ANKARA - BHA
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, konuşmasında Türkiye’nin yeraltı kaynakları açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu, bu potansiyelin doğru yönetildiğinde ekonomik bağımsızlığa ciddi katkı sağlayacağını söyledi.
“Dünyada bulunan 90 farklı maden türünün 70’i Türkiye’de bulunuyor. Bu, coğrafyamızın bize sunduğu devasa bir zenginliktir. Maden çeşitliliğinde dünyada 7’nci sıradayız ve bu sıralama, madencilik politikalarımızın ne kadar stratejik olması gerektiğini bize gösteriyor.”
Bakan Bayraktar, Türkiye’nin sadece maden çeşitliliğiyle değil, işlenebilir rezervlerin büyüklüğüyle de güçlü bir ülke olduğuna vurgu yaptı:
“Endüstriyel ham madde rezervlerinde küresel rezervlerin yüzde 2,2’sine, metalik minerallerde yüzde 4’üne, jeotermal enerjide ise dünya potansiyelinin yüzde 8’ine sahibiz. Bu varlıklarımız sadece ekonomik değil; aynı zamanda teknolojik, askeri ve endüstriyel kalkınmamız için kritik öneme sahiptir.”

Bakan Bayraktar, Türkiye’nin temel politikasının enerji ve madencilikte tam bağımsızlık olduğunu belirterek, konuşmasının en çarpıcı bölümünde şu sözleri söyledi:
“Nasıl enerjide tam bağımsızlık hedefimiz varsa, madenlerde de dışa bağımlılığı bitirmek istiyoruz. Bu yaklaşım sadece ekonomik bir tercihin değil, milli güvenlik perspektifimizin bir gereğidir.”
Bayraktar, madenciliğin savunma sanayi, elektrikli araç teknolojileri, depolama sistemleri ve yenilenebilir enerji ekipmanlarında stratejik rol oynadığını ifade ederek şunları ekledi:
“Bugün savunma sanayimizin en kritik parçaları, yerli elektrikli otomobilimizin batarya teknolojisi, yenilenebilir enerji sektörünün üretim altyapısı tamamen kritik minerallere dayalıdır. Bu nedenle kritik madenlere erişim bir kalkınma meselesi olmaktan çıkmış, ulusal güvenlik meselesi hâline gelmiştir.”
Bakan Bayraktar, üzerinde uzun süredir çalışılan Türkiye Kritik ve Stratejik Madenler Raporu hakkında detaylar verdi:
“Bu yıl ilk kez ülkemiz için kritik öneme sahip 37 madeni hukuki güvence altına aldık. Bu madenler bundan sonra özel statüde değerlendirilecek; arz güvenliği, stok planlaması, üretim ve yatırım teşvikleri ayrı bir modelle yönetilecek.”
Bayraktar, yeni strateji belgesinin kısa bir süre içinde kamuoyuyla paylaşılacağını da duyurdu.
Türkiye’nin altın üretimine de değinen Bayraktar:
“Altın üretiminde yıllık 40 ton seviyelerindeyiz. Ancak bu ülke 100 ton üretim kapasitesini rahatlıkla karşılayacak jeolojik potansiyele sahip. Hem iç tüketimi azaltmak hem de dışa bağımlılığı bitirmek için üretimi artırmamız gerekiyor.”
dedi.
Denetim mekanizmalarının güçlendirildiğini belirten Bayraktar:
• 2024’te aylık 774 olan denetim sayısını 2025’te 806’ya çıkardık,
• 2025’in ilk 10 ayında 1323 firmaya idari para cezası uyguladık,
• 2043 faaliyet durdurma kararı aldık.
Bakan şöyle devam etti:
“Radar, sonar, drone, elektronik takip, dijital alarm sistemleri… Bugün madencilikte dünya standartlarında denetim yapıyoruz. İş sağlığı ve güvenliği tüm süreçlerin merkezinde yer alıyor.”
Rehabilitasyon konusunda da yeni düzenlemeler getirildiğini belirten Bayraktar:
“Kazı bittikten sonra rehabilitasyon dönemi artık yok. Rehabilitasyon faaliyetleri maden üretimiyle eş zamanlı yürütülecek.”

