Fil Büyür, Ama Ebabil Unutmaz
“Fil çoğalsın, Ebabilden umut kesilmez…”
Üstad Abdurrahim Karakoç yıllar önce söylemişti. Bugün o sözler hiç bu kadar gerçek olmamıştı. Çünkü filler büyüdü, gölgesiyle gökyüzünü kararttı. Zulüm artık devletleşti, sessizlik ise vatandaşlık oldu. Mazlum konuşursa cezalandırılıyor, zalim konuşunca alkışlanıyor.
Ama unutmamak gerek: gökyüzü hâlâ orada. Ebabiller belki görünmüyor ama bekliyorlar. Çünkü adalet, sabırla çalışır; kinle değil.
Her çağın filleri vardır; makamdan, paradan, çıkarından güç alır. Ama her çağda bir taş da gökten düşer. Ve o taş, gökyüzü kadar sessiz ama adalet kadar keskindir.
Zalimler Ölmez Diye Üzülme
Zalimler ölmüyor sanma.
Onlar sadece uzun sürüyor; çünkü insanlık hâlâ onları seyrediyor. Utanmadan, sıkılmadan, göz göre göre zulmedenler belki yaşar gibi görünür ama vicdanın mezarlığında çoktan gömülmüştür.
Bugün herkes bir Firavun’un gölgesinde, ama kimse Musa’nın asasını görmek istemiyor. Çünkü asanın ucunda mucize değil, sorumluluk var. Sorumluluktan kaçanlar, zalimin sofrasına sığınıyor.
Ama hiçbir saltanat ebedi değildir. Firavun’un sarayı bile suyla kapandıysa, bugünün yalan kuleleri de çökecek elbet.
Sabır, Boyun Eğmek Değil, Direnmektir
Sabır, susmak değildir.
Sabır, “Ben hâlâ inanıyorum” demektir.
Bugün insanlar sabrı yanlış anladı; korkaklıkla karıştırdı. Oysa sabır, zulmü sineye çekmek değil, onunla usul usul hesaplaşmaktır.
Ve unutma: “Zalimler ölmüyor diye ya’sa kapılma.” Çünkü ölmek sadece nefes vermek değildir. Bazen bir kelimeyle, bazen bir suskunlukla insan ölmeye başlar.
Azrailden Umut Kesilmez
Bugün güçlü görünenlerin hepsi, aynı kapıdan geçecek. O kapıda rüşvet geçmez, torpil geçmez, unvan geçmez.
Azrail kimsenin adamı değildir.
Ve o geldiğinde tek soru sorulur: “Ne yaptın?”
Bu dünyada herkesin cevabı farklı olacak ama sonuç aynı: adalet sonunda herkese uğrar.
Kimine madalya gibi, kimine tokat gibi...
O yüzden, fil çoğalabilir, Firavun büyüyebilir, ama Azrailden umut kesilmez!