Köşe Yazarları

Köşe Yazarları Haberleri

30 AĞUSTOS VE BATI

30 AĞUSTOS VE BATI

Prof. Dr. Süleyman Çelik

Hitler’den kaçarak Türkiye’ye sığınmış olan Alman hocalardan Prof. Neumark, bir öğrencisinin “Hocam Avrupalılar neden bizi sevmiyor” sorusunu şöyle yanıtlar:
“Avrupalı Türkleri sevmez. Çünkü siz bin yıl İslam’ın kalkanı oldunuz ve Anadolu’yu Haçlı ordularına mezar yaptınız. Ayrıca en az 400 yıl Avrupa’da at koşturdunuz ve insanlar sürekli Türk korkusuyla yaşadı. Bu nedenle Türk düşmanlığı Avrupalıların genlerine sinmiştir.”
*
Birinci Dünya Savaşı başlarken, karşı cepheyi oluşturan İtilaf devletleri ortak bir bildiri yayımlar: “Amacımız Avrupa kültürüne yabancı olan barbar Türkleri Rumeli’de sonra Anadolu’dan da atarak geldikleri yere, Orta Asya steplerine göndermektir.” Bu bildirinin altında İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD’nin imzası vardır. 
Peki bunların dışındaki Avrupalılar nasıl düşünüyor?
İttihat ve Terakki Partisi’nin ileri gelenleri arasında olan Mehmet Akif (Ersoy), 1917 yılında görevli olarak Almanya’ya gider. Dönüşünde Viyana’ya uğrar, orada da işi vardır. Bir öğleden sonra oteline döner ve odasında biraz dinlenmek ister. Yatağında kestirmek üzereyken dışarıda yükselen gürültüyle fırlar. Pencereden baktığında sokakta insanların birbirlerini kutlayarak, bayram havasında şarkılar söyleyip dans ettiklerini görür. “Sanırım bir zafer kazandık” diye heyecanlanarak hemen aşağıya iner ve aynı şekilde sevinç içinde birbirlerini kutlayan lobidekilerden ilk karşılaştığına sorar: “ne oldu?” Adam sevinçle, “İngilizler Kudüs’ü ele geçirdi” der! 
Bu yanıt karşısında şaşıran Mehmet Akif sorar; “nasıl yani? İngilizler düşmanınız değil mi?” Adam, “o başka. Ama Kudüs 1000 sene sonra tekrar Hıristiyanların eline geçti” deyince, diğer İttihatçılar gibi, “Değil mi ki Almansın? Değil mi ki anasın?/ O halde fikr ile vicdana sahip insansın” diyecek kadar Alman hayranı olan Mehmet Akif, önündeki koltuğa yığılır ve saatlerce kalkamaz…
Büyük müttefikimiz Almanlar da Avusturyalılar gibi düşünüyorlardı. Aslında Birinci Dünya Savaşı Osmanlı topraklarının paylaşım savaşıydı. Almanya (ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu) aslan payını kapmak için Osmanlı ile müttefik olmuştu. Bunun ayırdında olmayan İttihatçılar, Almanya’yı büyük dost kabul ederek adeta ülkeyi onlara teslim etmişlerdi. Fakat savaştan sonra Almanya’ya sığınınca dost olmadıkları anladılar…
İşte Avrupalıların bilinç altındaki Haçlı zihniyeti budur. Müttefikin de olsa senin düşmanındır. 
Oysa biz bunun ayırdında değildik ve onları dost biliyorduk. O sırada en seçkin askerlerimizden oluşan bir kolordumuz Galiçya’da Avusturyalılar için savaşmaktaydı… 
*
Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919’da başlattığı saldırı, arkasında tüm Batılıların bulunduğu “Son Haçlı Seferi”dir!..
Bu bakımdan 30 Ağustos da Türklerin Haçlılara karşı kazandığı son zaferdir.
Haçlılar, bu zaferi kazanan Atatürk’ü hiç affetmediler. O’na büyük kin duymaya başladılar ve kinleri hala sürüyor.
Sevr’in tasarımını Amerikan Başkanı Wilson hazırladığı için en büyük hayal kırıklığına Amerikalılar uğradı. Bu nedenle ABD, Lozan Barış Antlaşması’nı imzalamadı
