Türkiye’de iş insanı, kültür insanı ve insan hakları savunucusu olarak bilinen Osman Kavala, tutukluluğunun sekizinci yılına girdi.
Bu süre zarfında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunu belirten kararlar verse de, dosya hâlâ kapatılmadı.
Tam da bu dönüm noktasında, farklı dünya görüşlerinden, farklı dönemlerde görev yapmış 29 isim, “ortak vicdan açıklaması” yayımladı.
Siyasetten sanata, akademiden hukuka uzanan bu geniş yelpazede imzacıların tek ortak noktası, hukukun üstünlüğü ilkesine duyulan inanç oldu.
Ortak çağrıya imza atanlar arasında, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yazar Orhan Pamuk, eski bakanlar Ertuğrul Günay, Murat Karayalçın ve Nesrin Nas, gazeteciler Hasan Cemal, Emre Kongar, hukukçular Aysel Çelikel, Köksal Bayraktar, felsefeci Ioanna Kuçuradi, akademisyen Ahmet İnsel, sanatçılar Cevat Çapan ve Jale Parla gibi isimler yer aldı.
İmzacıların tamamı, Kavala davasının artık “bir hukuk davası olmaktan çıkıp bir vicdan sınavına dönüştüğünü” dile getirdi.
Abdullah Gül, “AİHM kararının uygulanması Türkiye’nin hukuk devletine olan inancını tazeleyecektir” derken;
Cemil Çiçek, “Abdullah Öcalan kararını uygulayan Türkiye, Kavala kararını da uygulamalıdır” ifadeleriyle dikkat çekti.
Orhan Pamuk, “Bu zulme seyirci kalmak hepimizi esir ediyor” sözleriyle çağrıyı daha duygusal bir tona taşıdı.
Aysel Çelikel ise, “Kavala’nın tutukluluğu vicdanları derinden yaralıyor” diyerek meselenin toplumsal boyutuna işaret etti.
Hasan Cemal, “Kavala bir insan değil, bir ülkenin aynasıdır” derken, Rıza Türmen “Bu dava, hukukun nasıl siyasallaştırıldığını gözler önüne serdi” yorumunu yaptı.
Ortak açıklamada yalnızca serbest bırakma talebi değil, Türkiye’nin geleceğine dair kaygılar da yer aldı.
“Artık mesele bir kişinin özgürlüğü değil, bir ülkenin adaletle imtihanıdır” denilen bildiride, hukukun siyasetin değil, vicdanın terazisinde tartılması gerektiği vurgulandı.
Açıklamanın sonunda şu ifadeler dikkat çekti:
“Osman Kavala için yapılan bu çağrı, aslında adalet için yapılmıştır. Adaletin olmadığı yerde ne hukuk, ne huzur, ne de umut kalır.”
29 ismin bu ortak tutumu, siyasi sınırları aşarak, Türkiye’nin vicdan haritasında yeni bir sayfa açtı.
Bir dönem farklı kamplarda yer alan bu isimlerin bugün aynı metne imza atması, adalet arayışının artık siyaset üstü bir meseleye dönüştüğünün en güçlü göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Sekiz yıldır devam eden tutukluluk, Türkiye’nin hukuk sistemine olan güveni sarsarken, uluslararası alanda da sık sık gündeme geliyor.
AİHM kararlarının uygulanmaması, Avrupa Konseyi’nde yaptırım tartışmalarını dahi gündeme getirmiş durumda.
Ancak içeriden yükselen bu 29 imza, dış baskıların ötesinde, ülke içinden gelen bir vicdan çığlığı olarak yankı buldu.
Toplumun farklı kesimlerinden gelen bu ses, yalnızca Kavala’nın özgürlüğünü değil, hukukun ve adaletin yeniden özgürleşmesini istiyor.
“Kavala’yı serbest bırakmak bir lütuf değil, bir zorunluluktur. Çünkü adalet geciktikçe, toplumun kalbi biraz daha soğuyor.