'21 Ekim bir kutlama değil, yüzleşme günüdür'
Açıklamasında 21 Ekim tarihinin bir kutlama günü değil, gazeteciliğin tarihsel mücadelesini hatırlatma günü olduğunu vurgulayan Akçal, "21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü bir kutlama değil, bir yüzleşme günüdür. Gazetecilik, kimsenin keyfine göre şekil alan bir meslek değildir. İktidarın gözüne bakarak kalem oynatanın adı gazeteci olmaz. Tıpkı muhalefetin sırtını sıvazlayarak 'gazetecilik' yapmanın da gazetecilik sayılmayacağı gibi" dedi.
Akçal, bu tarihin dünyada gazetecilerin "doğruyu dile getirdikleri için hedef alındığı" tarihlerin, baskıların ve sansürlerin ardından bir onur günü olarak ortaya çıktığını dile getirdi.
'Gazetecilik iktidarların konforunu bozar'
Gazeteciliğin iktidarlar karşısında tarih boyunca bedel ödeyerek varlığını koruduğunu belirten Akçal, şunları kaydetti:
"Gazeteci ne alkışla ne de korkuyla yön değiştirebilir. Gazetecilik iktidarın değil, hakikatin tarafıdır. Avrupa'da basın, devletin resmi bülteni olmaktan çıkarak kamunun sesi haline geldiğinde 21 Ekim'in anlamı doğdu. Gazeteci artık saraydan maaş alan bir katip değil; sokaktan ses toplayan, halk adına hesap soran bir aktördü.
O günlerde de yönetenler aynı tepkiyi veriyordu: 'Taraflı basın.' Bugün de aynı cümleyi duyuyoruz. Çünkü gazetecilik iktidarların konforunu bozar. İktidarın sevdiği gazeteci; soru sormayan, sorgulamayan, yalnızca not alan gazetecidir."
'İktidarın da muhalefetin de ortak refleksi aynı'
Türkiye'nin basın özgürlüğü karnesinin olumsuz olduğuna dikkat çeken Akçal, "Sansür olağan, soruşturma sıradan, gözaltı bir haber başlığı kadar yakın. İktidarlar, 'tarafsız ve ilkeli basın' ister ama yalnızca kendi lehlerine yazıldığı sürece. Muhalefet ise, aynı iktidarın yerinde olsa, aynı refleksleri göstermekten geri durmaz. Bir gün iktidarı eleştirdiğin için hedef olursun, ertesi gün muhalefeti rahatsız ettiğin için hain ilan edilirsin" ifadelerini kullandı.
Akçal, iktidarın tarafsızlık anlayışını "Bizi öv" şeklinde, muhalefetin basın özgürlüğü anlayışını ise "Bizi eleştirme" biçiminde tanımladı.
'Suç, haberin içeriği değil; haber yapıyor olmak'
Gazetecilerin çoğu zaman haberin içeriğinden değil, haber yapıyor olmaktan dolayı hedef alındığını vurgulayan Akçal, "Bir gerçek ortaya çıktığında, o gerçeğin kime değdiği değil, kime zarar verebileceği hesaplanıyor. Haberin kendisi değil, haberin varlığı iktidarlar için bir tehdittir. Çünkü gazetecilik perdeyi kaldırır, ışığı içeri sokar ve karanlıkta kalmaya alışmış hiçbir güç, o ışığı sevmez" dedi.
Gazetecinin hiçbir partiye, iktidara, cemaate ya da lidere değil; yalnızca gerçeğe sadık kalması gerektiğini belirten Akçal, "Eğer herkes sizi seviyorsa, büyük ihtimalle gazetecilik yapmıyorsunuzdur" ifadelerini kullandı.
'Basın özgürlüğü yalnızca bir parti sorunu değil'
Türkiye'de basın özgürlüğünün yapısal bir sorun olduğuna dikkat çeken Akçal, "Bugün Türkiye'de basın özgürlüğü sıralamasında neredeyse dibin biraz üstündeyiz. Gazetecilerin kapısı sabahın köründe çalınıyor, haber siteleri gece yarısı karartılıyor, sosyal medya içerikleri susturuluyor. Yasalar gazeteciyi değil, iktidarı koruyor ama bu tablo yalnız bir siyasi partiye ait değil. Bugün iktidarda kim varsa, aynı refleksleri gösteriyor" dedi.
"Bugün basın özgürlüğünü savunanlar, yarın iktidara geldiklerinde ilk hedefi basın olanlar hâline gelebiliyor. Gazeteciliğin bu ülkede düşmanı yokmuş gibi yapmayalım; gazeteciliğin düşmanı iktidarlardır ve bu, parti farkı gözetmez."
'Gazeteci güçlüden yana olduğunda propaganda yapar'
Açıklamasının sonunda 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü'nün kutlama günü değil, bir uyarı olduğunu vurgulayan Akçal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"21 Ekim, kravatlı kutlama konuşmaları yapılacak bir gün değildir. Bugün, halk adına konuşanların susturulduğu, hesap soranların hedefe konduğu bir iklimi hatırlatır. Gazeteci güçlüden yana değil, hakikatten yana olmalıdır. Bu da iktidarı da muhalefeti de rahatsız eder. Gazeteci iktidarın dostu da değildir, düşmanı da. Gazeteci, hakikatin zor zamanlardaki tercümanıdır. Kimi zaman alkışlanır, çoğu zaman linç edilir. Ama görevi budur: Perdeyi kaldırmak. 21 Ekim, bir kutlama değil, bir uyarıdır. Bir ülkede gazeteci susturuluyorsa, o ülkede yalnız gazetecilik değil, demokrasi de susturulmuştur. Gazeteci güçlüden yana olduğunda propaganda yapar, gerçekten yana olduğunda tarih yazar.
Kaynak : PERRE