Amerika’nın Atatürk’e duyduğu kini Senatör W. Upshaw ağzından köpükler saçarak şöyle ifade etmiştir:
-"Lozan antlaşması, Timurlenk kadar hunhar, Korkunç İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün, zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar savaştan bıkmış bir dünyaya, tüm uygar uluslara onursuzluk getiren bir antlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk zaferi dediler!.. 
*
Batı’nın Haçlı zihniyetini bilen Atatürk, “Batı ile ittifak yapmaktan uzak durulmasını” adeta vasiyet eder gibi söylemesine karşın, ne yazık ki ondan sonra gelenler Batı’ya teslim oldular. NATO’ya girdiler. İttihatçılar gibi Batılılarla dost olduklarını sandılar. Oysa onların düşünceleri hiç değişmemişti: “Türk’ü Anadolu’dan atmak!..”
*
Soğuk Savaş döneminde Türkiye’ye “NATO’nun kanat ülkesi” deniyordu. Görevimiz Batı’nın fedailiği idi. Sovyetler saldırdığında hepimiz ölene kadar onları oyalayarak Batı’ya zaman kazandırmaya çalışacaktık. Bu nedenle o dönemde bize karşı düşmanlığı bıraktılar. Fakat ileriye yönelik hazırlıkları sürdürüyorlardı. Örneğin, Amerika’nın Adana Konsolosluğu’nda görevli Konsolos yardımcılarından birinin görevi zamanı geldiğinde Türkiye’yi parçalayarak Kürdistan’ı kurmak üzere planlar yapmaktı. Bu nedenle bu arkadaş sürekli Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu dolaşıyor, belirli odaklarla görüşüyor, yeni odaklar oluşturuyordu!.. 
Soğuk Savaş bitip Sovyetler dağılınca daha açık çalışılmaya başlandı. Ama ne yazık ki biz hala onları dost biliyor ve planlarının uygulanmasına ortak oluyorduk. 
Bu şekilde Birinci ve İkinci Körfez Hareketleri yapıldı. Irak parçalandı. Irak Kürdistanı kuruldu. Sonra birlikte Suriye’ye girdik. Suriye parçalandı. Şimdi orada ağır silahlara ve hava gücüne sahip PKK ordusu kuruluyor…
Yalnız ABD değil, İngiltere, Fransa, Almanya gibi tüm Batılı ülkeler Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışıyorlar. Örneğin, Almanya başka bir ayrılık odağı oluşturmaya çalışıyor: Laik Cumhuriyet’in kurulmasıyla özgürlüklerine kavuşmuş Alevileri, Türkiye Cumhuriyeti karşıtı yapmaya çalışıyorlar!..
Amerika ile birlikte Suriye’de iç savaş çıkarınca Suriyeli sığınmacılar Türkiye’ye akın etti. O zaman bunları savaş kaçkını kabul ettik ve doğal bulduk. Fakat daha sonra ülke yol geçen hanına döndü. Afganı, Pakistanlısı, Iraklısı, hatta Afrikalısı Türkiye’yi doldurdu. AB’den  BM’ye, İngiltere’den Amerika’ya kadar Batılı ülkelerle onların güdümündeki kurumların 20 milyona yakın bu insanları ülkemizde tutmak için, fonlar aktararak vs. Türkiye’de tutmak istediklerini öğrendik…
*
Bugün 30 Ağustos. Zafer Bayramımız. Kutlu olsun...
İşgal yıllarını yaşamış bir yazar olan Falih Rıfkı Atay, o günlerde Türk olduğu için uğradığı aşağılamaları anlattıktan sonra, 30 Ağustos’u şöyle tanımlar: “Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz” (F.R.Atay Çankaya)…
Türk olarak, özgür bir insan olarak yaşamamızı sağladıkları için başta Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunarım. Işıklar içinde uyusunlar...
*
Ey Türk oğlu, 30 Ağustos’un ve ondan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini bil ve ona sahip çık. Yoksa hepimiz yeniden mütareke yıllarındaki gibi yaşamaya başlarız.



Anahtar Kelimeler: AĞUSTOS
Yorumlar (0)

GÜNDEM

Haberi Sesli Oku