Türkiye’ye Papa Geldi, Barzani Geldi: İpini Koparan Soluğu Burada Alıyor

 Türkiye’ye Papa Geldi, Barzani Geldi: İpini Koparan Soluğu Burada Alıyor

Papa geldi. Barzani geldi. Biri dua dağıttı, öbürü mesaj. Her ikisi de bir bakıma “biz buradayız” dedi. Biz ise hâlâ, “nereden geldi bu kalabalık?” derdindeyiz. Türkiye’ye gelenler hep şaşırıyor


Papa geldi. Barzani geldi. Biri dua dağıttı, öbürü mesaj. Her ikisi de bir bakıma “biz buradayız” dedi. Biz ise hâlâ, “nereden geldi bu kalabalık?” derdindeyiz. Türkiye’ye gelenler hep şaşırıyor: “Burası hâlâ aynı Türkiye mi?” diye soruyorlar. Biz de diyoruz ki, “Evet, hâlâ aynı, sadece biraz daha gürültülü.”

Papa’nın gelişi bir gösteri gibiydi; Barzani’nin gelişi ise politik bir fırtına. Biri yakasını papalık cübbesiyle süsler, öteki diplomatik ceketini giymiş. Ama ikisinin ortak noktası var: ipini koparan soluğu Türkiye’de alıyor. Atasözü der ki, “Her işin başı sabır, sonu pişmanlık.” Ama görünen o ki, bazıları sabrı boşuna harcıyor; pişmanlığı da başkaları çekiyor.

Türkiye’de Papa’yı karşılamak için kurulan dev ekranlar, polis barikatları ve güvenlik ordusu, halkın gözünde biraz fazla gösterişliydi. “Ne olacak ki, bir adam dua edecek, insanlar ellerini açacak” diyebilirsiniz. Ama burada işin mizahi tarafı da var: Bizim memlekette herkes bir şeyin en büyüğünü ister; ekran dev olacak, protokol kalabalık olacak, helikopterler havada tur atacak… Sonra da “Yahu dua etmek için mi geldik, yoksa televizyon şovuna mı?” diye kendi kendimize soruyoruz.

Barzani’nin gelişi ise farklı bir şov: Politik bir maraton, diplomatik bir satranç. Ama işin özü aynı: ipini koparan herkes burayı güvenli liman sanıyor. Atasözümüz boşuna dememiş: “Aç ayı oynamaz.” Politikaya yeni başlayanlar, ipini kopardığı yerde oyunu yanlış okuyor. Geliyorlar, kendilerini en güçlü sanıyorlar; biz ise gülümseyip izliyoruz. Ama unutmamak gerek, “Güzele bakmak sevaptır, akılsıza bakmak ibrettir.”

Mizahı burada yakalayabilirsiniz. Papa, Barzani, çeşitli diplomatlar, gazeteciler… Hepsi bir arada. Türkiye ise sahnede seyirci rolünde. Kimisi heyecanlı, kimisi şüpheli, kimisi ise “aman bana bulaşmasın” modunda. Ama gerçek şu ki, herkes Türkiye’ye geldiğinde kendi hesabını görüyor, biz ise gülerek izliyoruz.

Özlü sözler buraya çok yakışıyor: “İnsanı hayal kırıklığı değil, umut kırıklığı yorar.” Papa umut dağıtıyor, Barzani güven mesajı veriyor; ama bizim halkımız mı? Biz hâlâ “Kim kime ne diyor, hangi mesaj bize yaramıyor?” diye soruyoruz. Mizah burada devreye giriyor: politik mesajlar bazen komik bir tiyatroya dönüşüyor.

Atasözlerini de katmadan olmaz: “Ayağını yorganına göre uzat.” Misafir ağırlamak da öyle; papa da Barzani de gelsin, ama biz kendi yorganımızı çekmeye devam edelim. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır,” diyor bir başka atasözü; ama bazen biz kendi külümüzü bile paylaşmak istemiyoruz. Gelin görün ki, Papa ve Barzani geldiğinde kül bile paylaşmak zorunda kalıyoruz.

Mizahın en sert tarafı burada ortaya çıkıyor: ipini koparanın nerede duracağını bilmemesi. Biri dua dağıtıyor, diğeri mesaj gönderiyor; biz ise hâlâ kendi gündemimizi anlamaya çalışıyoruz. Atasözümüz boşuna dememiş: “Davul bile dengi dengine çalar.” Ama burada davulun sesi öyle yüksek ki, kimin kimle oynadığını anlamak güç.

Bir de politik taşlama var: Papa ve Barzani’nin ziyaretleri, bazı politikacıların fırsat penceresi açmasına yol açtı. Herkes kendi menfaatini düşüyor; bazıları sırf fotoğraf karesine girmek için dua ediyor, bazıları diplomatik notu kaçırmamak için kolları sıvıyor. Mizah burada öne çıkıyor: herkes rolünü çok iyi oynuyor ama oyunun sonunda kim kazanacak belli değil.

Özetle: Papa ve Barzani, ipini koparanlar için Türkiye’de bir tür güvenli liman, göz önünde bir sahne. Biz ise izliyoruz, gülüyoruz, bazen de tırnaklarımızı kemiriyoruz. Atasözleri ve özlü sözlerle süslersek: “İpini koparanın sonu belli olur, sabırlı olan ise güler geçer.”

 



Haber Editörü

Hakan DİKMEN

hakandikmen30@gmail.com
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku