Etrafta kimsecikler yoktu. Henüz saniyeler öncesine aitti bu kargaşa. Bu hengâme ve koşuşturmalar. Etraf her geçen saniye biraz daha kalabalıklaşıyor, kendini biraz daha geri plana atarak, gayri ihtiyari yan tarafta bulunan parkın köşesinde, yıkık duvarının kenarına bırakıyordu genç adam. Çaresizliğin ve elinden bir şey gelememenin verdiği bir yılgınlıktı bu aslında. Belki de bir kaçış, belki de bir kaybolma isteğiydi işte bu kargaşa esnasında kendisini esir alan. Çaresizliği, yüzündeki boşluğa yansımış olsa da; yüreğinde farklı bir savaşın heyecanının yaşıyordu aslında.
Şimdi, hemen ve anında dercesine heyecanlı. Bir o kadar da temkinli davranan. Yıkılan, hayallerinin ilk adımımaydı acaba; diye düşündü ve yeniden ayağa kalkarak şaşkınlığının verdiği korkuyu salıverdi yüreğinden ve koşar adımlarla girdiği inşaat enkazının arasında kendince kaldırabileceği bir şeyler aradı.
O zamanlar, şimdiki halinden biraz daha gençti evet. O zamanlar biraz daha duygusal ve yumuşak yürekliydi, belki de gençliğinin verdiği iyi niyetinin yüzüne yansımasının eseriydi bu. Ama bu durum akıllara şimdi değişti mi sorusunu getirmesin. Ömer aynı Ömer ama bakış açısı biraz daha mantıklı ve gerçekçi şimdi.
Henüz yeni yapılaşmaya açılan Kayakyolu, belki de ilk kez böyle bir faaliyeti görecekti. Belki de ilk kez bu şehir böyle bir adım ile karşılaşacaktı. Başlarına gelen, bu ilklerin tesadüfü müydü yoksa kem gözlerin her zaman salgılamış oldukları nazarlarının eserimeydi. Aslında merak dahi edemiyordu ama yaşadığı çaresizliğin verdiği ders, ömrü hayatı boyunca gözlerinin önünden gitmeyecekti Ömer'in… Yeniden yapıldı yıkılan market inşaatları, canları sağ olsun; hem de daha sağlamı olarak. Bir iken ikiyi yaptılar ve sonrasında üç, dört ve sonrasında; hem Ömer biraz daha büyüdü bu çaresizliğin bakışlarında bıraktığı iz ile hem de amaçları.
Ömer ile birlikte gelişti Düzgün Marketler; 5,6,7,8 diye bir bir… Bütün çocukların kendilerine örnek teşkil eden bir kahramanları vardı, Ömer'in kahramanı ise babası İskender'di. Hem komutanı, hem babası, hem arkadaşı, kardeşi, yoldaşı… En büyük şansıydı bu büyüme esnasında. Aldığı kararların ne kadar doğru olduğunun görüntülü ispatı ve geri dönüşlerinin olmadığı yürüdükleri yolun…
Bütün işletmeler gibi Düzgünlerin âmâcıda kazanç sağlamak idi elbette, ama İskender Düzgün belli bir aşamadan sonra amacın kendi kazançlarının olmadığı, asıl amacın bu şehrin ve şehir halkının kazancı olduğu düsturuyla hareketle, çalışmalarına "bir yeni şube ve daha çok istihdam" parolasını da eklemiş oldu. Haneye yazılan her şube; yeni bir iş kapısı, yeni bir istihdam listesi ve yeni gülen yüzler olarak geri dönüş sağlıyordu.
Hem şehir kazanıyordu, hem insanları, hem de bu iş kapısında çalışanların kendileriyle birlikte aileleri. Kayak Yolu'nda; inşaat halinde yıkılan, ilk marketin enkazı arasında buldum kendimi diyen Ömer Düzgün, bugün yirmi bilmem kaçıncı şubesinin açılışı için saatler sayıyor ve o günkü yaşadığı tecrübenin izlerin halen daha bakışlarında saklamaya çalışıyor ama çok iyi biliyoruz ki, bu genç adam durmayacak. İskender komutanın hedeflediği yönde koşmaya, düşse de kalkarak yeniden koşmaya ve hatta kem gözlere inat yıkılsa da yeniden inşa ederek koşmaya ant içmiş bir kere… İşi de kendisi gibi, soyadı gibi. Bir çay içeceğiz diye gelen mesaj bizi nerelere götürdü. Madem öyle; biz de Düzgün bir şeyler yazalım dedik,
Sonuç; Her ile böyle Düzgün bir Ömer ve Düzgün bir Aile lazım, vesselam.