Tarih: 23.12.2025 15:22

Tuncay Kaya’dan bilirkişi raporlarına tepki: ‘Gerçek sorumlular göz ardı ediliyor’

Facebook Twitter Linked-in

TMMOB Adıyaman İl Koordinasyon Kurulu adına basın açıklaması yapan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Adıyaman Temsilcisi Tuncay Kaya, 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından yaşanan büyük acıların toplumda haklı bir adalet talebi oluşturduğunu belirtti. Kaya, "Deprem sonrası yargılamaların, yapı üretim sürecinin yalnızca tek bir halkasına odaklanılarak yürütülmesi; imar planı, kurum görüşleri, parsel uygunluğu, ruhsat denetimleri ve uygulamanın onaylı projelere uygunluğu gibi hayati aşamaların göz ardı edilmesine yol açmaktadır" dedi.

"Adalet Bilim, Teknik ve Hukukla Sağlanır"

Gerçek adaletin hissiyatla ya da kolektif suçlamalarla sağlanamayacağını vurgulayan Kaya, "6 Şubat 2023 deprem felaketlerinin ardından yaşanan büyük acı ve kayıplar, toplumumuzda haklı ve derin bir adalet talebi oluşturmuştur. TMMOB Adıyaman İl Koordinasyon Kurulu olarak bu toplumsal talebin en samimi destekçisiyiz. Ancak, gerçek adaletin; hissiyattan, kolektif suçlamalardan ve mesleki linç girişimlerinden değil; ancak ve ancak bilim, teknik ve hukuk üçgeninde, yetki ve sorumluluk dengesi titizlikle gözetilerek sağlanabileceğinin altını çizmek zorundayız" ifadelerini kullandı.

"Yargılamalar Tek Bir Aşamaya Odaklanıyor"

Yetkisi, imzası ve fiili müdahale imkanı bulunmayan kişilerin dahi yargı süreçlerine dahil edilmesinin ciddi hukuki sorunlar doğurduğunu belirten Kaya, "Deprem sonrası yürütülen yargılamaların büyük ölçüde yapım sürecinde görev alanlar üzerinden şekillendiği görülmektedir. Bir binanın güvenli ve hukuka uygun şekilde inşa edilebilmesi; imar planı kararları, plan öncesinde alınması zorunlu kurum görüşleri, parselin yapılaşmaya uygunluğu, ruhsat aşamasındaki denetimler ve uygulamanın onaylı projelere uygunluğu gibi çok sayıda aşamanın bir bütün olarak değerlendirilmesini gerektirir. Bu çok katmanlı sürecin yalnızca tek bir halkasına odaklanılarak yürütülen yargılamalar, yapı üretim sürecindeki idari ve teknik sorumlulukların bütüncül şekilde ortaya konulmasını engellemekte; kusurun kaynağını dar bir çerçeveye indirgemektedir. Deprem gibi çok boyutlu bir afetin sonuçlarının, planlama, ruhsatlandırma, denetim ve uygulama süreçlerinden bağımsız değerlendirilmesi, hem teknik gerçeklikle hem de hukuki sorumluluk ilkeleriyle bağdaşmamaktadır" dedi.

"Bilirkişi Raporlarında Nitelik ve Etik Sorunu"

Bilirkişi raporlarının niteliğine de değinen Kaya, alanında uzman olmayan kişilerce hazırlanan, teknik ve mevzuat hataları içeren raporların mahkeme kararlarını yanıltabildiğini, bu durumun adil yargılanma hakkını zedelediğini ifade ederek, "Odalarımıza ve meslektaşlarımıza yansıyan bilgiler, mevcut soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ciddi yargısal hataların işlendiğini göstermektedir. Masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı gibi anayasal güvenceler ihlal edilerek, proje, uygulama veya denetim süreçlerinde hiçbir teknik ve hukuki yetkisi, imzası ve fiili müdahale imkânı bulunmayanlar hakkında bile cezai işlem başlatılmaktadır. Bu durum, gerçek sorumluların üzerindeki odaklanmayı dağıtmakta ve topluma gerçek hesabın verilmesinin önünde en büyük engeli oluşturmaktadır. Yaşanan bu hukuki facianın en önemli nedenlerinden biri, yargılamalara yön veren bilirkişi raporlarındaki nitelik ve etik krizidir. İlgili meslek odalarımızın defaatle tespit ve kamuoyu ile paylaştığı üzere; konusunda uzman olmayan, alan dışı kişilerce hazırlanan, teknik ve mevzuat hataları ile dolu, mesleki sorumlulukları gerçeğe aykırı biçimde kurgulayan raporlar mahkeme kararlarını yanıltmaktadır. Hukukun temeli olan deliller ortaya konmadan, neden-sonuç ilişkisi kurulmadan hazırlanan raporlar maalesef bilimsellikten uzak sonuçlar oluşturmaktadır" dedi.

"Yıkımın Nedeni: Sistematik Yapısal Sorunlar"

Deprem yıkımlarının temel nedenleri arasında imar affı uygulamaları, ruhsatsız kat ilaveleri, taşıyıcı sistemi bozan kaçak müdahaleler ile idari ve siyasi denetimsizliğin bulunduğunu vurgulayan Kaya, bu uygulamaların yapıların deprem performansını ortadan kaldırdığını söyledi.

