Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Meslektaşlarım ve Kamuoyuna,
Bugün burada, hem mesleğimizin geleceğini hem de halk sağlığını doğrudan ilgilendiren iki önemli konu hakkında kamuoyunu bilgilendirme ve yetkililere çağrıda bulunma sorumluluğuyla toplanmış bulunuyoruz.
Birinci gündemimiz; eczacılık fakültelerinde her yıl artarak devam eden kontenjan fazlalığıdır.
Bildiğiniz üzere yine üniversite tercihlerinin yapıldığı bir dönem içerisindeyiz. 2025 yılı itibariyle ülkemizde 60’tan fazla eczacılık fakültesi bulunmaktadır. Bunların birçoğu altyapıdan, akademik kadrodan ve yeterli laboratuvar olanaklarından yoksundur ve bu fakültelerden her yıl binlerce mezun verilmektedir. Bu durum, nitelikten yoksun bir nicelik artışı yaratmakta ve hem mesleğimizin itibarını hem de genç meslektaş adaylarımızın geleceğini tehdit etmektedir.

Eczacılık alanındaki işsizlik sorunu ciddi boyutlara ulaşmış, önümüzdeki beş yıl içerisinde daha da büyümesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Ankara' da Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) önünde TEB ve 56 Eczacı Odası Başkanı ile 10 Temmuz 2024 tarihinde bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Bunun sonrasında 2024 yılında Yüksek Öğretim Kurumu açıklamasıyla Eczacılık Fakültesi kontenjanlarının belli bir oranda düşürülmesini sağladık. Ancak ne bu düşüş yeterlidir ne de diğer taleplerimiz konusunda yetkililer tarafından bir adım atılmıştır. Üstelik kontenjan düşüşü maalesef ki en fazla en köklü, akademik kadrosu en iyi durumda olan devlet üniversitesi statüsündeki Eczacılık Fakültelerine uygulanmıştır. Bunun yanında vakıf üniversitelerine yenileri eklenmiş, toplam kontenjan sayısı aksine artırılmıştır.
Türkiye ilaç pazarı giderek daha fazla dışa bağımlı hale gelirken, bazı uluslararası firmalar artık ülkemizi tercih etmemektedir. Bu durum; savaş, ambargo veya kriz anlarında özellikle hayati öneme sahip ilaçlara erişimi riske atmaktadır. Ancak bu tabloya rağmen, yerli üretim, bilimsel Ar-Ge yatırımları ve nitelikli bir eczacılık eğitimi halen yeterince desteklenmemektedir. İlaç endüstrisi, hastaneler ve üniversiteler uzmanlaşmış eczacılara ihtiyaç duyarken, popülist vaatler ve paralı eğitim sisteminden kaynaklı olarak sayısı 63'e çıkan eczacılık fakültelerinden mezun olan birçok genç eczacı, niteliksiz eğitim koşulları ve işsizliğe mahkûm eden bir düzenin kurbanı olmaktadır.
Eczacılık mesleği, plansız büyüyen bir sektörün yükünü taşımaya zorlanmakta; bu da yalnızca mesleğimizi değil, halk sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Planlı kontenjan, nitelikli eğitim, güçlü mesleki haklar ve ilaçta bağımsızlık, geleceğimizin temelini oluşturmalıdır.
Vakıf üniversitelerinde 2024 yılında en iyi 10.603, en düşük 99.827 sıralama ile öğrenci yerleşmiştir. Bu düzeyde bir başarı aralığına sahip bir eğitim sistemi, sadece eczacılık değil tüm meslekler için sırf kontenjanı ve vakıf kasasını doldurmak için en alt sınıra kadar öğrenci alımı yapıldığı anlamına gelmektedir. Kıbrıs’taki fakültelerin büyük çoğunluğu ise 60 bin başarı sırasından daha düşük sıralamayla öğrenci almıştır. (En iyi başarı sıralaması 54.644 burslu). Kıbrıs’ta 2024 yılında burslu kontenjanlar dışındaki kontenjanlardaki doluluk oranı ise %39 seviyesinde kalmıştır.
Ayrıca vakıf üniversiteleri yurtiçinde sınavla kabul ettiği öğrencilerin dışında, neredeyse aynı sayıda yabancı öğrenci kabul etmektedir. Yani eğitim turizmi iştahıyla, o meslekte fakülte ihtiyacı olup olmadığına bakılmadan fakülteler açılmakta ve işsiz üniversiteli ordusu çığ gibi büyümektedir.
Özetle, Eczacılık eğitiminin kontrolsüzce ticarileştirildiği açıktır. Köklü ve yeterli akademisyen sayısına sahip devlet üniversitelerindeki kontenjanların azaltıldığı ancak ücretli vakıf üniversitelerinin bu durumu ticari fırsata çevirdiğini net bir şekilde görülmektedir. Bunun yanında vakıf üniversitelerinin eğitim turizmi adi altında rekor düzeyde yabancı öğrenci alımı yapması, ihtiyaç olmadığı halde fakülte açılmasına dolayısıyla yurt içinde de mezun fazlasına neden olmaktadır. Uluslararasılaşma ve eğitim turizmi adı altında yabancı öğrencilere ücretli eğitim vermek önceliğinde olan birçok vakıf üniversitesinde, ülkemize ve halkımıza gelecekte sağlık hizmeti sunacak TC vatandaş meslektaş adaylarının bilimsel ve nitelikli eğitim hakkı tehlikededir. Akademisyen ve laboratuvar gibi donanımolanakları, kontrolsüz yurtiçi ve yabancı kontenjanları nedeniyle yetersiz kalmaktadır.
Bugün yaşanan eczacı enflasyonu ve istihdam sorunun temel sebebi, vakıf üniversitelerinin eğitim turizmiyle kasalarını doldurmak için fakülte açmalarına izin verilmesidir. Bu duruma acilen düzenleme getirilmesi şarttır.
Mesleğimizin ve gençlerimizin geleceği hiçbir siyasi hesap ve ranta kurban edilemez.
İkinci ve son derece vahim bir diğer konu ise, SGK tarafından yapılan SUT(Sağlık Uygulama Tebliği) değişikliğiyle bazı immünoterapi ilaçlarının sadece hastanelerden temin edilmesine yönelik yeni uygulamadır. Bu değişiklik, özellikle kanser hastaları başta olmak üzere birçok kronik hastalığın tedavisinde kullanılan hayati öneme sahip immünoterapi ilaçlarına erişimi ciddi şekilde kısıtlamaktadır.
SGK’nın bu kararının gerekçesi ne olursa olsun, uygulamanın halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilemez.
Hastanelerin ilaçları temin problemleri yaşaması hastalar için yaşamsal riskler yaratmaktadır.
Ayrıca, söz konusu ilaçların eczaneler aracılığıyla temini mümkünken, yalnızca hastanelerden verilmesi, hastaların tedavi süreçlerini uzatmakta ve sağlık sistemine ek bir yük oluşturmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; eczacı halkın en yakın sağlık danışmanıdır.
Eczaneler, sadece ilaç temin edilen yerler değil; aynı zamanda koruyucu sağlık hizmeti sunulan, hastaya danışmanlık verilen birer birinci basamak sağlık kuruluşudur.
Bugün burada bir kez daha çağrımızı yineliyoruz:
Eczacılık fakültelerine yönelik kontenjan artışları durdurulmalı; kalite odaklı, planlı bir eğitim politikası benimsenmelidir. Eczacılık fakültelerine giriş başarı sıralaması ivedilikle 100 bin den 60 bin seviyesine çekilmeli, eğitimde eşitsizliğin önlenmesi, nitelikli ve yetkin mezunların yetişmesi sağlanmalıdır. Başarı sırası barajının aşağı çekilmesi mesleğin geleceğini korumak adına bir zorunluluktur.
Var olan vakıf üniversitelerindeki kontenjanlar en az yüzde 50 düşürülmeli, tek bir eczacılık fakültesi daha açılmamalıdır.
Vakıf üniversiteleri bünyesindeki Eczacılık Fakültelerindeki Yabancı Öğrenci kontenjanının, Tıp ve Diş hekimliği fakültelerinde olduğu gibi "bir önceki yılın yurtiçi kontenjanlarının yüzde 50’sini geçemez" şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.
Kamu otoritesi kendi elleriyle yarattığı işsizlik sorunun çözümü için üzerine düşeni yapmalı, kamuda eczacı istihdamını artırmalı ve ilaç sanayinde zorunlu eczacı istihdamını sağlamalıdır.
SGK, SUT değişikliklerini yaparken hastaların ilaca erişimini zorlaştıracak değil, kolaylaştıracak adımlar atmalıdır.
İmmünoterapi gibi hayati ilaçların eczaneler aracılığıyla hastalara ulaşmasının önündeki engeller derhal kaldırılmalıdır.
Antalya Eczacı Odası olarak, hem meslek hakkını hem de halk sağlığını savunmaya devam edeceğiz.
Tüm yetkilileri bu konulara duyarlılıkla yaklaşmaya ve gerekli düzenlemeleri bir an evvel yapmaya davet ediyoruz.
Teşekkür ederim.
Ecz. Mustafa Çelebi