Acının İzlenildiği Ruhun Soğuduğu Dünya
Dünya, birçok duygunun karmaşasına ev sahipliği yapan bir sahnedir. Acı, bu sahnede her zaman var olmuş ve insanların hayatlarını etkilemiştir. Ancak günümüzde, acıya karşı duyarsızlık adeta bir hastalık gibi yayılmış durumda.
İnsanlar, acının fotoğrafını çekerken, onun içinde kaybolmaya başladı. Her gün milyonlarca insan, acı çekenleri izlemekle yetinirken, duyguları donmuş gibi davranıyor. Görüntüleri sosyal medyada, haberlerde paylaşırken, kalplerini kapatıp, yüreklerini taş yapıyorlar.
Belki de artık gördükleri acılar, onlara yabancılaşmış, uzaklaşmış hissettiriyor. Ya da kendilerini korumak için, acıya karşı bir zırh örüyorlar. Acıya karşı duyarsızlaşmak, belki de kendilerini acıdan korumak için seçtikleri bir yol haline gelmiş.
Ancak, acıya duyarsızlığın ruhunu yansıtmak, insani değerlerimizin erozyona uğradığı anlamına gelir. İnsanlık, empati ve merhametin üzerine inşa edilmiştir. Acı çeken birini gördüğümüzde, onunla empati kurar, ona destek oluruz. Ancak duyarsızlık, bu değerleri çiğner ve insanlığımızı sorgular hale getirir.
Aslında, bu duyarsızlık karanlık bir yoldur. Ruhlarımız soğur, insanlığımızın ışığı kararır. Acının izlenildiği dünya, duyguların donduğu bir mekân haline gelir. Ne yazık ki, insanlar fotoğraf çekerken, acının içinde kaybolmaktan kaçınır, çünkü onunla yüzleşmekten korkarlar.
Gerçek şu ki, acıya duyarsızlık, acının var olduğunu unutmak demektir. Oysa acı, hayatın bir parçasıdır ve onunla yüzleşmek, insan olmanın bir gereğidir. Acının izlenildiği dünya, duyarsızlığın değil, empatinin ve merhametin hüküm sürdüğü bir yer olmalıdır.
Belki de kalplerimizi tekrar açmalı ve insanların acılarına duyarlı olmalıyız. Empatiyle, sevgiyle ve anlayışla dolu bir dünya, ruhlarımızı ısıtacak ve insanlığımızı onurlandıracaktır. Acının izlenildiği dünyada, birbirimize destek olmak ve birlikte acıları paylaşmak için var olmalıyız. Böylece, ruhumuzun soğumadığı, insana dair değerlerin hep canlı kaldığı bir dünyada yaşayabiliriz.