ERZURUM

ERZURUM Haberleri

Amacınız ne sizin?

Amacınız ne sizin?

Amacınız ne sizin?

Amacınız ne sizin? Üzüm yemek mi? Bağcıyı dövmek mi? Üzüm yemek isteyenler buyursun gelsin, bu şehirde öyle bağlar var ki. Yirmi ayrı ilçesi ve yirmi ayrı güzelliği. Yirmi ayrı endam ve yirmi ayrı özellik. Birinde çağlayan var iken gürül gürül ben buradayım diyen, diğerinde kanoyla rafting yapmanın doruk noktasına çıkılıyor. Ben demiyorum keyfini sürenler diyor. Benim arabam yok oralara gideyim, bu sıralar kimseye de götür diyemiyorum, çünkü bir verip beş isteme moduna girmişiz bu sıralar. Rabbim bizi ıslah etsin demekten başka bir şey de gelmiyor içimden. Gelelim konumuza; ne demiştik Horasan’da olan zenginliğin, kültürün, tarihin farkına varamayanlar sadece ve sadece öylesine bir ilçe gözüyle baktıklarından dolayı bugün Erzurum’da yapılan bu festivallerin ve etkinliklerin amacının ve bilhassa getirilerinin ne olduğunu idrak edemezler. İşte bundan dolayıdır da hep bir şeylerin eksikliğini, ezikliğini ve hatta hatta yokluğunu yaşar durursunuz. Belki de bilinçli olarak karşı çıkıyorsunuz, ne bileyim. Çok kısa olarak gideyim, masal bu ya; hani zamanın birinde bizim buralardan bir ağa meclise gidip orada bulunan vekilleri tehdit edip, sakın ha memlekete bir şeyler yapmaya kalkmayın demişti ya… Yol yapmayın, okul yapmayın, doktor yollamayın, öğretmen atamayın… Nedendir diye soranlara, siz o hizmetleri yaptığınız zaman, yeni olan ne var ise halk görür tanır, alışır ve bizim ağalığımız artık bir şeye yaramaz, sözümüz geçmez ve bizim buralarda olan itibarımız, şanımız söner, biter, kül olur demişti ya… Masal bu. Ben buna bağlıyorum birilerinin bu tür etkinliklere karşı çıkmasını. Yine birileri masal anlatıyor... Vatandaş bu tür etkinlikler ile insan değerinin ne olduğunu bilmesin, öğrenmesin istiyorlar. Bu tür etkinlikler ile insanca yaşamanın ve hatta insana nasıl değer verildiğinin, tarihinin nasıl süre geldiğinin, kültürünün güzelliklerinin, geleceğe vereceği mesajların ne olduğunu öğrenmesin istiyorlar. Sayayım mı daha? Neymiş efendim 11 ilimizde deprem olmuş ta, orada kaybedilen canlarımız var mış ta… Halen daha bazı depremzedelerimiz çadırda yaşıyormuş ta, benzinin litresi kaç lira olmuş ta… Kardeşim; bir canın hesabını kaç aya veya kaç yıla bağlıyorsunuz siz? Yani bir insanın normale dönüş sürecini neye, nasıl ve hangi durumlara göre değerlendiriyorsunuz önce onu çözelim olmaz mı? Evet, yüreklerimizi dağlayan ve hatta dünyada eşi benzeri görülmemiş bir afet yaşadığımız ve kaybettiğimiz canlarımızın olduğu, hatta birçok şeyin eksikliğini yaşadığımız doğrudur. Yapılması gereken, yapılacak olan birçok şeyin olduğu da doğrudur. Ancak; ben sizin bu konuda samimi olduğunuza veya bu konuda bilinçli bir adım attığınıza inanmıyorum. Bu karşı çıkış ve muhalif davranışlarınızın altında başka bir şeyler var gibi hissediyorum. Neden mi? Düşünsenize; sadece son yüz yılı ele alalım ve diyelim ki, Maraş depreminden önce bu ülkede bizler neler yaşadık? Kaç canları yitirdik? Marmara depremini, Gölcük, İzmir, Van, Elazığ ve daha bir çok depremlerde nelerimiz gitti ve halen daha gitmekte. O depremlerde kaybettiğimiz insanlarımızın sayısı daha az dı diye mi bu unutkanlığınız? Sadece bir kalkışma esnasında kafamızı kopartma kiniyle can dediğimiz bazı komşularımızın ve hatta yakın arkadaşlarımızın ne ihanetlerini gördük, görmekteyiz, o esnada neleri kaybettik hesapta yok değil mi? Sadece bu ülke bir adım ileri gitmesin diye son 50 yılda senaryolaşmış ve uygulamaya konulmuş bir ideoloji safsatasında kaybedilen hayatlara ve ekonomiye dair hesaba aklınız kesmiyor da, trafik terörüne, bilinçsizce kendi hatalarımızla ortaya çıkardığımız o kadar kayıplara aklınız kesmiyor da, sırf kale önünde benim garip ninem bir âşık sazından içinden geçen sıkıntıyı dile döktü diye mi bu muhalif tavrınız? Tamam o zaman; normale dönebilmemiz için sizin karar vereceğiniz tarihimiz ne zamandır efendim diye sorsak ve sizden icazet alsak daha mı iyi olur. Siz ne zaman izin verirseniz biz o zaman kültürümüzü, tarihimizi, dayanışmamız ve hayata normal dönüşümüzü başlatalım olmaz mı? Bu arada ne olur ise olsun; siz müptelası olduğunuz maçlarınızı izlemeye devam ediniz efendim. Siz tatillerinizi yapmaya, eş-dost ve kendi düğünlerinizde göbek atmaya, arkadaş ortamlarında kahkaha atarak hayatınızı yaşamaya devam ediniz efendim. Sıkıntı yok… Siz yaparken “hayat devam ediyor” gibi bir züğürt tesellisine saklanın ama vatandaşa yapılırken işin boyutunu farklı alanlara taşıyın. Siz şaka mısınız? Sizin izlediğiniz futbol karşılaşması ile kale önünde izlenilen kültür çalışmasının maddi karşılıkları aynımıdır? Düğünlere, eğlencelere, tatillere, özel harcamalara hiç gelmiyorum bile. Sadece Türkiye liglerinin tamamına bir yıl ara verin ve toplam bütçeyi ortaya koyun bakalım ne rakam çıkacak, lütfen. Siz maç izlerken bir şey yok ama bir kültür organizasyonunda “aman efendim deprem olmuşta, millet çadırdaymış ta” önce ciddi olalım, samimi olalım ve neyi, ne için eleştirdiğimizin mantığına varalım. Kaybettiğimiz canların bir tanesinin bile maddi değerini karşılamamızın imkânı yokken, o canlar üzerinden siyaset yapmak kimseye fayda getirmez. Sizin amacımızın ne olduğunu bilmiyorum ve öğrenmek gibi de bir niyetim yok ama kale önünde şiir dinletisine katılacak olan saf ve temiz insanların şiir gecelerini, sizin saçma sapan egolarınıza da yem etmeyiz yani. Çok isteyen eğer ciddi ve samimi ise evinden dışarı çıkmadan savunmaya çalıştığı şeyler için bir odada yaşayabilir. Yok samimi değilseniz astı astarı olmayan şeyler için de kalkıp bahane üretmeyelim. Amacımız üzüm yemek ise buyurun gelin; işte Erzurum ve problemleri. Hava alanı orada, stat orada, gar orada, gençlik il müdürlüğü orada, sağlık müdürlüğü orada, üniversitelerimizin ikisi de orada, büyükşehir belediyemizin yerini birçoğu ezberlemiş gözü kapalı bulur. Ne kadar samimisiniz görelim. Sanki bu ülkede daha önceden hiç deprem olmamış gibi, sanki bu ülkede hiç can kaybı yaşanmamış gibi, sanki bu ülkede hiç devalüasyon olmamış gibi, ekonomik kriz olmamış gibi, yüzde yedibinbeşyüzlere fırlayan enflasyon olmamış gibi, her on yılda bir darbe olmamış gibi, bir gecede kasıtlı olarak kitap fırlatarak ülke sıkıntıya sokulmamış gibi, 28 Şubatlarda senaryonun kralı oynanmamış gibi derdimiz bir festival organizasyonuna takılmış kalmış. Bu organizasyonun bedeli; geçmişte bir diploma töreninde konuşturulmayıp, ağzı kapatılan başörtülü kardeşimizin sıkıntısı kadar bile değil, siz bunu anlayamadınız. Doların veya yakıtın ne olduğunu hep beraber biliyoruz ve neden, niçin o durumda olduğunu da. Almayın kardeşim kapatın kontağınızı kimseler araç çalıştırmasın. Toplu taşıma araçlarımız var, onları kullanalım. Hem fena mı, yürüyelim biraz. Belki beynimize oksijen gider de amacımızın ne olduğunun farkına varırız. Üzüm mü yiyelim, bağcıyı mı dövelim.

Haber Editörü

Vedat Kan

vedudi25@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku