Tarih: 15.08.2023 07:20
Sahipsiz memleket 1
Sahipsiz memleket 1/Vedat Kan
Sıra dağ serisi olanca heybeti ile dört bir yandan sarmıştı, kalenin surları misali. Ana kucağı gibi narin, baba ocağı gibi sımsıcak. Kar yağardı ya lapa lapa, yorgan misali örter dururdu üzerini ve her yer bembeyaz, her yer duru, her yer masum.
Kışları uzundu uzun olmasına ama yazlarının özlemi bahara bir yeterdi, sevda türkülerinin ağıt kokan nağmelerinde. Bazen bir ayrılık, bazen bir küskünlük, bazen de derin kinsiz bir sitem içerirdi kar tipilerinin ayaz kokan çırpınışları.
Kuş misali bakıldığı zaman, uçsuz bucaksız bir dağ sırasının arasında yüksekçe bir alana özenle yerleştirilmiş kanaviçe deseni gibi nakış nakış işlenmişti, renk renk. Oldukça yüksekçeydi başı, duman sarmış etrafını kimilerde sevdadan, kimilerde ise yüzyıllardır akıl sır erdiremediği ayak oyunlarından.
O kuş misali bakışlarda hemen anlaşılırdı çatı misali örttüğünün eteklerini, "siz merak eylemeyin ben buradayım" dercesine. En sıcak günlerde bile serinletirdi nefesi kavrulmuş yürekleri, tıpkı en soğuk günlerde ısıttığı gibi mertliğinin sabır dolu nefes alış verişlerinde.
Neler görmüştü neler, o yüzdendir dumanlıydı ya başı, efkâr tüten. Özlemi hep yakar dururdu yüreğinin bir köşesini.
Habib Babayı beklerdi,
Abdurahman Gazi'yi,
Alvarlı Efe hazretlerini,
Emrah'ı,
Reyhanî'yi,
Nene Hatun'u ve daha niceleri…
Mülk-i İslamın kilidi olana dek nice eller değiştirdi, nice ellere ve nice illere sultanlık yaptı, yaptı da bir gönül kıramadı, kırmadı. Sabır ile vakar ile huşu ile bekledi durdu.
Anadolu'ya çatı oldu, İpek yoluna yön oldu, tarih içinde yer oldu, devletlere kale ve insanlara yurt oldu ama hep bekledi durdu. Onun yerine kimi zaman
Sümmani konuştu, kimi zaman dua olup
Pir Ali baba.
Dile kolay, ortalama 7000 yıl. Bu kadar yıl boyunca tarihin saniyeleri arasında başrol oyna ve kalk gel en sonunda mahrumiyet bölgesi ol.
"Sahipsiz memleket",
"sahipsiz yurt" diye anıl. Adına sayısız eser yapılsın, üzerinde sayısız değer yetişsin. Bağrından nice âlimler, ilim adamları çıksın, koynunda sayısız sanatçı yetiştir, kanından mertlik destanları anlatılsın ve sen kalk sonunda
"terk edilen" bir yer ol.
Aşkın adı adına denk gelsin, mertlik söylemlerinde nakarat ol, kahramanlığının tarifi olmasın ama sen kalk bu gün
"istenmeyen yer" ilan edil.
Yar çıksın bağrından, yaren çıksın. Maneviyatın kilit taşları hamurundan pişsin, cümle âleme menzil ol ama en sonunda boynu bükük
"kaçılan" yer ol.
Yanlış anlamadınız
"kaçılan" yer diyorum. Çünkü saymak ile anlatamadığımız güzellikteki ilimizin kaderinde yaşanan bu garip kaçma olayı hep var olmuştur. Adına
"göç" denilen kavram, tarih boyunca musallat olduğu yerlerde bir savaş yıkımı kadar zayiat vermiş ve hala da vermeye devam etmektedir. İnsanlar bir yerden başka bir yere göç ettikleri zaman, terk ettikleri yerde hatıralarını dahi bırakmaz iken, bu şehirden göç edenlerin tamamına yakını, nefes aldıkları her anda bu şehrin hasretiyle yaşadıkları da işin garibi olarak hep akıllarda kalmıştır.
Aslında dikkat edildiği zaman; ilimizden göç eden insanlarımızın büyük bir çoğunluğunun ekonomik durumu iyi olan, il istihdamına/ekonomisine fayda sağlayan veya sağlama imkânı olan, vasıflı, eğitimli, belli bir maddi ve manevi değer birikimine sahip insanlardan oluştuğu görülmektedir.
Buna nazaran, ilimize göç ederek gelen insanlarımızın istisnalar hariç büyük bir çoğunluğunun da tam tersine; ekonomik durumu iyi olmayan, vasıfsız ve ilimizde işsizlik kat sayısını artıran kişilerden oluştuğu görülmektedir. Bu durum karşısında şehrimizin ekonomik ve sosyo kültürel yapısı da haliyle olumsuz olarak etkilenmektedir.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —