Unutmayın, Uygurların bir sözü vardır: "Kargayla yoldaş olanın gagası pislikten kurtulmaz." Siz o topraklara bir gazeteci olarak değil, bir soykırım rejiminin en kullanışlı propaganda aparatlarından biri ve parlatılmış bir vitrin mankeni olarak gittiniz. Dünyada yemediği hiçbir pislik bırakmayan Çinli kargalarla o şatafatlı beleş sofralarda yediğiniz pisliklerin detayına girerek mide bulandırmak istemiyorum

Mir Kamil KAŞGARLI
Tele1 ekranlarında, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) o pek cömert sponsorluğunda gerçekleştirilen, bir nevi "ideolojik hac ziyaretinin" meyvelerini izleme şerefine nail olduk.
Merdan Yanardağ, o "anti-emperyalist" duruşunun zirvesinde, bizlere Ürümçi sokaklarında, görünmez bir parti komiserinin emriyle aniden ve kusursuz bir senkronla dans etmeye başlayan "mutlu" Uygurların pastoral görüntülerini sundu.
Anlaşılan o ki, Doğu Türkistan'daki o "malum" soykırım iddiaları, Batılı emperyalistlerin uydurduğu "dört büyük yalandan" ibaretmiş. Doğrusu, bu kadar özenle sahnelenmiş bir tiyatroyu, eleştirel aklını Pekin Havaalanı'nda vestiyere bırakmış bir turistin heyecanıyla dinlemek, tek kelimeyle bir entelektüel ziyafetti. Bu, bir gazetecilik faaliyeti değil, rejimin resmi broşürünün canlı ve duygusal bir okumasıydı.
Fakat yanılmayalım: Bu bir gaflet değil, bir tercih; bir yanılgı değil, ideolojik bir sadakattir. Merdan Bey'in bu Pekin sevdası gökten zembille inmedi. Unutmayalım ki kendisi, daha 2014 yılında, ODTÜ'nün o meşhur Vişnelik Tesisleri'nde Türkiye'nin "önde gelen sosyalistleri" ile bir araya gelip Birleşik Haziran Hareketi'nin çağrıcılığını yaparken de, muhtemelen bugünkü totaliter cennetin hayallerini kuruyordu. Bu ziyaret, kayıp bir ruhun aydınlanma arayışı değil, Maocu köklerine geri dönen bir sosyalistin, kutsal toprakları tavaf etme seremonisidir. Dolayısıyla kendisine sunulan her mizansen, bir gazeteci için "sorgulanması gereken bir kurgu" iken, onun için "ideallerinin ete kemiğe bürünmüş hali" olmuştur. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır diye sormak yersizdir; bu, bir sosyalist imanın, Maocu tapınmanın tezahürüdür.
Siz O Konforlu Koltuğunuzda Otururken Perde Arkasında Neler Oluyordu? (Okumaya Cesaretiniz Varsa, Kanıtlarıyla Birlikte)
Merdan Bey, siz o klimalı otobüsünüzün penceresinden, size özel olarak hazırlanmış Potemkin köylerini ve profesyonel mutluluk timlerini izlerken, o parlak dekorun hemen arkasında, sizin görmenize asla izin verilmeyen "sıkıcı" gerçekler dünyasında neler oluyordu, faturasını biz keselim isterseniz?
Toplama Kampları: Hani sizin o pek beğendiğiniz, neredeyse bir Silikon Vadisi kampüsü gibi anlattığınız "mesleki eğitim merkezi" masalı var ya… Siz o lüks otelin yumuşacık yastıklarında Çin'in geleceği hakkında parlak rüyalar görürken, o "merkezlerde" bir milyondan fazla insanın beyni, Orwell romanlarını aratmayan yöntemlerle yıkanıyor, bedenleri sistematik işkenceden geçiriliyor ve kimlikleri bir paçavra gibi sökülüp atılıyordu. Buyurun, bu da kanıtı; hani şu Çin hükümetinin kendi serverlarından sızdırılan Xinjiang Polis Dosyaları. Tıklayın da bir bakın, o dosyalardaki binlerce mahkum fotoğrafı, size "mesleki eğitim" almış aydınlık yüzler gibi mi görünüyor, yoksa bir soykırımın isimsiz kurbanları gibi mi?
