Barış Zirvesi dediler, ortalık savaş çağrılarından geçilmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şarm El-Şeyh'e giderken uçağı pisti pas geçti. O sırada haber geldi: Netanyahu da zirveye katılacakmış. Ne tesadüf değil mi?
Uçak havalandı, ortalık da. "İkinci one minute mi geliyor?" diye herkes nefesini tuttu.
Ama sonra anlaşıldı: Pistte başka uçak varmış.
Teknik bir durum yani. Ama bazı tesadüfler, teknik açıklamalara sığmaz.
Pistte uçak var, dünyada adalet yok
Pistte bir uçak varmış, o yüzden Erdoğan'ın uçağı inmedi.
İyi de dünyada da yıllardır adalet yok, vicdan yok; biz hâlâ inmekte ısrar ediyoruz.
Belki de bazen "pas geçmek" en doğru harekettir.
Zirvede kimler var, kimler yok belli. Bazıları sahte "barış" kelimesiyle fotoğraf peşinde; bazıları o kelimenin hakkını vermek için rest çekiyor.
"Netanyahu varsa biz yokuz"
Abdulkadir Selvi'nin aktardığına göre Erdoğan, Netanyahu'nun zirvede olmasına baştan rest çekmiş:
"Netanyahu varsa biz yokuz."
Dışişleri devreye girmiş, kulisler kaynamış, ABD bile geri adım atmış.
Sonunda Netanyahu zirveden "pas aldı", Erdoğan ise piste indi.
Bir anlamda diplomasi kazandı, hem de gökyüzünden.
Uçak indi ama dünya hâlâ havada
Uçak nihayet yere bastı, ama insanlık hâlâ havada süzülüyor.
Kim barıştan söz ediyor, kim gerçekten barış istiyor, belli değil.
Bir tarafta soykırıma göz yumanlar, diğer tarafta "stratejik sabır" diyerek susanlar...
Bazen bir uçağın pas geçmesi, koca bir dünyanın yüzüne tutulmuş aynadır.
Kısacası:
O uçak pas geçmedi aslında; sadece "aynı pistte" adaletsizlikle yan yana inmeyi reddetti.