Türkiye’de eğitim tartışmaları yıllardır sürüyor ancak DESAM (Demokrasi ve Eğitim Etütleri Stratejik Araştırma Merkezi) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı dün yaptığı açıklamada çıtayı daha da yükseltti. Avcı, mevcut eğitim anlayışının çocukları geliştirmek yerine “zekâyı baskılayan, merakı öldüren ve genç kuşakları teslimiyetçi bir kalıba sokan mekanik bir sisteme dönüştüğünü” belirtti. Sert açıklamaları, hem Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) hem de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) için kritik uyarılar taşıyor.
“Özgürleştirmeyen Eğitim, Aptallaştırır”
Avcı, konuşmasında Fransız filozof Jacques Rancière’in “Cahil Hoca” eserine atıfta bulunarak eğitimdeki hiyerarşik yapının zekâyı birbirine tabi kıldığını söyledi. Ona göre, okulun asli amacı çocukların potansiyelini ortaya çıkarmak olması gerekirken, Türkiye’de tam tersi bir düzen işliyor.
“Öğrencinin önüne sayısız açıklama koymak, ona ‘Sen bunu tek başına anlayamazsın’ demektir. Bu, kurmaca bir kapasitesizlik üretmektir.” ifadelerini kullanan Avcı, öğretmenin mutlak otorite haline getirilmesinin eğitim psikolojisine aykırı olduğunu belirtti.
Bu bakış açısına göre çocuk, öğrenen değil; “öğretileni alan pasif bir nesne” hâline geliyor. Avcı, bunun pedagojik değil, ideolojik bir tercih olduğunu vurguluyor.
“Bilim Bile Ezberletiliyor: Sorgulayan Değil Onaylayan Kuşak”
DESAM Başkanı, Türkiye’deki eğitim modelinin uzun süredir ezbere dayalı bilgi yükleme üzerinden yürütüldüğünü savunuyor. “Evrimden kuantuma kadar her konu bir inanç dogması gibi sunuluyor” diyen Avcı, bilimin bir tartışma ve keşif alanı olduğunun öğrencilere hatırlatılmadığını belirtti.
Ona göre Türk eğitim sistemi:
Sorgulamayı değil, ezberi ödüllendiriyor,
Merakı değil, itaati pekiştiriyor,
Özgün fikri değil, doğru cevabı hatırlayanı seçiyor.
Bu tabloyu “küratöryel eğitim tuzağı” olarak nitelendiren Avcı, müfredatın bir sanat küratörü gibi öğrenciye neyi nasıl düşüneceğini dikte ettiğini dile getirdi. “Eğitim bir teslimiyet değil, bir serüvendir.” sözleriyle sistemin rotasını değiştirmek gerektiğini vurguladı.
“Eşitlik Başlangıç Noktasıdır, Diploma Değil”
Avcı, Türkiye’deki eğitimcilerin sıkça yaptığı hatayı şu sözlerle açıkladı:
“Öğrencisine ‘Senin zekân buna yetmez’ diyen her öğretici, o gencin mezarcısıdır.”
Zekânın türleri farklı olabilir ancak eşit olduğunu belirten Avcı, diploma ile eşitlik yaratılmaya çalışılmasının yanlış olduğunu söyledi. Ona göre, sınavlar ve diplomalar gençleri sınıflandıran birer araç olmaktan başka bir işlev görmüyor.
“Türkiye’nin ihtiyacı daha fazla bina veya daha fazla sınav değil; ‘Ben kendi başıma öğrenebilirim’ diyen özgür gençlerdir.” diyerek MEB ve YÖK’ü vizyon değişikliğine çağırdı.
“Diplomalı Kölelik Üretiyorlar”
Açıklamasının sonunda Avcı’nın kullandığı ifadeler oldukça çarpıcıydı:
“Okullarımız çocukları hayata hazırlamıyor, hayatı onların elinden çalıyor. Zekânın özgür olmadığı bir yerde alınan her diploma, gençlerin boynuna takılmış entelektüel bir esaret madalyasıdır.”
Eğer mevcut müfredat anlayışı değişmezse Türkiye’nin “fikir üretemeyen bir gölge nesle mahkûm edileceğini” belirten Avcı, seçim çağrısını şu sözlerle yaptı:
“Ya özgür bir gelecek ya da diplomalı bir kölelik!”