Tarih: 16.11.2025 09:42

Türkiye Kaybetmedi! Kıbrıs’ta Kazanmadı!

Facebook Twitter Linked-in

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) sandıklar açıldı. Sonuç: Sol kanattan Tufan Erhürman, oyların büyük çoğunluğunu alarak yeni Cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye'nin açıkça desteklediği, iki devletli çözümü savunan ve Ankara ile ilişkilerini "gönül bağı" seviyesinde tutan Ersin Tatar'ın kaybetmesi, ilk bakışta bir fiyasko, bir "Ankara kaybı" gibi yorumlandı. Manşetler atıldı: "Kıbrıs elden mi gidiyor?"

Oysa bu, sadece satranç tahtasının üzerindeki bir piyonun yer değiştirmesiydi. Türkiye, bu oyunda mat olmadı. Neden mi? Çünkü yeni Cumhurbaşkanı Erhürman, daha mazbatasını almadan, Türkiye'nin kırmızı çizgisini kendi ağzıyla ilan etti. Meclis kürsüsünden gür bir sesle şunu söyledi:

"Benden önceki beş cumhurbaşkanı ne yaptıysa, ben de onu yapacağım. Türkiye'nin garantörlüğü tartışılmaz, Türkiye'nin imzası olmadan Ada'da hiçbir karar alınmaz!"

Bu sözler, hem CHP'nin, hem Avrupa'nın, hem de Ada'daki askerimizin gitmesini bekleyen Rum, Yunan hayallerinin üzerine soğuk su gibi döküldü.

Erhürman, siyasi felsefesi ne olursa olsun, Türkiye'siz Kıbrıs'ın yol alamayacağını biliyor. Yola Türkiye'nin rehberliği olmadan çıkmanın, Ada'yı yalnızlaştırmaktan, baskı altına almaktan başka bir şeye yaramayacağını idrak etmiş durumda…

Dış politikada Türkiye, bir cumhurbaşkanı seçimi kaybetmiş olabilir ama Kıbrıs
davasındaki stratejik üstünlüğünü ve güvenliğini asla kaybetmemiştir.

Asıl tehlike yeni başlıyor: Kıbrıslı Türk Kimliği Masada…

Peki, Türkiye kaybetmediyse, Kıbrıs halkı kazandı mı? Ne yazık ki hayır!

Asıl tehlike, askeri ve diplomatik cepheden çekilip, şimdi iç cephede başlayacak. Çünkü dışarıdaki düşman, içerideki Türk kimliğine göz dikti. Türkiye'nin garantörlüğünü kabul eden yeni yönetim, diğer tarafta seçim propagandasında da dile getirdiği o "kültürel entegrasyon" vaadi… Ada'nın kapılarını kültürel dezenformasyona, yani kimlik asimilasyonuna ardına kadar açabilir.

Federasyonu destekleyen çevrelerin "özgürlük" naraları altında, Kıbrıslı Türklerin inanç değerleri, manevi kodları ve geleneksel yaşam biçimleri hedef alınabilir.

Son dönemde adada başörtüsüne yönelik yükselen düşmanlık, bu sürecin bir fragmanıydı.

Batı ve Rum kesimi, siyasi egemenliği elde edemeyince şimdi sinsi bir planı devreye sokacak: Kıbrıs Türkünü, kültürel kodlarından kopararak "kendine benzetmeye" çalışacak!

Önümüzdeki süreç, eğitimden sokağa, kılık kıyafetten toplumsal kurallara kadar her alanda, yerel muhafazakâr ve dindar kesimler için bir "varoluş savaşı" olacak!

Tıpkı Türkiye'nin 28 Şubat'ta yaşadığı gibi, inanca ve değerlere yönelik baskı, bu kez Kıbrıs topraklarında farklı bir surette belirebilir.

Bu süreç fazlasıyla kırılgan geçecek!

Kıbrıslı Türk, kendi özgür iradesiyle seçtiği bir liderin döneminde, kendi
kültürel kimliğinin tehdit altına girdiğini görebilir.

Kıbrıs halkı, sandıkta oyunu kullanmış olabilir ama asıl kimlik savaşı şimdi başlayacağı için kazanmış sayılmaz.

Gönül Köprüsü Şimdi Kurulmalı!

Türkiye Cumhuriyeti'nin görevi elbette bitmedi, bitmez. Dışarıdaki Rum vs. planlarını garantörlük kalkanıyla savuşturmak yetmez. Ankara, şimdi Kıbrıs Türk halkıyla daha güçlü bir "gönül köprüsü" kurmalıdır.

Oradaki bir avuç İslam ümmetini, kültürel erozyona karşı
korumak, yalnız bırakmamak, kimlik ve inanç direncini artırmak zorundadır.

Ez cümle: Seçim bitti, ama mücadele bitmedi.

Türkiye kaybetmedi, çünkü garantörlüğü
sarsılmadı. Kıbrıs halkı kazanmadı, çünkü asıl kimlik savaşının tam ortasına düştü. Şimdi, yeni bir dönemin, yeni bir mücadelenin eşiğinde…

Ayşegül Akyüz Yahşi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —