Amsterdam parlamentosundan Çin hükümetine atılan siyasi ok

Amsterdam parlamentosundan Çin hükümetine atılan siyasi ok

Amsterdam sadece bir isim seçmedi; baskı altında olan bir halkla dayanışmasını ilan etti.

Hollanda Parlamentosunda Tarihi Bir Başlangıç

9 Nisan 2025'te, Hollanda Parlamentosu'ndaki Denk Partisi lideri Stephan van Baarle, sömürge dönemi adı olan "Sincan"ın yerine "Doğu Türkistan"ın kullanılmasını önerdi. Öneri, Hollanda hükümetinin bölgeyle ilgili tüm resmi iletişimlerde "Sincan" yerine "Doğu Türkistan" adını kullanmasını talep ediyordu. Öneride, "Doğu Türkistan"ın tarihi isim olduğu, "Sincan"ın ise sömürgeci bir terim olduğu ve Uygurların "Doğu Türkistan" adını tercih ettiği vurgulanıyordu.

150 sandalyeden oluşan 15 partiden oluşan Hollanda Parlamentosu'nda bir önerinin kabul edilmesi için %50'den fazla, yani en az 76 sandalyeye ihtiyaç vardır. Öneri, GroenLinks, PvdA, D66 ve CDA gibi partiler tarafından desteklendi, ancak Çin ile diplomatik ve ekonomik ilişkilere öncelik veren iktidar partilerinin muhalefeti nedeniyle reddedildi ve gerekli 76 oyu alamadı. Reddedilmesine rağmen, önerge Çin hükümetine güçlü bir siyasi mesaj gönderdi ve Amsterdam Belediye Meclisi'nde tarihi bir siyasi tartışmanın önünü açtı.

Amsterdam parlamentosunda tarihi siyasi karar

 

10 Temmuz 2025'te, Denk Partisi'nden Amsterdam Şehir Meclisi üyesi Süleyman Koyuncu, "Baskıyı Tanıyanlar Doğu Türkistan'ı Tanır" başlıklı bir öneri sundu ve "Sincan" yerine "Doğu Türkistan" ifadesinin kullanılmasını savundu. Önerge, "Doğu Türkistan"ın Uygurların tarihi ve kültürel kimliğini yansıttığını, Uygur diasporası tarafından tercih edildiğini ve Çin hükümetinin "Sincan" (yeni bölge anlamına gelir) terimini kullanmasının, onların kimliğini inkar eden kolonyal bir terim olduğunu vurguladı.

 

45 sandalyeden oluşan 13 partiden oluşan Amsterdam Şehir Meclisi'nde bir önerinin kabul edilmesi için %50'den fazla, yani en az 23 sandalye gerekiyor. "Sincan" yerine "Doğu Türkistan"ın kullanılması önerisi PvdA, GroenLinks, D66, Partij voor de Dieren ve Denk tarafından desteklendi ve 26 sandalye ile kabul edildi. Bu tarihi siyasi karar ile Amsterdam Şehir Meclisi, sömürge terimi olan "Sincan" yerine "Doğu Türkistan" teriminin kullanılmasını onaylayarak, Çin hükümetinin bölgeyi "yeni bölge" olarak adlandırmasını reddetti.

 

Suleyman Koyuncu bu tarihi karar hakkında şunları söyledi: "Bugün Amsterdam sadece bir isim seçmedi; baskı altında olan bir halkla dayanışmasını ilan etti. Uygurların tarihi ve kültürel kimliğini tanıdı. Bu karar, insan hakları, özgürlük ve kültürel kimlik için mücadele eden herkes için bir umut ışığıdır."

Ne yazık ki, Doğu Türkistan halkı için gurur kaynağı olan bu tarihi karar, Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema tarafından veto edildi. Halsema, "Doğu Türkistan"ın ayrılıkçı bir anlam taşıdığını ve uluslararası alanda tanınan bir siyasi isim olmadığını savundu. Bu veto, Doğu Türkistan diasporasını derinden yaraladı.

 

11 Temmuz'da, Süleyman Koyuncu'yu programım "Uygur Çayevi Sohbetleri"ne davet ederek, bu tarihi kararın önemi ve Belediye Başkanı Femke Halsema'nın veto kararının ardındaki nedenler hakkında canlı bir röportajı gerçekleştirdik. Canlı röportajı izlemek isterseniz bu bağlantıdan izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/live/l8s_EUXUqrg

 

 

Canlı röportajı sırasında Süleyman Koyuncu'ya Hollanda'daki Doğu Türkistan örgütlerinin Belediye Başkanı Femke Halsema'nın veto hakkına karşı protesto etme hakkının olup olmadığını sordum. O da veto kararının, Halsema'nın Uygur soykırımı ve Uygur tarihi hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle alınmış olabileceğini belirterek, Hollanda'daki Uygur örgütlerinin mektup yazarak itirazlarını dile getirebileceklerini söyledi. Onun sözlerinden ilham alarak, kişisel web sitem ve sosyal medya platformlarında Hollanda'daki tüm Uygur ve Doğu Türkistan örgütlerine acilen toplanıp protesto etmeleri için çağrıda bulundum. Ayrıca, 28 Temmuz 2025'in Yarkand Katliamı'nın 11. yıldönümü olduğunu da belirttim. Bu bağlamda, Amsterdam Belediye Meclisi önünde bir gösteri düzenleyerek meclisin kararına karşı bir bildiri yayınlayacağımızı duyurdum ve Çin hükümetinin Tibet'i "Xizang" olarak adlandırırken, dünyanın geri kalanının ayrılıkçı bir anlam taşımayan "Tibet" adını kullandığını vurguladım. Doğu Türkistanlıların ulusal gururunu zedeleyen Belediye Başkanı Femke Halsema'nın açıklamalarına şiddetle protesto edeceğimizi vurguladım ve Çin hükümetinin "Doğu Türkistan"ı ayrılıkçı olarak nitelendirirken, benzer bir tarihsel bağlama sahip olan Tibet'in böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalmamasının nedenini sorguladım.

 

 

Bu Tarihi Kararın Doğu Türkistan İçin Önemi

 

Amsterdam Belediye Meclisi'nin "Doğu Türkistan" adını kabul etmesi, Batı ülkesindeki bir yerel meclisin bu adı resmi olarak tanıdığı ilk örnek olarak, Doğu Türkistan bağımsızlık hareketi ve Uygur kimlik mücadelesinde tarihi bir dönüm noktası oluşturdu. Çin hükümetinin Uygurlara karşı sürdürdüğü soykırım ve insanlık suçları, ABD hükümeti, Batı ülkeleri, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Af Örgütü tarafından sürekli olarak eleştirildiği bir dönemde alınan bu karar, Çin'e güçlü bir siyasi mesaj gönderiyor. Bu karar, Çin'in uluslararası topluma "Sincan" adını dayatma çabalarına doğrudan bir yanıt niteliğinde olup, Doğu Türkistan halkının kimliğini koruma hakkının küresel olarak tanındığını göstermektedir. Bu karar Uygurlara umut vermektedir ve Çin'in baskıcı politikalarının reddedildiğini açıkça göstermektedir.

Özetle, Amsterdam Belediye Meclisi'nin tarihi siyasi kararı, Çin hükümetinin sömürgeci politikalarına yönelik atılmış bir siyasi ok niteliğindedir. Bu karar, Hollanda ve uluslararası toplumda güçlü bir sinyal olarak, Uygurların Çin'in sömürgeci politikalarına karşı haklı mücadelesini desteklemekte ve onların tarihi kimliklerinin tanınmasında önemli bir adım olarak, tarihte gururlu bir yer edinmelerini sağlamaktadır.

 



Haber Editörü

Dikmen Hakan

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku