İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yaklaşık 3 bin 900 sayfa olarak hazırlanan iddianame, aralarında Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 402 şüpheliyi kapsıyor. 105’i tutuklu, 170’i adli kontrol altında olan şüpheliler için resmî dava süreci başlatıldı. 
Mahkeme dosyayı kabul etmiş olmasına rağmen, dosya içerisindeki belgelerin avukatlara dijital ortamda açılmaması dikkat çekiyor. Bu durum, sürecin şeffaflığı ve hukuk devleti ilkeleri açısından önemli soru işaretleri doğuruyor.

Soruşturmanın Kapsamı ve İddialar

İddianamede; “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme”, “rüşvet alma-verme”, “kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık”, “suç gelirlerini aklama” gibi 16’dan fazla suç tipi yer alıyor. 
Ekrem İmamoğlu, “örgüt lideri” pozisyonunda gösteriliyor; altı kişi ise “örgüt yöneticisi” olarak tanımlanıyor. İddianamede örgüt yapılanması, ihalelerle ilişkili işlemler, kamu kaynaklarının kullanımına dair iddialar detaylandırılmış durumda. 
Ayrıca belgelerde, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen 76 kişiye dair bilgi yer alırken, tanık ifadeleri de iddianameye dâhil edilmiş.

Sürecin Şu Anki Durumu ve Hukuki Sorunlar

Mahkeme ittihaz ettiği karar ile iddianameyi kabul etti ancak tensip zaptı henüz düzenlenmedi; dolayısıyla duruşma tarihi ve tutukluluk incelemelerine dair kararlar çıkarılmadı.

Avukatlar, dosyaya erişim konusunda sıkıntı yaşıyor: UYAP sistemi üzerinden neredeyse hiçbir belgenin yüklenmediği, fiziki klasörlerin incelenmesi gerektiği ifade ediliyor.

Bu durum hukuki güvenlik, eşitlik ilkesi ve savunma hakkı açısından ciddi eleştiriler alıyor. Sürecin açık, izlenebilir ve zamanında ilerlemesi hukuk devleti standartları çerçevesinde önem taşıyor.

Neden Bu Olay Önemli?

402 şüphelinin yer aldığı, binlerce sayfalık iddianame doğrudan yerel yönetimler, kamu kaynaklarının yönetimi ve siyasetin denetlenmesi açısından kritik bir dönemeç.

Sürecin siyasî yansımaları büyük; çünkü gündemde başkanlık ve yerel yönetim politikalarıyla ilgili büyük tartışmalar var.

Hukuki prosedürlerde yaşanan gecikmeler ve şeffaflık eksikliği, kamuoyunda “adaletin gecikmesi adaletin reddi midir?” sorusunu gündeme taşıyor.

Mahkeme süreci ilerledikçe, Türkiye’de belediye yönetimlerinde şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetim mekanizmaları açısından emsal niteliğinde olacak.

Beklenen Gelişmeler

Tensip zaptının düzenlenmesiyle duruşma takviminin netleşmesi bekleniyor.

Tutukluluk ve adli kontrol kararlarının mahkeme tarafından çıkarılması, sanıkların durumunu belirleyecek.

Dosyadaki belgelerin avukatlara dijital ortamda erişime açılması, savunma hakkının kullanılması açısından önemli.

Siyasi aktörlerin, medya ve kamuoyunun süreci yakından izlediği bu davada, halkın bilgi alma hakkının korunması da kritik.