Zirve kapsamında MTA ve Eti Maden’in 90. kuruluş yıl dönümleri kutlanırken, Bayraktar bu iki kurumun son yıllarda elde ettiği başarıları özetledi:
• Eti Maden, 2024’te 2,5 milyon ton bor satışıyla 1 milyar 322 milyon dolar gelir elde ederek rekor kırdı.
• Eskişehir Kırka’da Türkiye’nin ilk yerli lityum karbonat üretimi gerçekleştirildi; tesis yıllık 600 ton kapasiteli endüstriyel üretime hazırlanıyor.
• MTA’nın uzun yıllar süren çalışmaları sonucu Eskişehir Beylikova’da 694 milyon tonluk nadir toprak elementi kaynağı keşfedildi; dünya sıralamasında ikinci sırada.
Bayraktar şu sözlerle devam etti:
“MTA’nın arama vizyonu, Eti Maden’in üretim kabiliyetiyle birleşerek Türkiye’yi kritik mineraller alanında küresel bir oyuncu hâline getirmiştir.”
Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, konuşmasında sektörün karşı karşıya olduğu yapısal sorunlara, toplumsal algıya ve yeni sürdürülebilir madencilik modeline geniş yer ayırdı.
Yılmaz sözlerine şöyle başladı:
“Türkiye’nin yeraltı zenginlikleri çok büyük; ancak bu zenginliği henüz tam anlamıyla ülke ekonomisine yansıtabilmiş değiliz. Bunun en temel nedeni arama yatırımlarının yeterince teşvik edilmemesi, finansmana erişimde yaşanan güçlükler ve ne yazık ki toplumdaki yanlış madencilik algısıdır.”

Madencilikte algı yönetiminin sektörün en büyük sınavlarından biri olduğuna dikkat çeken Yılmaz:
“Biz madenciler olarak sahada binlerce doğru iş yapıyoruz. Ancak bir tane kötü örnek, yüzlerce iyi uygulamanın üzerini örtüyor. Bu da yıllardır emek verdiğimiz bir alanın toplumda haksız yere olumsuz algılanmasına yol açıyor.”
dedi.
Yılmaz, sektörün eleştirilere açık olduğunu ancak haksız ithamlara karşı da net olmak gerektiğini belirtti:
“Haklı eleştirileri başımızın üzerine koyuyoruz. Ama bazen madenciliğe yapılan haksızlık, ülkeye yapılan bir vefasızlığa dönüşüyor. Çünkü bu topraklardaki zenginlikleri biz işletmezsek, başkalarının madenlerine bağımlı hâle geliyoruz.”
Yılmaz, 2021’de yapılan algı araştırmasının sonucunda toplumun üç net mesaj verdiğini belirtti:
İnsan hayatını koruyun, Doğaya duyarlı olun, Şeffaf olun.
Bu doğrultuda Kanada, ABD ve Avustralya gibi ülkelerde uygulanan modeller incelenerek Türkiye’ye uygun yeni bir sürdürülebilir madencilik modeli oluşturuldu.
“TSM adı verilen bu modelin Türkiye’ye yerli ve milli bir versiyonunu geliştiriyoruz. 12 şirket bu standartlara gönüllü olarak katıldı. 5 yıllık bir yol haritasıyla hazırlık, uygulama, iyileştirme ve şeffaf raporlama süreçlerini hayata geçiriyoruz.”
Yılmaz, madenciliğin ekonomik bağımsızlığın ana ekseni olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Sanayimizin büyümesi, kendi madenlerimizi işletmemize bağlıdır. Madencilik geri plana itildiğinde dışa bağımlılık artıyor, milyarlarca dolar yurt dışına gidiyor. Oysa Türkiye’nin sanayisi kendi kaynaklarıyla güçlenmelidir.”
Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün dış ticaret açığımızın yaklaşık 60 milyar dolarlık kısmı maden ithalatından kaynaklanıyor. Madencilikte atılacak her doğru adım cari açığı doğrudan azaltacaktır.”

Kadın çalışanların madencilik sektöründeki artan rolüne özel vurgu yapan Yılmaz:
“Yer altında, yer üstünde, laboratuvarlarda, üretim hatlarında ve yönetim kadrolarında görev yapan kadın madencilerimiz cesaretleri, bilgileri ve çalışkanlıklarıyla sektörümüze büyük değer katıyor.”
ifadesini kullandı.
Konuşmasının sonunda Yılmaz şu isimlere teşekkür etti:
• TMD İkinci Başkanları Ramazan Yön ve Murat Güreşçi,
• Organizasyon Komitesi,
• Yürütme Kurulu,
• Tüm sponsorluk destekçileri,
• Dernek personeli.
Yılmaz sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Yerin altında alın teri döken tüm madencilerimizin 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü kutluyor, çalışmalarının her daim güvenli ve bereketli olmasını diliyorum.”


