Okullarda yıllardır aynı tabloyla karşılaşıyoruz:
Aynı sınıfta okuyan, aynı öğretmenlerden ders alan, benzer imkânlara sahip öğrenciler arasında belirgin akademik başarı farkları oluşabiliyor. Burada sözünü ettiğimiz başarı ya da başarısızlık; akademik başarı ve akademik başarısızlıktır. Yani öğrencinin derslere hâkimiyeti, sınav sonuçları, öğrenme sürecindeki sürekliliği ve akademik ilerlemesidir.
Bu fark çoğu zaman zekâ, yetenek ya da şansla açıklanmaya çalışılır. Oysa sahadaki gerçeklik bize şunu gösteriyor: Akademik başarıyı belirleyen temel unsur; öğrencinin alışkanlıkları, dikkatini yönetme biçimi ve akademik sürece yaklaşımıdır. Küçük gibi görünen tercihler, zaman içinde büyük akademik sonuçlar doğurur.
Akademik Olarak Başarılı Öğrencilerin Beş Temel Özelliği
Akademik olarak başarılı öğrenciler, öğrenme sürecinin merkezinde kendilerinin olduğunu bilir. Notlar düştüğünde ya da dersler zorlaştığında suçu öğretmende, sınavda ya da koşullarda aramak yerine önce kendi çalışma biçimlerini sorgularlar. Bu yaklaşım, öğrenciyi pasif bir izleyici olmaktan çıkarır; sürecin aktif bir parçası hâline getirir.
Bu öğrenciler için zaman yönetimi yalnızca saat hesabı yapmak değildir. Asıl mesele, dikkatin ne kadar süreyle derste kalabildiğidir. Telefon, sosyal medya ve gereksiz ekran kullanımının öğrenmeyi böldüğünün farkındadırlar. Teknolojiyi tamamen reddetmezler; ancak akademik çalışma sırasında kesin sınır koymayı bilirler.
Yanlış yapılan sorular, düşük gelen denemeler ya da başarısız geçen sınavlar bu öğrenciler için bir son değil, yol göstericidir. Yanlışların nedenini analiz eder, eksik konuları belirler ve tekrar planı oluştururlar. Bu tutum, akademik ilerlemeyi kalıcı hâle getirir.
Akademik başarının kısa sürede değil, zaman içinde biriken düzenli emekle geldiğini bilirler. Birkaç haftalık çalışmayla büyük sıçramalar beklemez; küçük ama istikrarlı adımlarla ilerlerler. Bu istikrar, zamanla özgüveni ve akademik performansı güçlendirir.
Neden ders çalıştıklarını ve hangi hedefe doğru ilerlediklerini bilirler. Amaç net olduğunda motivasyon da kalıcı olur. Akademik çalışma, bu öğrenciler için sadece bir zorunluluk değil; bilinçli bir tercihtir.
Günümüzde akademik başarısızlığın en belirgin nedenlerinden biri, kontrolsüz telefon kullanımıdır.
Ders çalışırken sürekli telefona bakmak, bildirimlerle bölünen dikkat ve sosyal medya arasında kaybolan zaman; öğrencinin akademik odağını ciddi biçimde zayıflatır. En tehlikeli nokta ise şudur: Öğrenci çalıştığını zanneder, ancak zihinsel olarak derse hiç tam giremez. Bu durum, öğrenmenin yüzeyselleşmesine yol açar.

Akademik sorumluluklar “sonra yaparım” düşüncesiyle ertelenir. Telefon ve ekranlar bu ertelemenin en kolay bahanesi hâline gelir. Erteleme kısa vadede rahatlatıcı görünse de uzun vadede stres, kaygı ve akademik özgüven kaybı oluşturur.
Ne çalışacağını, hangi derse ne kadar zaman ayıracağını bilmeden masa başına oturmak; akademik başarısızlığın sessiz nedenlerinden biridir. Plansızlık, öğrencinin çok zaman harcayıp az yol almasına neden olur ve bu durum zamanla “ne yapsam olmuyor” duygusunu pekiştirir.
Akademik başarısızlık çoğu zaman öğretmenlere, sınavlara ya da sisteme bağlanır. Bu bakış açısı, öğrencinin kendi payını görmesini ve gelişim sağlamasını engeller.
Bir konuyu anlamakta zorlanmak akademik sürecin doğal bir parçasıdır. Ancak ilk engelde vazgeçmek, akademik başarısızlığı kalıcı hâle getirir. Oysa öğrenme, en çok zorlanılan anlarda gerçekleşir.
Akademik başarı ya da akademik başarısızlık; rastlantıların değil, alışkanlıkların, bilinçli tercihlerinin ve disiplinin sonucudur. Günümüz öğrencileri için en büyük sınav, yalnızca sınav salonlarında değil; ekranla, dikkatle ve zamanla verilen mücadelede yaşanmaktadır.
Eğitim, akademik başarıyı artırmanın ötesinde; öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirme sorumluluğudur.
Yazar: Abdullah Samancı
Eğitimci