında bile değiliz.

İpekyolu Ticaret yolu yanı başımızdan geçiyor. Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayacak olan gerçek ticaret yolu şehrimizin tam göbeğinden geçiyor. Yanı başımızda sınıra komşu il ve ülkelerimizin başta “su” olmak üzere pek çok sıkıntıları bir bir su üstüne çıkıyor ve biz halen daha “e nedim” vurdumduymazlığı içerisindeyiz…

 

 

Saat akşamın henüz 6 sı, yani 18 diye geçiyor ve şehrimin ana caddesi olan Cumhuriyet Caddesinin bir yanı sessizlik içerisinde kendi karanlığına gömülürken, diğer bir yarısı ise olmayan eğlencenin, olmayan güzel vakit geçirmenin ve hatta olmayan bir meşguliyetle uğraşmanın derdine düşmüş.

Bir şehrin nasıl “geliştirilemediğine” bakıldığı zaman aslında hep eksik bölümlere takılıp kaldığımızın farkına bile varamıyoruz. 

Ve o farkına varamadığımız duygular içerisinde saat 19 veya 20 demeden evlerimize çekilip, günü tamamladığımız kanaatiyle; yarına hazırlık için yapacağımız tek şey, var ise ekranında saatlerce takılıp kaldığımız saçma sapan dizilerimiz veya uyumak olmaktadır.

Bu şehirde uzun kış gecelerinin başka türlü bitmesinin imkânı yok.

Oysa ki istenilse bu şehrin bırakın Doğu'nun Paris’i olması mevzu bahsini, Türkiye’nin en prestijli şehri olmaması için hiçbir sebep olmadığının bile, maalesef farkında değiliz.  

 

    

 

Çok değil birkaç gün öncesinde, Bakanlar Kurulunun kabine sonrası yapılan rutin açıklamalarında, Cumhurun Reisi; Anadolu’da özellikle Organize Sanayi Bölgelerini ilgilendiren bazı çalışmaların yapılacağını, 4 yeni sanayi koridoru oluşturulacağını ve hatta bu master planının ilk faz çalışması kapsamında da Samsun-Mersin hattında olan 13 ilde oluşturulacak 16 yeni yatırım alanıyla ülke sanayisinde dev adımların atılacağı müjdesini vermişti…

Hatta,

Sayın Cumhurbaşkanımız; “Mevcut OSB'lerimizin ortalama 11 katı büyüklüğe ulaşan bu alanları, altyapısı tamamlanmış, akıllı ve yeşil üretim üsleri olarak yatırımcımızın hizmetine sunacaklarını. Bu alanlarda mega endüstriyel bölgeler inşa edeceklerini. Güçlü demiryolu, liman ve otoyol bağlantılarıyla da bu bölgeleri, üreticimize ciddi bir lojistik maliyet avantajı sunan, stratejik merkezler haline getireceklerini. Yatırım programında yer alan iltisak hattı projelerini tamamlayarak, demiryolu bağlantısına sahip mevcut OSB'lerin sayısı 17'den 31'e çıkarmış olacaklarını. Diğer OSB'lerimizin demiryolu ile limanlara bağlantısını da hızlı şekilde adım adım gerçekleştireceklerini” de belirtmişti…

 

 

Durup dururken Ulaştırma Bakanının bu ziyareti normal bir ziyaret mi sizce?

Bu aşamada kimseler farkına varmadı ama Cumhur Reisin bu açıklamasının alt yapısının oluşturulması bazında; Ulaştırma Bakanı bir kaç saatliğine şehrimize gelerek, Karadeniz ve Akdeniz bağlantısını sağlayacak olan ve yıllardır henüz ışığa ulaşılamadığından dolayı dillere destan olmuş olan Kırık ve Dallı Kavak tünellerinde bizzat kendi denetimleriyle bir kez daha gözden geçirerek, planlanmış olan ve gelecekteki 5 yıl içerisinde bu master planına dâhil olacak olan çalışmaları yerinde not alarak yürütürken, bu plana uygun ışığın görülmesi umuduyla kesin olarak olmasa da ihtimallere dayalı olarak (!) yeni bir tarih verip şehirden ayrılırken, bizim Erzurum olarak ne yaptığımız ise halen daha tam olarak netlik kazanmamıştır. 

Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu o dört koridorun ana merkez üsleri ve stratejik merkezlerden bahsederken; işte bu yüzden de tam da yanı başından demiryolu geçen ve uygulamaya konulacak olan bu master planı doğrultusunda, Erzurum 1.OSB mizin ne tür bir çalışma içerisinde olduğunu öğrenmek ve bu durumu kamuoyuna sunmak için bahse konu hakkında görüşlerine başvuralım diye uğraştığımız, Organize Sanayi Bölgesinin birincisinin bırakın yönetim kurulu başkanı Murat Urkuç’a ulaşmayı, sekreterine ve onun vasıtasıyla müdür beyimize bile ulaşmak için dört gündür girişmediğimiz akrobasi hareketi kalmadı. 

Belki de yüzyılın avantajı olabilecek, Karadeniz ve Akdeniz’in kucaklaşmasını sağlayacak olan ana merkez üssünün ve böylesine büyük bir avantajın daha şehrimizin tam ortasından geçip giderek, başka bir şehrimize konuşlandırılacağı korkusu içimizde hep var olmuştur. Ki,  geçmişten gelen acı tecrübemiz; yanı başımızdan hem de gözlerimizin içine bakarak çıkıp giden “Turistik Doğu Ekspresi” bunun sadece en küçük canlı örneğidir.

 

 

Ne yazık ki zamanında 4562 sayılı OSB kanununun hazırlık ve alt yapı çalışmalarını birlikte icra ederken, rahmetli vekilimiz Aslan Polat beyefendi ara ara bölgeye gelerek bizden kanun içeriğine eklensin diye bölgemiz ve şehrimizle alakalı olarak, detay içeren görüş istediği zaman; Organize Sanayi Bölgesinin ilki konumunda olanına ait o dönem yönetim kurulu başkanı bey, beline tıpkı muhtarlar gibi silah istemişti. Şimdikine ise aynı şehirde olmamıza rağmen, ne hikmetse (!) ulaşamıyoruz.

Bu sıkıntı, ne yazıktır ki bu şehrin hemen hemen tüm STK larında; tüm kurum ve kuruluşlarında alenen yaşanmaktadır. Koltukta oturanlar veya o koltukta oturanların yanı başındaki sözüm ona sekreter veya danışmanları, bu iletişim sağlanmasına hep engel olmuşlardır, olmaya da devam etmektedirler. 

Acı olan ise “halkın arasında yoklar” veya “şehirde yoklar” şeklinde dedikoduları yapılan şehrin vekillerine istenildiği zaman ulaşılırken, hatta daha dün yatsı namazında tesadüfen denk geldiğim yalnız başına namaz kılmaya gelmiş olan şehrin vekili, hem de Eski İçişleri Bakanı Sayın Selami Altınok ile çok rahat bir şekilde görüşe bilinirken, hatta ve hatta ülke Cumhurbaşkanına dahi istenildiği zaman telefonda veya randevu şeklinde ulaşılabiliniyor iken, bu tür ego kabarması yaşayanlara ulaşılamaması bu şehrin kaderi olmamalı… 

Değil mi ki,

Olmuyor…

Bu şehirden olmuyor. 

Olmuyor.

Olmuyor…

Ne kadar çırpınırsanız çırpının.   

Bu zihniyette ki insanları o koltuklarda oturttuğunuz müddetçe de olmayacak. 

 

Kendisini koltuğun besleyeni ve güç kattığını zanneden ama o koltuktan beslenerek, güç alan her türlü egosunu tatmin yolunda adım atan bu insanlara artık bir şekilde “dur” demenin zamanı çoktan geçiyor, farkında bile değiliz.

Şehrin ekonomi kalesinin başında olanı “ortada ekonomi mi var? “ diye ortalıkta olmasına rağmen, kimseleri umursamayıp muhatap almazken ve başta da kış turizmini ve kış sporlarını yok hükmünde sayarak ahkam kesenler dururken; hiç kimsenin şehrin vekiline veya siyasetçisine gidip te her hangi bir şikâyeti arz eyleme lüksü yoktur. Bu yüzden de önce STK larda seçtiğimiz ve sonrasında da bir türlü ulaşamadığımız olanlardan başlayacağız, “koltuğunun hakkını ver” demeye… 

Kaldı ki bu şehirde iktidarın attığı her adımı, sahaya hiç inmeden oturdukları koltuklarından; olumlu ya da olumsuz olsun, daima eleştiren ve beğenmeyen sayısız muhalefet partisi de var iken… 

Hatta bunlardan birisinin il başkanının da, partileri henüz kurulmuş olmasına rağmen; çok kısa bir zaman süreci içerisinde almış olduğu çıta yükselişinin rehavetine kapılarak, yine çok öncesinde değil daha 2023 seçimlerinde attığı adımların sonucu dahi tam unutulmamışken, kendisinin küçük dağları ben yarattım havasına girmesi ise hayal kırıklığının başka bir boyutu olarak “Kılavuzu karga olanın” hoş deyişini unuttukları durumuyla karşımıza çıkmaktadır. Ani düşüş yaşanmaması açısından ferdi adımlar yerine, kendisini ön plana çıkaracağına toplu adımlarla bu şehire faydası olur mu ona bakmak lazım. Yoksa bu şehrin eksikliklerini şehrin yaşayanları zaten biliyor.    

Bu arada “Silah” demişken; 2026 yılının ilk günlerinden itibaren başlayacak olan ve tüm yıl boyunca devam edecek olan odalar seçimleriyle alakalı olarak geçenlerde bir oda başkanı adayı, bize bir şikâyette bulundu. 

Rakip adayın belinde silah, hem de; üye ziyaretlerinde aleni olarak teşhir ederek, aba altından sopa gösterircesine oy ziyareti yaptığından bahsetti. 

Bir başkasının akrabaları vasıtasıyla üyelere hakaretler savurup, seçim zamanı koltuğu kaybetmeleri durumunda daha önceden hazırlanmış olan milyonlarca lira borçla, gelen yönetimi baş başa bırakacakları tehditleriyle; oda seçmenlerini korkutmaya çalıştıklarını, bir başkasının hem de bir basın elemanı vasıtasıyla rakip adayı belden aşağı vurmak için çevresine talimat verdiği duyumlarıyla çokça karşılaşmaktayız.

Elbette ki bizim duyduklarımızı kolluk kuvvetleri ve ilgili makamlarda duyuyordur ve çok iyi biliyoruz ki gereği de yapılacaktır ama bizim üzüldüğümüz asıl şeyin; bu ego zafiyeti yaşayan insanların, bu şehrin STK larını ve dolayısıyla da insanını yıllarca boş hayallerle avuttukları, oyaladıkları olmuştur.

İşte içerisinde bulunduğumuz sonuç ortada.

Ego kabarması yaşayan sorumluluk ve proje zayıflığı her halinden belli olanların aday oldukları bu şehrin özel koltukları. O koltuklara oturdukları seçimlerin sonrası ise muamma…

Ötesi maalesef yok bunun.

 

 

Daha geçen hafta bir şirket, bu şehrin on binlerce insanını ne şekilde mağdur etti hepimiz bizzat yaşadık değil mi? 

Aynı kuurmun daha dün yaptığı açıklamada kullandığı terim ise…; 

……olabilir MİŞ.

Yani kesin ve net bir şey yok ortada. 

Kendileri de bilmiyorlar ki… 

Gerçi bilmelerine de gerek yok. Tıpkı daha öncekilerde olduğu gibi, bir öncekilerde olduğu gibi kallavi bir “pardon” çekerler olur biter.

Kendimizi öyle avuturuz bizde. 

Adam “pardon” dedi daha ne desin… Dercesine.

Oysaki daha bir hafta öncesi canlı yayında ilgili şirket yetkililerine seslenerek, kendilerine ulaştırdığımız ve sorduğumuz “şehrin alt yapısıyla" alakalı sorumuza henüz bir cevap dahi alamamışken…

Bu şehirden olmuyor.

Biz ilk etapta kendimizi değiştirip, koltukta oturana; 

“Ne yaptın?” sorusu sorulamadıktan sonra, 

“Ne yapacaksın?” sorusu sorulamadıktan sonra, 

“Projen var mı?” diye sorulamadıktan sonra, ahbap çavuş ilişkisi vasıtasıyla gelecek olana,  her kim olursa olsun işte böyle telefonla ulaşamazsın,  göstermelik alınan notlarına da geri dönüş sağlayamazsın.

Dönenler de tıpkı doğalgaz şirket yetkilisinin ifade ettiği gibi MIŞ lı MUŞ lu konuşarak kesin bir hüküm yerine, sorunun bilinci ve çözüm noktasında tespiti yerine, faraza ifadelerle ağız kalabalığından başka bir şey yapmaz.

O da ay bacayı savuşunca… 

Heyhat! Siyasetçi adam kendi şehrinin kalabalığı çekilmiş sokaklarında akşamın tadını çıkararak dolaşırken ve hatta yatsı namazını huşu içerisinde hem de halkıyla beraber kılarken,  bizim STK larda koltuğu olanlarımızın ve hatta kurum amirlerimizin bazılarının; şehrin siyasetçilerine ulaşamadığını anlatarak, okey oynadığını, ekmeğini taştan çıkardığını görenlerimiz var bizim… 

Oysaki gözümüzün önünden kaçıracağımız trenin başkaları tarafından alıkonacağı ihtimaline karşılık boşa harcanacak bir tek saniyemiz bile bulunmamaktayken… 

Etmeyin, eylemeyin;

Yanı başımızdan geçecek olan bu tren, belki de bizim son şansımızdır.

Bari bu treni kaçırmayalım.

Yoksa arkasından tıpkı Turistik Doğu Ekspresi gibi mendil sallamakla kalırız vesselam…

 



Haber Editörü

Vedat Kan

vedudi25@gmail.com
Yorumlar (1)
Hasan Deniz
Tek kelime ile mükemmel Erzurum'un gerçeklerini dile getirmişsiniz .

GÜNDEM

Hasan Deniz
7.12.2025 10:34:25
Tek kelime ile mükemmel Erzurum'un gerçeklerini dile getirmişsiniz .

Haberi Sesli Oku