"Meslek Odalarının Uyarıları Görmezden Gelindi"

Kaya açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:

"Bunlarla beraber depremlerdeki yıkımın asli müsebbibi olan sistematik yapısal bozukluklar göz ardı edilmekte, Meslek Odalarımızın onlarca yıldır raporlar, uyarılar ve bilimsel çalışmalarla ısrarla altını çizdiği sorun ve riskler yok sayılmaktadır. Meslek Odaları olarak deprem öncesi yaptığımız bütün bu uyarılar maalesef depremde acı bir şekilde gerçeğe dönüşmüştür:

Yapı güvenliğini ortadan kaldıran imar barışı/affı uygulamaları,

Proje ve denetim dışı, ruhsatsız kat ilaveleri,

Taşıyıcı sistemi tahrip eden kaçak ve bilinçsiz müdahaleler,

Tüm bu süreçlere izin veren ve denetlemeyen idari ve siyasi sorumsuzluk.

Bu uygulamalar, ilgili meslek mensuplarımızın teknik kontrol ve onayı dışında gerçekleşmiş, yapıların deprem performansını yok etmiştir. Hesap sorulması gereken asıl alan, bu sistematik ve yaygın ihlaller bütünüdür.

"Adalet İçin Dört Temel İlke"

Elbette sorumlular yargılanmalı ve suçlular cezalandırılmalıdır. Adaletin tecellisi için de yargılamanın aşağıdaki temel ilkeler çerçevesinde yürütülmesi gereklidir:

1. İhmal ve Kasıt Ayrımını Net Yapmalı ve Yetki-Sorumluluk İlişkisini Esas Almalıdır: Sorumluluk, ancak ve ancak hukuken ve fiilen yetkisi, imzası ve müdahale imkânı olan kişiler için söz konusu olabilir. Yargılama, deprem yönetmeliğine aykırılığın bilimsel olarak kanıtlandığı, uygulama aşamasında kasıtlı veya ağır ihmalle hareket edenler üzerinde yoğunlaşmalıdır.

2. Zaman Aşımını ve Kanunî Süreçleri Dikkate Almalı, İdari Sorumluluğu Görünür Kılmalıdır: 30-40 yıl önceki imzalardan sorumlu tutulmaya çalışılan ilgili meslek mensuplarımız, bugün geçerli yönetmelik ve standartlar çerçevesinde değil, 30-40 yıl önceki, dönemin geçerli yönetmeliklerine ve standartlarına göre oluşan sorumlulukları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Son 30 yılda üç defa köklü değişiklik yapılan Deprem Yönetmeliği ve gerekleri ile 30-40 yıl önceki Deprem Yönetmeliği ve uygulama koşullarını birbirinden ayırmak bilimsel ve hukuksal olarak zorunludur. İmar planlarını ihlal ederek ruhsat veren, denetim mekanizmalarını işletmeyen, 30-40 yıldır kullanılmakta olan binaların üç defa değişen Deprem Yönetmeliği'ne rağmen deprem güvenliğini sorgulamayan ve "imar barışı" gibi yapı güvenliğini hiçe sayan bir yaklaşımla asıl sorumluları belirlemek mümkün değildir.

3. Bilirkişilik Sürecini Akademik ve Etik Standartlara Bağlamalıdır: Rapor hazırlayacak kişilerin, ilgili uzmanlık alanında yetkin, proje ve uygulama deneyimine sahip olması ve raporların planlama sürecinden başlayarak, projelendirme, ruhsatlandırma, denetim ve sonrasında da kullanım süreçlerini kapsayacak şekilde irdelenmesi zorunlu kılınmalıdır. Hazırlanan raporların oluşan yıkım ve hasarın sebebini somut bilimsel verilerle net bir biçimde ortaya koyması gereklidir. Bilirkişilerin, davadaki taraflarla herhangi bir menfaat ilişkisi bulunmamalıdır.

4. Geleceği İnşa Etmeyi Hedeflemelidir: Yargılama, yalnızca geçmişin hesabını sormak değil, daha güvenli bir yapılı çevre ve etkin bir denetim mekanizması inşa etmek olmalıdır. Sürecin nihai hedefi, toplumda yapı güvenliği bilincini pekiştirmek, mühendislik, mimarlık, planlama süreçlerinin etik standartlarını güçlendirmek ve kamu görevlilerinin hesap verilebilirliğini artırarak deprem gerçeğine uygun, güvenli yapılaşmanın yolunu açmaktır.

"Gerçek Adalet Bilimsel Hakikatle Mümkündür"

Bu ilkeler ışığında, hazırlanacak tüm yasal düzenlemelerde, teknik ve hukuki sorumluluğu somut delillerle sabit olan kişilerle yargılamanın sınırlandırılması, bilirkişilik sisteminin uzmanlık, etik ve şeffaflık temelinde yeniden yapılandırılması ve imar affı gibi yapı stokunu riskli hale getiren idari kararların yargılamalardaki rolünün net bir şekilde ortaya konulması hayati önem taşımaktadır. Gerçek adalet, ancak ve ancak bilimsel hakikat, hukukun üstünlüğü ve mesleki sorumluluğun doğru tanımı üzerine inşa edilebilir. 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın anısına yakışan da budur.

TMMOB Adıyaman İl Koordinasyon Kurulu olarak, bu ilkelerden taviz vermeden, adil ve bilimsel bir hesap verme sürecinin takipçisi olmaya devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız."

Kaynak : PERRE




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —