ABD ve Batı'nın dünya üzerindeki kontrol mekanizmaları giderek zayıflamaya devam ediyor. Zaten ABD ve müttefiklerinden memnun olmayan dünya ülkelerinin çoğu, mevcut uluslararası siyasi sistemin dayattığı koşullarla yetinmek istemiyor. Yani bir yandan ABD ve müttefikleri dünyayı eski kurallara göre yönetmekte zorlanıyor. Öte yandan dünya ülkeleri ABD ve müttefiklerinin dikte ettiği sistemle yönetilmek istemiyor. Bu da yakın gelecekte Beyaz Saray'ın uluslararası konumunu daha da zayıflatabilir.
Aslında ABD siyasi çevreleri, mevcut durumun tehlikeli yönlere doğru gitmeye başladığının artık farkındalar. Beyaz Saray'ın sahibi Joe Biden bile ABD'ye yönelik küresel olumsuz tutumun tehlikeli boyutlara ulaştığını açıkça itiraf etti. Bu, ABD'nin dış politika seyrinin tüm dünya açısından istenmeyen içeriğe sahip olduğu ve ciddi rahatsızlıklara neden olduğu anlamına geliyor. Ve eğer Beyaz Saray bu durumu normale döndürmek istiyorsa, o zaman ABD'nin dış politika önceliklerinde bazı ayarlamalar yapmak zorunda kalabilir.
ABD'ye yönelik memnuniyetsizliğin müttefikleri arasında da görülmesi ilginçtir. Böylece Beyaz Saray, ABD'nin uluslararası hedeflerine yönelik planların "sponsorluğunu" müttefiklerine veriyor. Ukrayna'daki savaşla ilgili duruma dikkat ettiğimizde bu gerçek açıkça görülebilir. Böylece Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın ana başlatıcısı ABD oldu. Ancak artık bu savaşın askeri ihtiyaçları, daha doğrusu Ukrayna ordusunun askeri ihtiyaçları Avrupa Birliği ülkeleri tarafından karşılanıyor.
![]()
Öte yandan Rusya'ya yönelik yaptırımların mali ve ekonomik yükü Avrupa ülkelerine bırakıldı. Çünkü Avrupa Birliği Rusya'ya karşı mali ve ekonomik yaptırımlar uygulamak zorunda kaldı. Bunun sosyo-ekonomik etkileri Rusya'ya paralel olarak Avrupa Birliği ülkelerini de etkiliyor. Rusya ile ekonomik ve ticari ilişkileri zayıf olan ABD'nin bu tür zararlardan pek etkilenmediği gibi, tam tersi bir etkiyle de karşılaşmadığı görülüyor.
Elbette Avrupa Birliği ülkeleri de bu gerçeği anlıyor ve son dönemde mevcut durumu daha pragmatik olarak değerlendiriyor. Bazı Avrupa ülkeleri, Ukrayna'ya yüksek maliyetli askeri desteğin uzun vadede sürdürülmesinin mümkün olmayacağının sinyallerini vermeye başladı. Hatta bazıları, destek için iç kaynaklarının tükendiğini öne sürerek Ukrayna'nın askeri masraflarını karşılamayı reddetme niyetlerini gizlemiyor.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Avrupa Birliği ülkeleri Ukrayna'yı destekleme yükünü üstlenirken, Rusya'nın bir an önce mağlup edileceğini umdular. Ancak zaman geçtikçe maliyetler artmakta ve Avrupa ülkelerinin iç kaynakları tükenmektedir. Böyle bir durumda "eski kıta" devletleri iç bütçelerinin bir kısmını Ukrayna'ya harcamak zorunda kalıyor. Bu durum ülkedeki sosyo-ekonomik durumu ağırlaştıracağı gibi, tehlikeli siyasi ve sosyal süreçlere de yol açabilmektedir.
Artık çoğu Batılı ülke, Ukrayna'daki savaşın bu kadar uzun sürmesinin ana nedenleri ile daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladı. Bazıları Rusya'ya karşı etkili bir şekilde mücadele edemediğini düşündükleri Ukrayna ordusunu suçluyor. Ukrayna ordusunun Batı'dan gelen yoğun askeri desteği boşa harcadığına ve karşı saldırı operasyonlarını etkili bir şekilde yürütemediğine inanıyorlar. Bunun sonucunda savaş uzuyor ve Avrupa Birliği ülkelerinin maliyetleri artıyor.
![]()
Ancak resmi Kiev bununla aynı fikirde değil. Ukrayna'nın resmi çevreleri Rusya ile savaşın uzamasından ABD ve NATO'yu sorumlu tutuyor. Ukrayna'nın askeri ve siyasi çevrelerinde üst düzey bir konuma sahip olan ve adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, Batı medyasına, ABD ve NATO'nun Rusya'ya karşı hızlı bir zafer için sağladığı silah türlerinin kesinlikle yerel olmadığını söyledi. . Bu da savaşın süresiz olarak uzamasına neden oluyor.
Temel iddia ise savaşın ancak ABD ve NATO'nun sağladığı silahlarla sürdürülebileceğidir. Yani ABD ve NATO, Ukrayna'ya o kadar hacim ve kalitede silahlar sağlıyor ki, bu ülke Rusya'ya yenilmeyecek. Aynı zamanda Rusya'nın kazanmasına da gerek yok. ABD ve NATO'nun aslında Ukrayna'nın kalmasını, Rusya'nın yenilmesini istemediği anlaşılıyor. Bu da bir anlamda Ukrayna savaş alanında bir "çıkmaz hali" yaratılması anlamına geliyor.
Büyük olasılıkla, bu "çıkmaz durumu" Rusya'yı uzun süre "savaş bataklığında" tutmak için tasarlandı. Ancak Ukrayna ordusunun insan gücü potansiyeli bu plana uzun süre dayanamayacak. Çünkü resmi Kiev, Ukrayna ordusunun yakın gelecekte ciddi bir insan gücü eksikliğiyle karşı karşıya kalabileceğine inanıyor. Her halükarda Ukrayna ordusunun son dönemde insan gücü kayıplarını toparlamakta zorlandığı açıkça kabul edilmeye başlandı.
Bu açıdan bakıldığında yakın gelecekte savaş alanındaki güç dengesinin Rusya lehine değişmesi ihtimali artık daha inandırıcı görünüyor. Beyaz Saray da bu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı. Hatta ABD askeri çevrelerine yakın kaynaklar bile bu durumun devam etmesi halinde Ukrayna ordusunun buna uzun süre dayanamayacağını vurguluyor. Onlara göre şu anda iki seçenek var. Ya Rusya'nın yenilgisini sağlayacak en modern silahlar Ukrayna'ya gönderilmelidir. Veya Ukrayna'daki savaşı durdurmak ve "dondurmak" için Rusya ile barış görüşmeleri başlatılmalıdır. Aksi takdirde Ukrayna ordusunun muharebe kaynakları giderek tükenecek ve yenilgi kaçınılmaz olacaktır.
![]()
Batı medyasında yer alan bazı bilgilere göre ABD ve NATO, Ukrayna'ya Rusya'nın mağlup edilmesini sağlayacak modern silahların gönderilmesiyle hiç ilgilenmiyor. Yani Rusya'nın savaş alanında askeri yenilgisine yol açacak adımların atılması riski yoktur. Bu, Kremlin'in dünya için felaketlere yol açabilecek bir tepkisiyle bağlantılı. Ve bunun sonucunda Ukrayna'nın feda edilmesi seçeneği öne çıkıyor.
Mesele şu ki, Batı basını ABD'nin Rusya ile gizli müzakerelere başladığını iddia ediyor. Bu haberlere göre Beyaz Saray, Ukrayna'nın gelecekteki kaderini Kremlin ile "pazarlık masasına" koydu. Kremlin Beyaz Saray'ın barış şartlarını kabul ederse Ukrayna dağılacak. Kiev, Beyaz Saray'ın emriyle resmi olarak Ukrayna'ya ait olan Kırım ve Donbas'tan vazgeçmek zorunda kalacak. Bundan sonra Ukrayna'nın geri kalanında Zelensky hükümeti değiştirilecek ve ABD'ye sadık yeni bir hükümet kurulacak. Zelensky hükümeti, ABD ile Rusya arasındaki "pazarlık masasında" Ukrayna topraklarının uzlaşmasından sorumlu olacak.
Halihazırda bu yönde ciddi anlaşmaların bulunduğunu da belirtmek gerekiyor. Başkan Vladimir Putin'in bir süre önce Ukrayna'nın meşru bir devlet olmadığı ve eski SSCB döneminde Rusya toprakları pahasına yapay olarak yaratıldığı yönündeki iddiası da bir "gizli pazarlık" işareti olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında ABD'nin Ukrayna'yı harcamaya hazırlandığı yönündeki iddialar zaten oldukça inandırıcı görünüyor.
Elchin KHALIDBEYLI,
Siyaset uzmanı