İnsanlığa Karşı Suçlar: Size o "mutlu azınlık" fantezilerini pazarlarlarken, sizin "emperyalist yalanı" diye yaftalamaya pek hevesli olduğunuz o sıkıcı Birleşmiş Milletler bile, rejimin eylemlerinin "insanlığa karşı suç" teşkil ettiğini en ağır dille belgeliyordu. Evet, bizzat BM. Sizin gezip tozduğunuz o steril sokakların birkaç kilometre ötesinde sistematik tecavüz, zorla organ alımı, işkence ve keyfi tutuklamalar, rejimin sıradan bir mesai günüydü. Eğer mideniz kaldırırsa ve o "solcu" vicdanınız bir anlık bir cesaret patlaması yaşarsa, Birleşmiş Milletler'in o "yalan" dediğiniz iddialar hakkında hazırladığı şu sıkıcı rapora bir göz atın. Ama dikkat, içindeki gerçekler sizin pembe hayallerinizi biraz incitebilir.
Zorla Kısırlaştırma: O "modern" şehirlerin göz alıcı mimarisine ve ışıl ışıl caddelerine hayran kalırken, aynı binaların bodrum katlarındaki doğum kliniklerinde Uygur kadınlarının rahimleri, devletin emriyle sistematik olarak parçalanıyordu. Bir halkın doğum oranları, soğuk bir mühendislik projesiyle kasıtlı olarak %60'tan fazla düşürülerek soyları kurutuluyordu. Buna uluslararası hukukta, okuması ve telaffuzu biraz zor bir kelime ama, "soykırım" deniyor, Merdan Bey. Belki bir gün, Çin propagandası dışındaki kaynakları da okuma zahmetine girerseniz, öğrenirsiniz..
Kültürel Soykırım: Siz, muhtemelen rejim memurlarından müteşekkil o folklor ekibinin "otantik" bulduğunuz göstermelik danslarına ritim tutarken, binlerce cami, türbe ve tarihi mezarlık, Komünist Parti'nin o "ilerici" dozerleriyle yerle bir ediliyordu. Bir kültürün hafızası, DNA'sı, ruhu sistematik olarak siliniyordu. Ama ne gam, sizin için birkaç "vitrin cami" hazırlamışlar ya, o yeter. Unutmayın Merdan Bey, uydu görüntüleri, sizin size eşlik eden o kibar ve güler yüzlü Çinli rehberleriniz kadar yalancı değildir. Bir tıklayıp, o yok edilen medeniyetin enkazına bakın isterseniz.
Gerçekten merak ediyoruz, Nefes alışverişlerin bile kaydedildiği bu devasa dijital kafesin içinde, hangi zavallı ruhun, kariyerini, ailesini ve hayatını riske atarak size yaklaşıp "Sayın Yanardağ, bu gördükleriniz yalan, imdat!" diye fısıldayacağını hayal ettiniz?
Okumadan Geçme TikTok, Uygur insan hakları ihlalleriyle ilgili videoları siliyor
Bu kadar basit bir akıl yürütmeden bile aciz sözde gazeteci olmak, özel bir yetenek gerektirir. Siz oraya gerçekleri görmeye değil, inancınızı tazelemeye, ideolojik efendilerinize bağlılığınızı sunmaya gittiniz. Ruhunuzu Pekin'e giden uçağın biletine değil, yıllar önce imzaladığınız o ideolojik manifestoya zımbalamışsınız.
Tarih, bu utancı ve bu gönüllü suç ortaklığınızı asla unutmayacak.
Ve bazen, en karmaşık siyasi ihanetleri anlamak için en basit, en topraktan gelen kıyaslamalara başvurmak gerekir. Bu topraklarda söylenir: Sivas kangalları bile, sahiplerine ve korudukları sürüye olan o sorgusuz sadakatleriyle, Merdan Yanardağ'dan daha onurlu, daha cesur bir duruş sergiler. Siz ise cehaletinizle Türklüğün beşiğine ihanet ederken, İşgalci Çin'in pisliğini temizlemeye gönüllü bir tuvalet mendili konumuna düştüğünüzün farkında bile değilsiniz.
Unutmayın, Uygurların bir sözü vardır: "Kargayla yoldaş olanın gagası pislikten kurtulmaz." Siz o topraklara bir gazeteci olarak değil, bir soykırım rejiminin en kullanışlı propaganda aparatlarından biri ve parlatılmış bir vitrin mankeni olarak gittiniz. Dünyada yemediği hiçbir pislik bırakmayan Çinli kargalarla o şatafatlı beleş sofralarda yediğiniz pisliklerin detayına girerek mide bulandırmak istemiyorum. Döndüğünüzde anlatacağınız her masal, toplama kamplarındaki çığlıkların üzerine dökülmüş bir avuç kirli topraktan farksız olacağı zaten belliydi.
O bedava gezinin lekesi, bir ömür boyu alnınızda taşıyacağınız musalla taşınız olsun. Allah sizi bildiği gibi yapsın, Taptığınız Mao ile birlikte haşır eylesin.