Tarih: 25.11.2025 13:24

Riyad'ın arka bahçesi: Kuleler ve yozlaşmalar

Facebook Twitter Linked-in

New York Times'ın geçtiğimiz günlerde manşetine taşıdığı haber, basit bir gayrimenkul ortaklığının çok ötesinde, derin jeopolitik ve kültürel kırılmaları barındıran kritik bir gelişmeye işaret ediyor.

Suudi Arabistan merkezli gayrimenkul devi Dar Global'in, ABD başkanlık seçimlerinin hemen ardından Trump Organizasyonu ile olan ortaklığını zirveye taşıması, NYT'ye göre; sadece bir ticari anlaşma değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun geleceği ve kimliği üzerine kurulu büyük bir siyasi bahis...

​Veriler net! Dar Global, Trump markasına büyük yatırım yapıyor. Riyad ve Cidde'de planlanan üç yeni proje, Trump ismini Suudi Arabistan topraklarına taşıyor.

Dahası, Dar Global'in Trump Ailesi'ne yalnızca lisans anlaşmalarından geçen yıl 21.9 milyon dolar kazandırması, bu şirketi Trump Organizasyonu'nun "vazgeçilmez yabancı ortağı" haline getiriyor.

Bu durum, ele almamız gereken bir dizi ciddi tehdidi içinde barındırıyor.

​BU İŞ BİRLİĞİ NE ANLAMA GELİYOR?

​Bu haberin taşıdığı en büyük anlam, siyasetin ticarete, ticaretin ise dış politikaya araç edilmesidir.

Anlaşmanın ABD başkanlık seçimlerinin hemen ardından, Trump'ın Beyaz Saray'a potansiyel dönüşü beklentisiyle büyümesi, bir çıkar çatışması riskini doğurdu.

​Dar Global'in, Trump markasına yaptığı yatırım, yalnızca emlak değerine değil, aynı zamanda gelecekteki ABD yönetiminin politikalarına etki edebilecek siyasi bir sigorta poliçesi olarak da görülebilir.

Şirketin "Körfez Arap hükümetleri ve şirketleri için önemli bir kanal" haline gelmesi, ticari bir yapının, devletlerarası ilişkilerde gayri resmi bir arabulucu rolü üstlendiğini gösterir.

Bu, bölge yönetimlerinin hassas dış politika kararlarını, bir ticari ailenin kişisel kazanç hırsıyla gölgeleyebileceği anlamına gelir.

​KUTSAL TOPRAKLAR TEHLİKEDE Mİ?

​Kutsal topraklarımızın fiziki güvenliğinden ziyade, bu ortaklık kültürel ve manevi kimliğimizin erozyonu tehlikesini barındırıyor.

​Suudi Arabistan, Temmuz 2025'te yayımlanan ve Ocak 2026'da yürürlüğe girmesi beklenen yeni bir yasa ile yabancıların mülk edinimi sistemini tamamen değiştirdi.

Suudi yönetimi, Vizyon 2030 projesi kapsamında ekonomiyi petrol bağımlılığından kurtarmak ve uluslararası turizmi teşvik etmek istiyor. Riyad ve Cidde'deki lüks emlak projeleri, tam da bu vizyonun bir parçası...

​Ancak, bu vizyonun uygulanma biçimi bir tehdit...

Ülkenin büyük şehir merkezlerine Batı'nın en tartışmalı figürlerinden birinin markasını taşıyan dev kulelerin dikilmesi, küreselleşmenin ve Batı tüketim kültürünün kutsal ve tarihi Arap coğrafyasına estetik ve kültürel bir müdahalesidir.

Bu, bölgenin manevi ağırlığını, kâr odaklı ve siyasi çıkarlarla örülmüş seküler bir ticari kimliğe kurban etme riskini taşır.

Ülkede geçerli olan kanunlar gereği projeler, kesinlikle kumarhane, bar veya benzeri eğlence mekanlarına geçit vermese de 25 yıllık yasayı değiştiren Suudi Arabistan turizmi canlandırmak ve modernize için gerekeni yapacaktır.

Kutsal topraklarımızın çevresindeki şehirlerde kültürel yozlaşmaya yol açacak bu tür adımlar, uzun vadede halkın vicdanında derin yaralar açabilir.

​İŞLETME ALANLARI VE SİYONİST LOBİ ENDİŞESİ

​Dar Global'in temel işletme alanı, gayrimenkul geliştirme ve lisanslama ancak meselenin derinliği, sadece inşaat sektöründe kalmayacak gibi...

​Siyonist Lobi Bağlantısı endişesi, doğrudan Dar Global'in İsrail ile iş yapmasından değil, ortak olunan figürün siyasi profilinden kaynaklanıyor.

Trump'ın İsrail yanlısı politikaları, bu endişeyi tetikliyor.

Dar Global'in, Trump Organizasyonu'nu "Körfez için kanal" olarak kullanması, bölgedeki bazı kesimlerce, ABD siyasetinin İsrail merkezli lobileriyle ilişkisi olan bir figürün ticari ağına dahil olmak şeklinde algılanacaktır.

​Bu durum, Körfez yönetimlerinin bölge politikalarını kendi finansal çıkarları uğruna, Amerika'daki siyasi gücün merkezine daha yakınlaşmak adına esnetebileceği ve belki de Arap-İsrail normalleşme süreçlerini hızlandırabilecek bir arka kapı diplomasisi oluşturabileceği tehdidini ortaya çıkarır.

Markaların kendisinden çok, bu markanın arkasındaki siyasi gücün derin ve etkili lobilerle olan ilişkisi, Ortadoğu için kritik bir güvenlik endişesidir.

​Sonuç itibariyle;

​Bu ortaklık, bir dönüm noktası ise; soru şu:

— Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 hedefleri, uluslararası sermayeyi çekme gayretiyle
ilerlerken, ulusal ve kültürel değerlerin sınırları nerede çizilecek?

Dar Global'in attığı bu dev adım, sadece bir inşaat projesi değil, coğrafyamızın siyasi ve kültürel geleceği üzerine atılmış, çıkar çatışması, kültürel erozyon ve siyasi nüfuz tehditleriyle dolu büyük bir zarfın açılışı...

​Arabistan'ın kalbine atılan bu Batı markası imzası, paranın ve siyasetin, kutsal olanı dahi nasıl ticarete konu edebileceğinin en somut göstergesidir.

Lüks standartları ülkeye getirme stratejisinin bir parçasıdır.

Lüks standartları ülkeye getirme stratejisinin bir parçasıdır.

Bu ticari entegrasyon, Körfez'in kimliğine yönelik tinsel bir mücadeledir.

Tehditler, ne yazık ki sadece fiziki değil, manevi ve siyasi boyuttadır.

Ez cümle;

Bölgenin mihenk taşı olan Türkiye, bu yabancı etiketin dayattığı seküler kültüre karşı stratejik bir medeniyet perspektifi sunmalıdır.

Ankara'nın hamlesi, salt Batı sermayesine değil, ortak kültürel zemine dayalı iş birliklerini önceliklendirerek, Riyad'a Vizyon 2030 sürecinde haysiyetli bir kalkınma mihveri olabileceğini göstermektir.

Türkiye, bu duruşla bölgenin değerler sığınağı ve mükemmeliyet merkezi rolünü tescilleyecektir.

Ayşegül YAHŞİ




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —