Tarih: 18.12.2022 11:14

ÜLKÜCÜ BİR BABANIN/DEDENİN/ÖĞRETMENİN HİSSİYATI

Facebook Twitter Linked-in

ÜLKÜCÜ BİR BABANIN/DEDENİN/ÖĞRETMENİN HİSSİYATI Nereden… Nereye diyorum canlarım; Gülhan'ım. İlhan'ım, Oğuzhan'ım... Nerden… Nereye… İçim yanıyor sevgili öğrencilerim; Ayşe'm, Elif'im, Mehmet'im… İçim yanıyor. Kalbim kanıyor; vatan dendi mi, bayrak dendi mi, bağımsızlık dendi mi gözleri çakmak, çakmak olan yiğitlerim... Bir mazime bir de halime bakıyor, kahroluyorum. Yangınlarıma su değil ateş istiyorum. Kavrulsun diyorum yaşlı yüreğim. Kavrulsun, kül olsun! Belki küllerimden yeniden doğarım. Yahut savrulurum deli rüzgârın önünde, kaybolurum. "Neden böyle düşünüyorsun?", diyen siz evlatlarıma, torunlarıma, öğrencilerime, geleceği kucaklayacak gençlerime iki şiirimle vatanını, milletini, dinini devletini, dilini, kültür değerlerini her şeyin üstünde tutan ülkücü bir babanın/dedenin, öğretmenin; hissiyatını iki şiirimle anlatmak istiyorum. İNSANLIKTIR BAŞ TACIM Soluklanan mısrada, ben tarih süvarisi Dağları eritmeme yeter tek bir kıvılcım. Rahman'ın sancağıyla, aydınlığın vârisi Her sözüm hak içindir, adalettir kılıcım. Ufka sefer açarım, dudağımda bismillah Zaman kıyama durur gökte tek ses, ya Allah! Gayret hakkı yüceltmek düşmesin yere tek ah Bu uğurda hâk olan vicdanımdır yargıcım. Küfre teşne olanın, tersyüz olur dünyası Kuşatınca hakikat, kaçar kibrin rüyası Rabbi tespih edenin sırsız olur aynası İstemem dünya tahtı; gönüllerdir mirâcım. Kucağımda şefkatin, merhametin nefesi Benim olduğum yerde, çıkmaz zalimin sesi İklimimde mutludur, mağdurların cümlesi Dört mevsim meyve verir, gül kokulu ardıcım. Davetimde ulviyet, cihadımda tevhit var Fetih zulme karşıysa, zemheride erir kar Şahadetim şahidimdir, Rızâ-yı Hak'tır karar Ne ganimet ne şöhret ne gösteriş amacım. Akan akın durudur, uzanır Hakk'a eller Bir pembe karanfildir, Hakk'ı zikreden diller Kalp secdeye varınca mahmurlaşır gönüller Damlalar ırmaklaşır, nurla dolar sarnıcım. Ben kim miyim? Türk'üm Türk! Damarımda kan asil Kalkanım Tanrı dağı, mızrağımda Ebâbil Gök kubbenin altında tanır beni her mahfil Sevinin deryasında güzele her kulacım. Andım var dağa- taşa, andım var kurda-kuşa Andım ki benliğimi sarmalayan kumaşa Nizâm-ı âlem için dönmem yolumdan, hâşâ! Ülküm; gönül fethetmek, insanlıktır baş tacım. SON PERDE Uçuruma nikâh kıyanlar, İrtifa kaybına, "uçmak" dediler Alçaklığı, boyalı medya ile süsleyip gizlediler Unutuldu sevdalar Unutuldu yeminler Dingilden fırlayan teker misali, Yolun kavisine uyduruldu hızımız Dediler, "işte budur hazzımız!" Ürküttüler gözlerimizdeki rengi Korkar olduk gölgemizden Yüzlerinde maske bereketi Suç terazisinde liyakatsiz gülücüklerle Nefisleri ranta endeksli sefiller Üstümüze, üstümüze geldiler… Dizginsiz güçleri, ihtiras ve hırsız elleriyle Geleceğimizi çalıp üstüne postlarını serdiler. Sergiledikleri orta oyununda Dilbaz oryantaller Kimi zaman göbek atıp Kimiz zaman da kıvırtıp hünerlerini sergilediler Utancından soldu kırmızı ve kirlendi beyaz Ne ilke kaldı, ne eser Ne ümit bıraktılar Ne de bir ahlaki değer Mutlak itaat ve şartsız biatle boylanan cehaleti Arkasına alan iblis ruhlu kâhya Kaldırdı yılanbaşını, akıttı zehrini Öldürdü sevdaları, sevdalıları. Katletti hakkı, hukuku adaleti Ve hakla, hukukla, adaletle Var olan, vücut bulan devleti Salâvatla adiliğin ayıplı lekelerini Yatağının sıcağına gizleyen İblis ruhlu kâhya Aldığı madalya ve alkışlara karşılık Güç zehirlenmesi ataklarında Utançsız bir teslimiyetle Korunması için kendisine Yeminle verilen emaneti, emanetleri Başparmaklarını mühre basıp Efendisi, lanetli fitneye teslim etti. Olayı şerh düşen tarih Sustu, utandı; başını önüne eğdi. Açıldı son perde Başta iblis ruhlu kâhya Yanı başında kâhyanın varlığını beka gören yamağı Ardından ihanete yatan oyuncular Dizildiler birer ikişer önüne sahnenin Rollerini iyi oynamanın Ve de başarmanın mutluluğu içinde Selamladılar, cellâtlarına âşık seyircileri… Dingilden fırlayan teker misali Yolun kavisine uyduruldu hızımız Dediler, "işte budur hazzımız" Hadi ÖNAL/ 18 Aralık 2022 / ELAZIĞ Not: ilk şiirim, "İnsanlıktır Baş Tacım", Yüzakı dergisinin 214. Sayısında yayınlanmıştır. İkinci şiirim, "Son Perde" ilk defa yayınlanmaktadır.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —